Gerçek Ailemiz ve Gerçek Zenginliğimiz
MAKALE
Paylaş
12.05.2023 00:21
2 yorum
746 okunma
İsmail Aydın

Eski Erzurum’a ait birçok eser, bir işletmecinin gayretleriyle bir araya getirilerek, müzeyi andırır bir şekilde belli bir mekânda sergilenmişti. Buradaki büyük sini ve tahta sofralar, tur arkadaşlarımızın yoğun ilgisiyle karşılandı. Onları hüzünle seyrederken, eskiden gerçekten bir aile olduğumuzu hatırladık. Bu sofraların etrafında, en az onbeş-yirmi kişi, bağdaş kurarak oturur yemek yerdi. Başta dede ve nine olmak üzere, babalar, anneler, amcalar, halalar, teyzeler, kuzenler bu sofra etrafında buluşurdu. Kendi kendine sofrada oturamayacak kadar küçük ve bundan dolayı “sofra gediği” olarak nitelenen bebekler, dede ve ninelerin kucağında oturur, ailecek ortaya konan çorba tasına veya pilav lengerine birlikte kaşık sallanırdı.

Herkese ayrı kâse ve ayrı tabak verilmezdi, birlikte yemek yenirdi. Bu hal sofraların bereketi olarak nitelenirdi. Düğün ve bayramlarda tıklım tıklım dolan bu sofraların fakir fukarası eksik olmazdı. Ayrı odası bulunmayan aileler de, yaptıkları yemekleri getirerek Bayram sofralarına iştirak ederlerdi. Ne Hindistan’daki gibi kastlar, ne de Marks’ın hayal ettiği sınıflar… Baktığınızda birkaç nesil bir arada, konu komşu kaynaşmış, sınıfsız, muhteşem bir toplum manzarası seyrederdiniz. Çoluk çocuğun sosyalleşmesi böyle sağlanır,  başta dayanışma ve paylaşma olmak üzere pek çok hasletimiz burada talim edilirdi. Sofraya hâkim olan iklim sevgi, saygı, şefkat, merhamet, yardımlaşma, izzet, ikram esintisiydi.

İster istemez bu eski ailemizle tek çocuklu “çekirdek aile” dedikleri günümüz ailesini kıyasladık ama nafile! Çünkü sosyal yönü fevkalade güçlü olan bu eski ailemiz, bireysellik zerk edilmeye çalışılan yeni ailemizle kıyas kabul etmiyordu. Eski diye rağbet edilmeyen öyle şeyler var ki, bunlar toplum yapımızı oluşturan temel değerlerdi. İşte o değerlerle yoğrulan eski ailemiz gerçek ailemiz ve gerçek zenginliğimiz idi. Gerçi bu ailemize büyük hasarlar verdirildi ama o ruh –Allah’a hamdolsun- Anadolu’dan tamamen tasfiye edilemedi. O ruhla yaşadıkça bu aziz millet, her türlü komploya rağmen kıyamete kadar milletler camiasından tasfiye edilemeyecektir.

Bu mekânın sonunda yer alan bölümde çay ve kahvemizi içtik. Üç asırlık Caferiye camiinde incelemeler yapıp namaz kıldık.

Görme imkânı bulamadığımız Lala Mustafa Paşa ve İbrahim Paşa camileri Osmanlı dönemine ait. Keza, Oltu taşı tespihleri ve süs eşyası alışverişinin yapıldığı ve avlusunda çay içtiğimiz Rüstem Paşa Kervansarayı (Taşhan) yine Osmanlı dönemi eseri.

ŞEHİDLERİMİZİ RAHMET VE MİNNETLE ANIYORUZ

Buradan hareketle, Milli Mücadelenin temellerinin atıldığı Kongre binasını gezdik. Tur rehberi Aytekin Bey’in isteği üzerine orada sunum yaptım. Vurgulamaya çalıştığım birlik ruhuyla ve o günlerin yâdıyla birlikte hislendik. “Olmaz Ya” başlığıyla yayımlanan yazımda bilgi verdiğim için burada tekrardan kaçınmak düşüncesiyle ayrıntıya girmiyorum.

Ve tabii, Gazi Ahmet Muhtar Paşa komutasındaki kuvvetler ile kahraman Erzurumluların Ruslara karşı zafer kazandığı Topdağı’ndaki Aziziye Tabyalarını gezdik.  Nice kahraman kadına sembol olmuş, kocası şehid düşmüş henüz genç bir gelin ki, kundaktaki çocuğuna “Türk çocuğu babasız büyür ama vatansız büyüyemez” diyerek, duvardaki satırı alıp cepheye koşan Nine Hatun’u ziyaret ettik.

Sonraki durağımız Kars’a giderken, Sarıkamış şehidler anıtında ve Pasinler (Hasankale) yakınındaki dokuz gözeli Çobandede köprüsünde molalar verdik. Köprü, İlhanlı hükümdarı Gazan Han’ın veziri Saldazlu Emir Çoban Noyin tarafından 1298 yılında yaptırılmış. Birkaç defa bakım geçiren köprünün ayaklarına, batmaması için ardıç ağacı döşenmiş, ağır olmaması için de yapı içinde boşluklar oluşturulmuş. Ve nihayet, akşamın ilerleyen saatlerinde Kars’a intikal ettik.

 

Yorum Ekle
Adınız :
Başlık :
Yorumunuz :

Dikkat! Suç teşkiledecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Toplam 2 yorum yapıldı
Kaderim ve anılar
Bizi bize bağlayan günler ne güzeldi oyillar Allah razi olsun yazarimiza teşekkürler
Yorum Ekleyen: Necati alan     12.05.2023 17:16:43
Bireyselleşme
Çekirdek aile gitti... şimdi ise ev içinde cep telefonu eşliğinde bireyselleşme başladı.Herkes bir köşede ya telefonu elinde yada gözler tv.ekranlarında...dilerim sonu hayırlı bir yola çıkar..
Yorum Ekleyen: Ahmet Günal     12.05.2023 10:37:44
İsmail Aydın
YAZARIN ÖZGEÇMİŞİ

İSMAİL AYDIN KİMDİR?

İsmail Aydın, Hukukçu yazar. Anacığının anlatımına göre koç katımında doğmuş. Koç katımı, Yozgat’ta ekim ayının sonu ile kasım ayının başında olur. Dolayısıyla doğum günü belli değil ama Aydın, doğum günü olarak 29 Ekimi benimsiyor. Koç katımı, döl almak üzere erkek koyunun (Koç) dişi koyunlar arasına bırakılmasına denir.

Peki, hangi yılın koç katımı? O da belli değil. 1950 olabileceği gibi 1949’a da ihtimali var. Her nasılsa nüfusa 08.02.1953 D.lu olarak tescil edilmiş. Yaşı küçük diye ortaokula kabul edilmemiş, bu defa da mahkeme kararıyla, ay ve gün sabit kalmak üzere 1950 olarak tescil edilmiş. İsmail Aydın, doğum gününün bile doğru dürüst kayıt altına alınamayışını, okur-yazar olmayan tolumun  “hal-i pürmelâli” olarak niteliyor.

İsmail Aydın İlkokulu Sorgun’a bağlı Temrezli köyünde, ortaokul ve liseyi Yozgat’ta okudu. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden 1977 yılında mezun oldu. Yedek subay olarak yaptığı askerlik görevinden sonra Sorgun’da altı yıl avukatlık yaptı. Ekim 1986’da Diyarbakır / Bismil’de Noter oldu. Kastamonu/Tosya, Bolu ve Ankara’da çalıştı, 2015 Şubatında emekliye ayrıldı.

İsmail Aydın çilekeş Anadolu’nun yanık sesi olarak çıkıyor karşımıza. Türkiye’mizin karşı karşıya bulunduğu sorunlara ilişkin çözüm önerileri sunuyor. Üzerine titrediği kesim Gençlik. Ağırlıklı olarak üzerinde durduğu sorun Eğitim.

İsmail Aydın, fakülte yıllarından itibaren yazı hayatının içinde oldu. İlk gençlik yıllarıyla beraber memleket meseleleriyle ilgilendi. Tartışmalı radyo ve televizyon programlarına katıldı. Çeşitli dergi ve gazetelerde yazıları yayımlandı. Şubat 2013’ten beridir, internet ortamında yayın yapan Ana Haber Gazete’de yazmaya devam ediyor.

Meteorolojinin Sesi Radyosu’nda 2013-2016 yılları arasında yayınlanan Kıssadan Hisseler Programı’nın yapım ve sunuculuğunu üstlendi. Türkiye Noterler Birliği’nin Meslekî Forum Sitesi’nde anılarını yazdı.

Ağustos / 2016’da “Batı’nın Gücü Nereden İleri Geliyor?”, Kasım 2016’da “Yeniden Yükselişe Doğru”, Şubat 2017’de “Umut Ülke Türkiye”, Mayıs 2017’de “Bir Noterin Anıları”, Ağustos 2017’de “Kaybettiklerimiz”, Ocak 2018’de “Kıssadan Hisseler”, Mart 2018’de “Niçin Akif? Niçin Safahat?” isimli kitapları yayımlandı.

Yazı hayatını ve kitap çalışmalarını sürdüren İsmail Aydın evli ve dört çocuk babasıdır.

sanalbasin.com üyesidir

ANA HABER GAZETE
www.anahaberyorum.com
İşin Doğrusu Burada...
İLETİŞİM BİLGİLERİMİZ
BAĞLANTILAR
KISAYOLLAR
anahaberyorum@hotmail.com
0312 230 56 17
0312 230 56 18
Strazburg Caddesi No:44/10 Sıhhiye/Çankaya/ANKARA
Anadolu Eğitim Kültür ve Bilim Vakfı
Anadolu Ay Yayınları
Ayizi Dergisi
Aliya İzzetbegoviç'i
Tanıma ve Tanıtma Etkinlikleri
Ana Sayfa
Yazarlarımız
İletişim
Künye
Web TV
Fotoğraf Galerisi
© 2022    www.anahaberyorum.com          Tasarım ve Programlama: Dr.Murat Kaya