Türkiye’nin Semerkant-New York hattındaki stratejik yolculuğu üzerine konuşmaya devam edelim.
ABD Başkanı Joe Biden’ın dünyaya nefes aldıran tahıl koridoru süreciyle ilgili Türkiye’den söz etmemesine dikkat çekenler oldu. Bu bir tercihti kuşkusuz.
Öte yandan Türkiye’nin çabalarıyla 200 savaş esirinin mübadelesinin gerçekleşmesi, BM Genel Sekreteri başta olmak üzere uluslararası düzeyde büyük ilgi ve takdir gördü.
Açılışı anlamsız ve içi boş eleştirilere konu olan Türkevi ise kelimenin tam anlamıyla bir diplomatik karargaha dönüştü.
Bunlar önemli ve atlanmaması gereken gelişmeler.
Ancak biz daha geniş bir alana bakma çabamızı sürdürelim. Çünkü öylesine önemli bir zaman dilimindeyiz ki, dünyanın kaderini belirleyecek gelişmeler herkesin kapısına dayanmış durumda.
ABD KAFKASLARDA KIŞKIRTICI
Rusya lideri Putin’in kısmi seferberlik ilanı, karşı tepkiler ne olursa olsun çok ciddiye alınmış görünüyor. Alınmalı da. Savaşın seyri Rusya’nın lehine gitmiyor olsa da, bu tür hamlelerin sıkça dile getirilen “yeni dünya savaşı” endişesini tırmandırdığı çok açık.
Türkiye açısından da tüm bu gidişatın ortasında çok önemli başlıklar var.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi’nin Ermenistan ziyareti soruldu. Cevabı kısaca aktarıyorum:
“Pelosi’nin bu ziyaretiyle kalkıp da Kafkasya’daki bu gelişmelere darbe vuracak ne mecali var ne cürmü var. Fakat tabii bu konularla ilgili Kafkasya’da bizim de bazı hamlelerimiz olacak. Onun da şimdilik sadece planlama süreci içerisindeyiz. Sayın İlham Aliyev kardeşimizle de bunları konuşup, ona göre adımlarımızı atacağız.”
Cumhurbaşkanı, Türkiye’nin yeni dönemdeki ilgi alanlarından birisini tarif ediyor. Başka bir ifadeyle Kafkaslardaki varlığımız ve nüfuz alanlarımız, dış politikanın ana dinamiklerinden biri olacak.
Erdoğan’ın ABD’nin “Kafkasya’daki gelişmelere darbe vuracak mecali yok” değerlendirmesinin de altını çizelim.