İskender Gailesi
MAKALE
Paylaş
17.06.2023 22:41
1 yorum
457 okunma
İsmail Aydın

İncelememizin bu bölümünde tarihî bir hakikat olarak bir miktar İskender’den bahsetmek istiyorum.

Jan Kastriyota’nın oğullarından en küçüğü olan Jorj Osmanlı sarayına alındığı zaman on sekiz, on dokuz yaşlarında idi. Jorj Müslüman oldu ve İskender adını aldı. Kabiliyetli bir genç olup, uzun yıllar Türklerin yanında ve sarayda yetişmişti. Anadolu ve Rumeli seferlerinde cesaretiyle tanındı. Muhakeme ve fikri faaliyet devresi olan bir yaşta Osmanlıların hizmetine girdiği ve beyzade olduğu için memleketine karşı rabıtasını muhafaza etmiş ve el altından bu alakasını devam ettirmişti.

İskender Bey, Osmanlı ordusunda sancak beyliğine kadar çıkmıştı. Babası Jan Kastriyota’nın 1443’de ölümü üzerine bunun memleketi Kroya, sancak beyi Hasan Bey’e verilen bir emir üzerine fethedilerek Osmanlı ülkesine katılmıştı.

İskender Bey, Osmanlılardan kaçmayı kafasına koymuş ve Arnavutluk’a kaçış planları yapmıştır. 1443’de Jan Hunyad’la yapılan Morava muharebesinde ve henüz savaşın başlarında mevziini terk ederek memleketine kaçmış ve bunun böylece çekilişi Osmanlı ordusunun bozulmasının sebeplerinden birini teşkil etmişti.

İskender Bey, kaçmadan evvel kendisinin Osmanlı hükümdarı tarafından Kroya sancak beyliğine tain edildiğine dair sahte bir ferman temin etmiş, beraberinde yeğeni Hamza Bey ve üç yüz kadar sadık bendesiyle, bu fermanı göstererek Kroya’ya girmiş ve kale muhafızı Hasan Bey ile onun maiyetinde bulunanları derhal öldürtmüştür. Kroya’dan sonra bazı kaleleri de elde ederek, Osmanlı devletini, II. Murad ve Fatih dönemlerinde (1443-1467) yaklaşık yirmi beş yıl süreyle uğraştırmıştır.

                GEÇİT VERMEZ SARP DAĞLAR

II. Murad, 1447’de Kroya kalesi üzerine giderek orasını muhasara etti, deve ve katırların taşıdığı malzemelerle top döktürüp gedik açtırtırdı ise de alamadı. II. Murad, Jan Hunyad’ın Macar, Alman, Bohem, Polonya, Erdel ve Ulah kuvvetlerinden mürekkep bir ordu ile Tuna’yı geçip Sırp topraklarına girmek üzere olduğuna dair Sırp despotu Jorj Brankoviç’in gönderdiği adamla haberdar olunca Kroya muhasarasını kaldırdı. İskender Bey, bu muhasara esnasında Kroya’da bulunmayarak icabında şehre yardım etmek ve Osmanlı kuvvetlerine baskın yapmak üzere hariçte bir dağı karargâh yapmıştı.

                BASKIN VE SALDIRIYA ELVERİŞLİ ARAZİ

Arnavutluk sarp dağlar ve dar boğazlarla zor geçit verir bir coğrafyaya sahip olduğundan savunulması bir bakıma kolaydı. İskender Bey, teşkilatçılığı, icabında delicesine cesareti, sırasına göre itidalini muhafaza etmesi, çok iyi bir muharip olması ve hepsinin üstünde olarak azim ve irade kudreti ile temayüz etmiştir. Bir kısım Arnavut senyörlerinin hıyanetlerine ve suikasdlarına rağmen hiç yılgınlık göstermemiş, bütün engelleri önleyerek çalışmış ve bir avuç kuvvetle memleketini Türk akınlarına karşı yirmi beş sene müdafaa etmiştir. İskender, sıkıştığı zor zamanlarda  hep dağlara çekilmiş, Osmanlı akıncılarına da dağınık bulundukları esnada baskınlar yapmıştır.(*)

 II. Murad ve Fatih’in Arnavutluk üzerine üçer seferi mevcuttur. İskender’e, Balkan ve Akdeniz imparatorluğu kurmak isteyen Napoli ve Aragon kıralı V. Alfons paraca yardım etmiş ve borçlarını üzerine almıştır. İskender, Osmanlılara karşı Macar, Venedik, Raguza ve Papa’dan yardım istemiştir. Bizzat Roma’ya gittiğinde, hazinenin darlığı sebebiyle Papa II. Pol’den az para ile bul dua almıştır. Arnavutluk üzerinde Napoli kıralıyla nüfuz rekabetine girişmiş olan Venedikliler, Türklere karşı İskender’le ittifak etmişlerdir.

                FATİH VE ARNAVUTLUK

Fatih, birinci Arnavutluk seferinde, İskender’in merkezi olan Kroya kalesi önüne kadar geldi. Burasının uzun müddet muhasaraya dayanacağını anladığından, Valne harabelerini ihya ederek müstahkem İlbasan kalesini yaptırdı. İskender Bey adeti üzere ortada görünmüyordu. Fatih’in dönüşünden sonra ortaya çıktı ve İlbasan kalesini kuşattı.

Bunun üzerine Fatih ikinci Arnavutluk seferine çıktı. Her yerde garnizonlar bırakarak Drac’a yürüdü ve İskender’in icabında sığınmak üzere yaptırdığı Çorlu kalesini yıktırdı.

İskender Bey, Osmanlıların Kroya’yı daimi surette tehdit etmek için yapmış oldukları İlbasan kalesine hücum etmek için planlar yaptı, bu sırada hummadan hasta yatıyordu. Arnavutluk’un karlı dağlarını aşarak İşkodra önlerine kadar gelmiş olan Türk kuvvetleri üzerine gitmek istedi ancak hastalığı ilerlediğinden muvaffak olamadı. Leş kasabasında 1468’de hummadan öldü ve oradaki Nikola kilisesine gömüldü.

Rivayete göre İskender’in ölüm haberi verildiğinde Fatih Sultan Mehmed: “Hıristiyanlığın vay haline; kılıç ve kalkanlarını kaybettiler” demiştir. Gerçekten İskender Bey, Türklerin Adriyatik sahillerine inmelerine mani olmak istediği gibi, diğer coğrafyalarda iş görecek mühim bir akıncı kuvvetinin de daimi surette hudutta tutulmasına sebep olmuştur.

Jan adında bir oğul bırakarak vefat eden İskender’in memleketi, on yıl süreyle Osmanlılar, Venedikliler ve Arnavut beyleri arasında münazaalı bir halde kaldı. Eşi Napoli kırallığına meyletti ve oraya gitti. Fatih’in üçüncü Arnavutluk seferinde Kroya (1478) ve İşkodra (1479) elde edildi. Önceden alınarak sonradan elde çıkan bazı yerler de II. Bayezid zamanında elde edilerek Arnavutluk’un tamamı Osmanlı memleketi haline geldi.

 Yaklaşık on altı yıl süreyle Osmanlılarla savaşan Venedikliler, savaşın devamının kedileri için daha fena olacağını anlamış olduklarından ve esasen müttefiklerinden ümidini kestiklerinden, İşkokdra’nın tesliminden sonra Osmanlılarla sulh yapmağa mecbur oldular. Bu arada, İskender’e ve Venediklilere yardım etmiş olan Raguza cumhuriyetinin Osmanlılara ödemekte oldukları sekiz bin duka, ceza olarak on bin dukaya çıkarılmıştır. (Gelecek hafta, Fütûhatta Manevî Sebeplerin Rolü.)

______________:

(*) Balkan gezisinde, Üsküp meydanında, at üzerinde İskender’in heykelini görmüştüm. Bütün Avrupa’da tarih yeni nesillere müze ve meydanlarda resim ve heykellerle anlatılıyor ve ne yazık ki bu yolla tarihi hakikatlerin aksine olarak Türk düşmanlığı aşılanıyor.

 

Yorum Ekle
Adınız :
Başlık :
Yorumunuz :

Dikkat! Suç teşkiledecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Toplam 1 yorum yapıldı
Türk ve İslam
Üsküp meydanındaki o heykeli şimdi bende anımsadım.Batı meydanlarında ve müzelerinde söylediğiniz gibi nesillerine resim ve heykelleriyle tarihleri ile bağlarını koparmıyor.Bu arada Türk ve İslam düşmanlığını her fırsatta çarpıtarak değerlendirmesini de çok iyi biliyor...
Yorum Ekleyen: Ahmet Günal     19.06.2023 09:54:04
İsmail Aydın
YAZARIN ÖZGEÇMİŞİ

İSMAİL AYDIN KİMDİR?

İsmail Aydın, Hukukçu yazar. Anacığının anlatımına göre koç katımında doğmuş. Koç katımı, Yozgat’ta ekim ayının sonu ile kasım ayının başında olur. Dolayısıyla doğum günü belli değil ama Aydın, doğum günü olarak 29 Ekimi benimsiyor. Koç katımı, döl almak üzere erkek koyunun (Koç) dişi koyunlar arasına bırakılmasına denir.

Peki, hangi yılın koç katımı? O da belli değil. 1950 olabileceği gibi 1949’a da ihtimali var. Her nasılsa nüfusa 08.02.1953 D.lu olarak tescil edilmiş. Yaşı küçük diye ortaokula kabul edilmemiş, bu defa da mahkeme kararıyla, ay ve gün sabit kalmak üzere 1950 olarak tescil edilmiş. İsmail Aydın, doğum gününün bile doğru dürüst kayıt altına alınamayışını, okur-yazar olmayan tolumun  “hal-i pürmelâli” olarak niteliyor.

İsmail Aydın İlkokulu Sorgun’a bağlı Temrezli köyünde, ortaokul ve liseyi Yozgat’ta okudu. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden 1977 yılında mezun oldu. Yedek subay olarak yaptığı askerlik görevinden sonra Sorgun’da altı yıl avukatlık yaptı. Ekim 1986’da Diyarbakır / Bismil’de Noter oldu. Kastamonu/Tosya, Bolu ve Ankara’da çalıştı, 2015 Şubatında emekliye ayrıldı.

İsmail Aydın çilekeş Anadolu’nun yanık sesi olarak çıkıyor karşımıza. Türkiye’mizin karşı karşıya bulunduğu sorunlara ilişkin çözüm önerileri sunuyor. Üzerine titrediği kesim Gençlik. Ağırlıklı olarak üzerinde durduğu sorun Eğitim.

İsmail Aydın, fakülte yıllarından itibaren yazı hayatının içinde oldu. İlk gençlik yıllarıyla beraber memleket meseleleriyle ilgilendi. Tartışmalı radyo ve televizyon programlarına katıldı. Çeşitli dergi ve gazetelerde yazıları yayımlandı. Şubat 2013’ten beridir, internet ortamında yayın yapan Ana Haber Gazete’de yazmaya devam ediyor.

Meteorolojinin Sesi Radyosu’nda 2013-2016 yılları arasında yayınlanan Kıssadan Hisseler Programı’nın yapım ve sunuculuğunu üstlendi. Türkiye Noterler Birliği’nin Meslekî Forum Sitesi’nde anılarını yazdı.

Ağustos / 2016’da “Batı’nın Gücü Nereden İleri Geliyor?”, Kasım 2016’da “Yeniden Yükselişe Doğru”, Şubat 2017’de “Umut Ülke Türkiye”, Mayıs 2017’de “Bir Noterin Anıları”, Ağustos 2017’de “Kaybettiklerimiz”, Ocak 2018’de “Kıssadan Hisseler”, Mart 2018’de “Niçin Akif? Niçin Safahat?” isimli kitapları yayımlandı.

Yazı hayatını ve kitap çalışmalarını sürdüren İsmail Aydın evli ve dört çocuk babasıdır.

sanalbasin.com üyesidir

ANA HABER GAZETE
www.anahaberyorum.com
İşin Doğrusu Burada...
İLETİŞİM BİLGİLERİMİZ
BAĞLANTILAR
KISAYOLLAR
anahaberyorum@hotmail.com
0312 230 56 17
0312 230 56 18
Strazburg Caddesi No:44/10 Sıhhiye/Çankaya/ANKARA
Anadolu Eğitim Kültür ve Bilim Vakfı
Anadolu Ay Yayınları
Ayizi Dergisi
Aliya İzzetbegoviç'i
Tanıma ve Tanıtma Etkinlikleri
Ana Sayfa
Yazarlarımız
İletişim
Künye
Web TV
Fotoğraf Galerisi
© 2022    www.anahaberyorum.com          Tasarım ve Programlama: Dr.Murat Kaya