Osmanlı-Sırp İlişkileri
MAKALE
Paylaş
03.06.2023 12:13
196 okunma
İsmail Aydın

Sultan Murad’ın Anadolu’da bulunmasını fırsat bilen Bosna kıralı Tvartko, Sırp despotu Lazar, Hırvat ve Arnavud prensleri, asıl taarruz planı Türklere karşı olmak üzere kuzeyden inecek Macarlara ve güneyden gelmekte olan Türklere karşı bir ittifak hazırlığında idiler. Bunlar yapacakları taarruzu Osmanlıların başka taraflarda meşgul oldukları bir zamanda yapmak istemişler ve Karamanoğlu ile de anlaşmışlardı. Osmanlı hükümdarı pek seri hareketle Karamanoğlunu sulhe mecbur etmiş, sıra Rumeli’ye gelmişti.

Bosna üzerine Şahin Paşa kumandasında yirmi bin kişilik bir kuvvetle büyük bir akın yapıldı. Fakat bu kuvvetler Sırp despotuyla Bosna kıralının otuz bin kişilik kuvvetleri tarafından Ploşnik mevkiinde karşılanarak mağlup edilmiş ve ancak beş bin kişi kurtulabilmişti.

Ploşnik mağlubiyeti, zaten gizlice hazırlanmakta olan Hırvat, Leh, Macar ve bütün Balkan kıral ve prenslerini Osmanlılar aleyhine harekete sevketti. Bulgar, Arnavud ve küçük Sırp prensleri ile de anlaşmışlar yapılmış, Ulah prensi ve Venedikliler de muharebeye iştirak edeceklerine dair söz vermişti. Osmanlılarla bozuşmak istemeyen Venedik Cumhuriyeti sözünde durmayarak tarafsız kalmıştır.

                AKILLI PLAN VE ÜSTÜN STRATEJİ

Sultan Murad, bu ittifaktan haberdar olur olmaz soğukkanlılığını muhafaza ederek hiç telaş göstermedi. Nasıl hareket edileceğine dair planlar hazırlandı. Önce Bulgarların harp dışı kalmalarını sağlayacak plan devreye sokuldu. Bu maksatla vezir-i âzam Çandarlı zâde Ali Paşa kumandasıyla derhal Bulgarlar üzerine otuz bin kişilik bir kuvvet gönderildi.(1)

Sırpların Bulgarlara yardım ihtimalini göz önünde bulunduran Ali Paşa, süratle doğuda Nadir geçidinden Balkan’ı aşarak Pravadi, Şumnu ve Bulgar kırallığının merkezi Tırnova’yı aldı. Çandarlı zâde Ali Paşa, yapmış olduğu seri hareketlerle Bulgar kıralı Şişman’ı anlaşmaya mecbur etti ve kıralın Balkan ittifakına girmesini ve Osmanlı kuvvetlerini ansızın vurmasını önledi.

Sultan Murad, Anadolu beylerinin vermiş olduğu kuvvetleri de alarak Rumeli’ye geçti. Osmanlı himayesini kabul etmiş olan Sırp beyleri, Dobriçe’deki Tatarların beyi Sarac Bey ve Köstendil prensi Kostantin de askerleriyle padişahın ordusuna iltihak etmişlerdi.

                ZAFER ADAYI ORDU

Bir müddet evvel hacca giden Gazi Evrenuz gibi tecrübeli bir Rumeli akıncı kumandanın o sırada gelerek orduya iltihakı ve böyle bir savaşta hazır bulunması Türk ordusunun maneviyatının yükselmesine sebep olmuştu. Türk ordusu, Sırp despotu Lazar’ın merkezi olan Priştine’ye doğru hareket halindeyken bir Sırp elçisi geldi, meydan okuyarak muharebeye hazır olduklarını bildirdi.

 Evrenuz Bey’in tavsiyesiyle düşmandan evvel varıp iyi bir yer tutmak üzere ileriye gidilmesine karar verildi.  Coğrafyayı ve geçitleri iyi bilen Köstendil beyi Kostantin orduya yol gösteriyordu. Üsküp ile Priştine arasındaki Kosova ovasına gelindiğinde düşman kuvvetleriyle karşılaşıldı. Bu uzun yürüyüş esnasında Sırp kaynaklarının da belirttiği üzere Türk ordusu geçtiği yerlerde hiçbir suretle yağma ve tahribat yapmamıştı.

İSTİŞARE VE TECRÜBEYE VERİLEN ÖNEM

Haçlı ordusunun mevcudu Osmanlı ordusundan fazla idi. Sultan Murad derhal harbe girişilmesini istedi ancak Evrenuz Bey, havanın sıcak ve askerin yorgunluğu sebebiyle harbin ertesi güne bırakılmasını arz ettiğinden öyle yapıldı. Padişah o geceyi zafer için Yüce Allah’a dua ederek geçirdi.(2)

Hammer’in ve Neşrî’nin belirttiğine göre düşman ordusu mevcudunun Osmanlı ordusundan epey fazla olması Padişahın endişesine yol açmıştı. Bu endişeyi def için Ali Paşa, “Allah’ın yardımıyla azlığın çokluğa galebesine” dair (Bakara, 2/249) ayeti okumuş ve Sultan Murad’ın maneviyatını kuvvetlendirmiştir.

BİRİNCİ KOSOVA MEYDAN MUHAREBESİ (1389)

 Muharebe düşmanın top atışıyla başlamış, Osmanlı ordusunun sol kolu sarsılmış, Şehzade Bayezid’in bu kola yardımı ve düşman saflarını yarması üzerine tehlikeli durum düzelmiştir. Nihayet, Türk ordusunun kahramanlığı, mükemmel harp planının üstün bir maharetle kullanılmış olması sonucu düşman ordusu bozulmuş, Bosna kuvvetleri süratle çekilmiş ve sekiz saat süren savaşın sonunda büyük bir zafer kazanılmıştır.

Murad Hüdavendigar’ın son savaşı Kosova meydan muharebesidir. Bu muharebe, Türklerin Rumeli’de kalmak için yaptıkları Sırp sındığı (1364) ve Çirmen (1372) savaşlarından sonra kazandıkları üçüncü büyük harptir. Sultan Murad, zafer sevinci dolayısıyla şükrane olarak harp sahasını gezdiği sırada Miloş Obiliç adında bir Sırplının hançeriyle yaralandı. Miloş, Müslüman olduğunu söyleyerek padişahla görüşmüştü. Aldığı yara sonucu gözlerini hayata kapayan I. Murad, tarihte Gazi Hünkâr, Murad Hüdavendigâr diye anılan büyük Osmanlı padişahıdır.(3) Sultan Murad yaralı olduğu halde, kat’i zafere kadar emir ve kumandayı elinden bırakmamıştır. Sırp despotu Lazar ile oğlu ve bin kadar maiyyeti ve beyleriyle esir edilmiştir.

                ORDU DİNLENİRKEN UYUMAYAN BAŞKOMUTAN

Murad Hüdavendigâr, savaşa girişmeden önce geceleyin yaptığı duada, Yüce Allah’dan zaferi kendisine nasip etmesini ve şehid olmayı istemişti. Yaklaşık otuz sene süren hükümdarlığı zamanında zaferden zafere koşmuş ve hepsinde muvaffak olarak mağlubiyet yüzü görmemiştir. Bir beylik olarak babası Orhan Gazi’den aldığı devletin imparatorluk temellerini atmıştır. Bu konuda ecnebi tarihçi Gibbons’un, Osman Gazi’nin etrafına bir ırk topladığı, Orhan’ın bir devlet kurduğu fakat imparatorluğu Sultan Murad Hüdavendigâr’ın kurmuş olduğu şeklindeki tasviri pek meşhurdur. Yine bir ecnebi tarihçi olan Françes’in yazdığına göre, Sultan Murad, hep zaferle sonuçlanan otuz yedi büyük harp yapmıştır.

Kazanılan zafere rağmen, babasından sonra hükümdar olan Yıldırım Bayezid, toprak kazancı gibi bir yola girmeyerek genç Sırp despotu Lazareviç’in kız kardeşi Despina’yı almak suretiyle akrabalık bağı tesis etmişti. Ankara savaşında Osmanlı ordusunun sağlı-sollu kol ve kanatları dağılırken, muharebeye iştirak etmiş olan Sırp kuvvetleri son ana kadar enişteleri Yıldırım’a bağlı kalmışlardır. (Gelecek hafta, Osmanlı-Arnavud İlişkileri.)

(1) Sultan Murad, Karamanoğlu üzerine yürürken Rumeli’de bıraktığı vezir-i âzam Çandarlı Halil Hayreddin Paşa vefat etmiş, babasının cenazesini defnettikten sonra Afyon’da padişaha yetişen Ali Paşa vezir-i âzam olmuştu.

(2) “Evrenuz, kâfir askerini görüp, Hünkâra haber verdi; Hünkâr itti hemen vuruşmak gerek, Evrenuz itti, Sultanım şimdi gün kızgındır ve leşker yorgundur ve adû azgındır, bugün âram idelim dedi, Hünkâr bu sözü sevap gördü…” (Neşrî’den naklen Uzunçarşılı, a.g.e. Sayfa 254)

(3) Kosova gezisi esnasında Sultan Murad’ın iç organlarının defnedildiği türbeyi ziyaret imkânı bulmuştum. Türbenin tam karşısına Sırplar, Miloş Obiliç’in büyük bir heykelini dikmişler.

 

Yorum Ekle
Adınız :
Başlık :
Yorumunuz :

Dikkat! Suç teşkiledecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
İsmail Aydın
YAZARIN ÖZGEÇMİŞİ

İSMAİL AYDIN KİMDİR?

İsmail Aydın, Hukukçu yazar. Anacığının anlatımına göre koç katımında doğmuş. Koç katımı, Yozgat’ta ekim ayının sonu ile kasım ayının başında olur. Dolayısıyla doğum günü belli değil ama Aydın, doğum günü olarak 29 Ekimi benimsiyor. Koç katımı, döl almak üzere erkek koyunun (Koç) dişi koyunlar arasına bırakılmasına denir.

Peki, hangi yılın koç katımı? O da belli değil. 1950 olabileceği gibi 1949’a da ihtimali var. Her nasılsa nüfusa 08.02.1953 D.lu olarak tescil edilmiş. Yaşı küçük diye ortaokula kabul edilmemiş, bu defa da mahkeme kararıyla, ay ve gün sabit kalmak üzere 1950 olarak tescil edilmiş. İsmail Aydın, doğum gününün bile doğru dürüst kayıt altına alınamayışını, okur-yazar olmayan tolumun  “hal-i pürmelâli” olarak niteliyor.

İsmail Aydın İlkokulu Sorgun’a bağlı Temrezli köyünde, ortaokul ve liseyi Yozgat’ta okudu. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden 1977 yılında mezun oldu. Yedek subay olarak yaptığı askerlik görevinden sonra Sorgun’da altı yıl avukatlık yaptı. Ekim 1986’da Diyarbakır / Bismil’de Noter oldu. Kastamonu/Tosya, Bolu ve Ankara’da çalıştı, 2015 Şubatında emekliye ayrıldı.

İsmail Aydın çilekeş Anadolu’nun yanık sesi olarak çıkıyor karşımıza. Türkiye’mizin karşı karşıya bulunduğu sorunlara ilişkin çözüm önerileri sunuyor. Üzerine titrediği kesim Gençlik. Ağırlıklı olarak üzerinde durduğu sorun Eğitim.

İsmail Aydın, fakülte yıllarından itibaren yazı hayatının içinde oldu. İlk gençlik yıllarıyla beraber memleket meseleleriyle ilgilendi. Tartışmalı radyo ve televizyon programlarına katıldı. Çeşitli dergi ve gazetelerde yazıları yayımlandı. Şubat 2013’ten beridir, internet ortamında yayın yapan Ana Haber Gazete’de yazmaya devam ediyor.

Meteorolojinin Sesi Radyosu’nda 2013-2016 yılları arasında yayınlanan Kıssadan Hisseler Programı’nın yapım ve sunuculuğunu üstlendi. Türkiye Noterler Birliği’nin Meslekî Forum Sitesi’nde anılarını yazdı.

Ağustos / 2016’da “Batı’nın Gücü Nereden İleri Geliyor?”, Kasım 2016’da “Yeniden Yükselişe Doğru”, Şubat 2017’de “Umut Ülke Türkiye”, Mayıs 2017’de “Bir Noterin Anıları”, Ağustos 2017’de “Kaybettiklerimiz”, Ocak 2018’de “Kıssadan Hisseler”, Mart 2018’de “Niçin Akif? Niçin Safahat?” isimli kitapları yayımlandı.

Yazı hayatını ve kitap çalışmalarını sürdüren İsmail Aydın evli ve dört çocuk babasıdır.

sanalbasin.com üyesidir

ANA HABER GAZETE
www.anahaberyorum.com
İşin Doğrusu Burada...
İLETİŞİM BİLGİLERİMİZ
BAĞLANTILAR
KISAYOLLAR
anahaberyorum@hotmail.com
0312 230 56 17
0312 230 56 18
Strazburg Caddesi No:44/10 Sıhhiye/Çankaya/ANKARA
Anadolu Eğitim Kültür ve Bilim Vakfı
Anadolu Ay Yayınları
Ayizi Dergisi
Aliya İzzetbegoviç'i
Tanıma ve Tanıtma Etkinlikleri
Ana Sayfa
Yazarlarımız
İletişim
Künye
Web TV
Fotoğraf Galerisi
© 2022    www.anahaberyorum.com          Tasarım ve Programlama: Dr.Murat Kaya