Ülkemizde mevcut iktidar adına “Ekonomide Türk Modeli” dedikleri bir modelle, 2021 yılı son aylarından beri enflasyonla mücadele etmektedir. Bu model kapitalist ekonomide enflasyonla mücadelede biline yöntem olan faiz arttırılmasının tersine, faiz indirimi yapılarak sürdürülmektedir. Kapitalist ekonomide faiz arttırılması, mevcut enflasyonun üzerinde olduğundan dolayı vatandaş elindeki parayla döviz almak ve tüketim yapmaktan ziyade, bu parayı bankalara yatırıp paraya para kazanmak yani parasının değerini korumayı tercih ettiğinden pazarda talep düşmektedir. Talebin düşmesi sonucu, pazarda alış-veriş azalmasıyla üretim azalmakta yani ekonomik olarak bir küçülme yaşanmakta ve enflasyon da düşmektedir. Ayni şekilde dövize de talep azaldığından döviz artışı da durmaktadır. Tabi üretimin düşmesi ve ekonomide küçülme demek iş yerlerinin kapanması, çalışanların işini kaybetmesi ve iflas eden firmaların ucuza satılması demektir. Yani “Yapılan sevap ürküttüğü kurbağaya değmez” misali ülke tam bir yıkım yaşamakta ve ekonomist geçinenler bu başarı (!) ile övünmektedirler.
Mevcut hükümet, Korona salgınıyla bozulan ekonomik denge sebebiyle bu yıkım yolunu değil de daha az zararla çıkacağını düşünerek, düşük faiz uygulamasıyla, önceleri dövizin bir miktar artmasına müsaade ederek, ihracatın ve buna bağlı olarak üretimin arttırılma yolunu yani ekonomide küçülme yerine büyümeyi yolunu seçmiştir. Burada amaç artan ihracatla, ihtiyaç olunan döviz elde edildiğinde, dövizin yükselmesinin durdurulmasıydı. Aslında ülkenin bir numaraları ekonomik sorunu döviz ihtiyacıdır. Enflasyon, faiz bütün ekonomik sorunların tek sebebi döviz ihtiyacıdır. Borçlarını başka türlü ödeyemezsin ve ithalat yapamazsın. İlk uygulamada dövizde beklenenden daha fazla bir artış görülmesiyle, “Kur endeksli döviz mevduatı” hesabına geçilerek dövizin yükselme ateşinin önü kesildi. Ancak hızla yükselmiş olan dövizden ve arkasında gelen Ukrayna-Rus savaşından, başta ham petrol fiyatlarını yükseltmesinden bütün dünya gibi bizde olumsuz etkilendik ve ilk aylarda dövizin hızı kesilse de enflasyon hızla arttı. Son aylarda savaşın hız kesmesiyle ham petrol fiyatlarındaki düşmeye bağlı olarak ve dövizin de makul seviyelerde artmasıyla, sistem oturmaya ve ekonomik veriler yüz güldürmeye başladı. Eğer, Avrupa ile Rusya arasında süren gerilim, petrol ve doğal gaz fiyatlarını olumsuz etkilemeye devam ederse istenilen ekonomik iyileşmeyi, Ak deniz’de zengin bir kaynak buluncaya kadar tam yakalayamayabiliriz. Bu yüzden kulağımız Abdulhamid sondaj gemimizden gelecek müjdeli habere kilitli.
Bütün bu olumsuzluklara rağmen ekonomide olumlu gelişmeler yakalanmıştır. Özellikle ekonomimiz bütün bu olumsuzluklara rağmen küçülmeyip ilk 6 ayda %7.5 gibi bir büyümeyi yakalamıştır.
Ülke ekonomisi bu büyüme ile OECD ve G-20 içinde en büyük büyümeye sahip olmuştur. Bu büyüme ile ABD, Çin, Almanya, İngiltere ve Fransa’yı geride bırakmıştır.
Bu önemli gelişmeyi, ABD merkezli Bloomberg medyası, “son 20 yılın en kötü enflasyonuna rağmen ekonomi güçlenmeye devam ediyor. Erdoğan ihracata, üretime ve istihdama öneme veren bir ekonomik modeli savunuyor” diye yorumlamıştır. Londra merkezli Economist dergisi, Türk ekonomisindeki görünümü, "Türkiye ekonomisinde ters giden bir şeyler var: Yükselen enflasyonun ortasında bile ekonomi büyüyor" diyerek şaşkınlığını belirtmiştir. Derginin gerçekleştirdiği yayına katılan bir uzman, "Böylesi yüksek bir enflasyona rağmen, Türk ekonomisi güçlü bir şekilde büyümesini sürdürüyor." dedi.
Bu büyümede en büyük pay beklendiği gibi ihracattaki artıştan kaynaklanmaktadır. Dış ticaret hacmimiz bu yılın ilk 6 ayında %30 artarak 400 milyar doları aşmıştır. Fakat dış ticaret açığımız ham petrol ve doğal gaz fiyatlarındaki artıştan olumsuz etkilenerek daha da artmıştır. Ancak yükselen turizm gelirleri bu olumsuz etkiyi azaltacak gibi görülmektedir. Maalesef enerji her türlü üretimin ana maddesi olup, ürünlerin fiyatlarını da olumsuz etkilemektedir. Bütün bu olumsuzluklara
rağmen yıllık enflasyon henüz ilk aylardaki yüksek değerlerin etkisiyle yıllık bazda düşmemesine rağmen, son aylarda enflasyonda da büyük düşmeler başlamıştır. İlk aylarda görülen aylık %10 enflasyon son ayda %1.5’lara düşmüştür.
Aylar
|
TÜFE (Yıllık % Değişim)
|
TÜFE (Aylık % Değişim)
|
08-2022
|
80.21
|
1.46
|
07-2022
|
79.60
|
2.37
|
06-2022
|
78.62
|
4.95
|
05-2022
|
73.50
|
2.98
|
04-2022
|
69.97
|
7.25
|
03-2022
|
61.14
|
5.46
|
02-2022
|
54.44
|
4.81
|
01-2022
|
48.69
|
11.10
|
12-2021
|
36.08
|
13.58
|
Eğer enerji fiyatlarında yeniden büyük bir artış yaşanmazsa, enflasyonun gittiği bu seyirle önümüzdeki aylarda, yıllık toplam enflasyon %30’ların altında bir seyir gösterecektir. Şu an ülkede en çok tartışılan konu kur korumalı mevduatın hazineye getirdiği yüktür ve faizlerde ki düşüştür. Düşük politika faizi vatandaşa ve sanayiciye düşük yansımamaktadır. Şimdi bir de olayın tersini düşünelim. Faizler %19’da yukarı doğru artsaydı bunun hazineye yansıması daha mı düşük olurdu, vatandaşa ve sanayiciye daha düşük kredi mi verilecekti. Bir tv programında bir profesörümüz yüksek faizin hazineye yükü, şimdikinden en az iki kat daha fazla olacağını vurgulamıştı. Hazineye gelen yükün büyük bir kısmı aslında feragat edilen vergiler, akaryakıt ve doğal gaza yapılan sübvansiyondur.
Bu durumda son bir değerlendirme yaparsak, bu yeni model dünyadaki olumsuz gelişmelere rağmen, olumlu sonuçlar vermeye başlamıştır. Bir ekonominin ana sorunları olan üretim ve dış ticaret artışı, enflasyonun azalması çok olumlu gelişmelerdir. Şimdi kaldı bu olumlu gelişmelerin vatandaşa yansıması. Tabi bu ara artan fiyatlardan dar gelirli vatandaşlarımız hala zor durumdadır. Bu olumlu gidişatın dar gelirliye olumlu yansıması, ancak maaşlarda yapılacak uygun zam oranlarıyla mümkündür. Devlet, ekonomideki olumlu yansımalarla birlikte artacak vergi gelirleriyle, bu açığı kapatacak gelir düzeyine gelecektir. Düşen enflasyonun vatandaşa olumlu yansıması mutlaka olacaktır. Bir de şöyle düşünelim yüksek faizle enflasyon düşürülseydi, dar gelirli vatandaşlarımız daha mı rahat olacaktı? Çoğu işinden gücünden olup eldeki gelirden olacaktı. Biraz sabır, dünya büyük bir ekonomik krizden geçmektedir ve bu hala devam edecek gibidir.