Seçimler öncesi, değerli takipçilerimle Durum’da paylaştığım kısa bir yazı şöyle idi:
“Tanzimat dönemiyle birlikte Avrupa’ya teslim olan Türkiye, Savunma Sanayii alanında bir ivme yakalamış görünüyor. Üçyüz yıl aradan sonra ilk defa başgösteren bu gelişmeyi, Amerika ve Avrupa’yı kazandırarak heba etmeyelim. Ülkenin geleceğini yeni bir meçhule atmayalım.”
Elbette Amerika ve Avrupa derken, küresel sermayeyi ve beynelmilel Yahudiliği kastediyorduk. Papalığın da içinde yer aldığı bu güçler, tarafsızlık ilkesini ve müttefiklik ilişkilerini bir kenara atmışlar, seçilmiş Cumhurbaşkanı’na karşı açıkça cephe almışlardı. Çirkin resimler ve karikatürlerle sevimsizleştirilmeye ve hatta Hitler’e benzetilmeye çalışılan Cumhurbaşkanı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Cumhurbaşkanı idi ve devleti temsil ediyordu. Ona yapılan saldırı, doğrudan doğruya devlet ve Türkiye düşmanlığı idi.
Aziz milletimiz bunu isabetle teşhis etmiş ve gayet olgunluk içerisinde gerçekleştirdiği seçimlerle bütün bu güçleri yenmiştir. Savunma sanayii alanındaki gelişmeler sahiplenilerek ülkenin geleceği meçhule atılmamıştır. Avrupa, Amerika, Papalık ve Beynelmilel Yahudilik kaybetmiş, aziz milletimiz kazanmıştır.
“Ey millet-i merhume, sabah oldu artık uyan” diye haykıran Akif’ten itibaren, Necip Fazılların, Osman Yüksellerin ve daha nice çok değerli ismin ortaya koymaya çalıştığı ve altmışlı yılların sonundan başlıyarak ömrünün sonuna kadar, inci taneleri gibi her biri bir yana saçılmış bu idealleri formüle eden Aykut Edibalilerin çileli mücadeleleri olumlu sonuçlarını vermeye başlamıştı.
Milli eğitim, milli savunma, milli tarım ve su, milli kültür, milli sanat, milli hayat, kısaca milli devlet yolundaki uyanışın henüz başındayız. Umuyoruz, bu milli uyanış heyecanı bütün Türkiye’yi saracak, Yahudi sistem ve zihniyetini tasfiye ederek milli devlete ulaşacaktır.
Bu anlamda Cuma Nacar Bey’in Millet Partisi ile Doğu Perinçek Bey’in Vatan Partisi’nin mecliste temsil edilmelerini çok isterdim.
TÜRK SOLUNUN ACIKLI HALİ
Sağ-sol gibi ithal kavramları sevmemekle beraber, yine de kendilerini öyle niteledikleri için kendi tanımlarıyla ifade etmeye çalışayım. Eskiden, kırık dökük de olsa bir Türk solu, bir Kemal Tahir çizgisi vardı. Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ı idama sürükleyen bu akımın bazı temsilcileri meclise girdi. Bunlar kendilerini devrimci ve ilerici olarak, karşı taraftakileri sağcı ve gerici olarak vasıflandırırlardı. Solcular, 6. Filo sebebiyle yeri göğü inletir, Sovyet emperyalizmine karşı ses çıkarmaz, buna mukabil Amerikan emperyalizmine ve yerli işbirlikçilerine galiz küfürler savururlardı.
Son gelişmelerle görüldü ki, Türk solu eskinin aksine şimdi Rusya’ya karşı çıkıyor, Amerika’ya alkış tutuyor. Demek, devrimci ve ilerici olmak, böyle sürekli bir evrim ve dönüşüm süreciymiş. Bakalım daha nerelere evrilecekler! Umarız ki, millilik yolunda olumlu bir değişim geçirirler.
Seçim galibi ittifaktan beklenen şey, milli devlet yolundaki engelleri ortadan kaldırmaktır.
Bu milletin şerefli bir evladıyım diyen her vatandaşımıza düşen görev ise Millilik yolunda mücadeleye devam etmektir. Bilelim ve asla unutmayalım ki, seçimi kim kazanırsa kazansın, Yahudi sistem ve zihniyetinde kurtuluş reçetesi yoktur.