Bundan yüzyıl önce bu toprakların evlatları ayrım gözetmeksizin topyekün bir var olma mücadelesi verdi. Genci, yaşlısı, kadını erkeği vatan elden gitmesin diye seferber oldular. Şüphesiz onları birleştiren yegane güç, bu milletin tarihi misyonunda vücut bulan bağımsızlık özlemiydi. Mehmet Akif’in de belirttiği gibi “Türk hiçbir vakit istiklalsiz yaşayamamıştı.”
Hatırlayalım:
“Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım/ Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!” denildiğinde aslında bir kadim geçmişin sorumluluğu vardı. Bu sorumluluğun diğer bir yönü de "Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl: Hakkıdır, hür yaşamış bayrağımın hürriyet; Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin istiklâl!” cümlelerinde vurgulanıyordu.
Evet bu yönüyle İstiklal Marşı, birbiri ardına gün yüzüne çıkan Türk devlet çizgisinde yeniden bir uyanış ve haykırışın ifadesiydi.
İstiklal Marşı o zor günlerde “her şey bitti…” diyenlere karşı bu milletin sarsılmaz iman duygusunun ve cesaretinin mısralarda kök salmasıydı.”
O mısralar ki “Korkma!” diyerek başlarken bu topraklardaki son ocak sönene kadar dalgalanmayı hak eden bir bayrağın müjdesini veriyordu.