Malûm, Tıp Fakültesinden zaman zaman doktor da çıkarmış. Bu fakülteden mezun olanlar arasında çok güzel bestekârlar, sporcular ve yazarlar da bulunuyor. Benim aile doktorum ise şair ruhlu bir romantik çıktı. İsmi Behçet Kemal Dağlar.
Geçen hafta ilaç yazdırmak için yanına gittiğimde “ne kadar hassas, romantik ve şiirsel bir ailesiniz” dedi. “Hayırdır doktor!” diye şaşkınlığımı ifade edince gülerek şunları söyledi;
“Ailenizin sağlık durumunu incelediğimde sizde ‘Huzursuz bacak sendromu’, kardeşinizde ‘Hassas bağırsak sendromu’, kızınızda ‘Haşimato’, amcanızda “Melankoli”, annenizde ise ‘Çikolata kisti’ olduğunu öğrendim.
Farkında mısınız? Sizin hastalıklarınızın adları bile bir şaire ilham verecek nitelikte… Onların kıymetini bilin dostum! Sakın nefret etmeyin! Sevgiyle, sabırla yaklaşın. Tedavinizi olun ama tıbbın tek başına çözüm olmadığını da bilin.
Size şimdilik bir doz Mustafa Kutlu hikâye kitabı ‘Huzursuz Bacak’, bir doz Sabahattin Ali şiiri ‘Melankoli’ ve bir doz da Nükhet Duru şarkısı yazıyorum.”
Sabah şimşek sesleriyle uyandığımda, yaşadıklarımın tatlı bir rüya olduğunu anlamıştım. Biliyordum ki, bu rüyayı görmemde en büyük etken, son altı aydır şiirle her zamankinden daha fazla içli dışlı olmamdı. Başlattığımız “Taşucu Şiir Günleri” vesilesiyle şiir gibi gündüzler, geceler yaşıyorduk. Yani şiirle yatıp şiirle kalkınca rüyamız bile şiirsel oluyordu. Aklıma bir blogda okuduğum muhteşem bir anı geliverdi;
“Bana bir şiir daha getir!”
“Dün bir dostumla oturuyordum. Çayını tazeletmek istedi garsona ve ne dedi biliyor musunuz?
– Bana bir şiir daha getir!
Güldüm, güldüm. ‘Bilesin’ dedim, ‘bu anımız blogda yer alacak.’ Ve yerini aldı. Şair işte; çaya da şiir gibi bakıyor, hayata da”. (yolustundekisemender.wordpress.com)
Tıpkı rüyamdaki şair ruhlu doktorun baktığı gibi…