Dış politikadaki sorunların çözümlerini iç politikada tüketmek… Siyasetçilerin en fazla kaçınmaları gereken husus budur herhalde. Hem muhalefetin hem de iktidarın… Ama daha çok iktidarın. Çünkü icraat makamında olan kadroların sorumluluğu tabii ki daha fazla.
Dış politikanın konusu milli çıkarlardır. Milli çıkarları iç politika mücadelelerinde kullanmak/harcamak en basit ifadeyle kendi kendimize kötülük yapmak olur. Türkiye’nin iç siyasetinde dış politika konularının son zamanlarda haddinden fazla tartışma ve çekişme konusu olması bu bakımdan tehlikeli bir gidişatın habercisi sayılmalı.
Ama dış politika konularının, yalnızca siyasi partiler arasındaki mücadelenin değil, ideolojik kamplaşmaların da konusu olması tehlikeli. Ezbere Rus taraftarlığı, ezbere Amerikan karşıtlığı, ezbere Arap dostluğu, ezbere Avrupa düşmanlığı vs.… Bunları dış politika tartışmalarına karıştırmamak lazım. Kahvehane sohbetlerindeki yaklaşımları hariciye koridorlarına sokmamak lazım.
Bu noktada gereken hassasiyeti göstermesi gerekenler elbette siyasi kadrolar. Siyasi kadroları bu hususta denetlemesi gerekenler ise öncelikle -aydınlar başta olmak üzere- toplumun seçkinleri. Seçkinlerimizin bu yeterliğe ve ehliyete sahip olup olmadığı meselesi bir tarafa, politik ve ideolojik temelli yaklaşımların samimiyetiyle ilgili kuşkuların kamuoyunda giderek ağırlığını artırdığı bir süreçte neyin ülkemizin ve milletimizin hayrına olduğunu gösterecek ölçütler de giderek belirsizleşiyor.