Şerif Mardin Hoca'yla hayat bulan bir kavram “mahalle baskısı”. Yaygınlaşan bir hayat ya da düşünce tarzının bir başkası üzerindeki dayatmalarını ifade etmek isteyen bir çerçeveydi. Sosyolojik bir kavram olarak, AK Parti iktidarının güçlenmeye başladığı dönemlerde, muhafazakar-dindar hayat tarzının farklı tercihleri olan kesimlere baskısını ele alıyor ya da iddia ediyordu.
Böyle bir baskının varlığı, yokluğu, ne düzeyde olup olmadığı hayli tartışıldı o yıllarda.
O tartışmaları girmek değil niyetim. Ancak şu günlerde farklı vesilelerle kullandığımız “mahalle baskısı” üzerinde biraz tartışmak istiyorum.
Esasen bugünkü örneklerimiz değerli araştırmacı Zeliha Eliaçık’ın kullandığı biçimiyle daha çok “mahalle içi baskı” olarak tanımlanabilir.
Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce, cumhurbaşkanı adayı olacağını ilan etmesinden sonra, dozu her gün artan bir mahalle içi baskıya maruz kaldı, kalıyor da.
Tartışmanın özü malum. İnce’nin pek çok ankette seçim sonuçlarını etkileyecek düzeyde oy alacağının öngörülmesi, Millet İttifakı tarafında, özellikle de CHP’de büyük rahatsızlık uyandırdı.
Partiden çok “CHP kamuoyu” diyebileceğimiz bu alanda, adaylık yarışından çekilmesine dair taarruz tüm hızıyla sürüyor. Bu kamuoyunda sanatçılardan akademisyenlere, gazetecilerden kanaat önderlerine kadar pek çok isim yeralıyor.
Burada kimin ne dediğinden çok “nasıl” dediğiyle ilgiliyim.
Birincisi kullanılan dilin zaman zaman tehditkar boyutlara ulaşması. İkincisi yakışıksız söz ve benzetmelere konu olması.
Bunun dışında İnce’nin aday olmak ve yarışta yola devam etmek ne kadar demokratik hakkıysa; onu eleştirenler, CHP’de olması gerektiğini söyleyenler de aynı hakka sonuna kadar sahip.