Kassam Tugayları’nın 7 Ekim’de İsrail’e karşı başlattıkları Aksa Tufanı operasyonunun ardından İsrail’in bir öfkeyle alabildiğine orantısız bir karşılık vereceği sürpriz değildi elbet. Hamas’ı normal şartlar altında destekleyenlerden bile bunu bile bile böyle bir çıkış yaptığı için sorumsuz davranmakla suçlayanlar büyük bir yekûn tutuyor. Aslında Hamas’ın “durduk yerde” böyle bir çıkış yaptığını düşünüyor olmaları, Filistin’deki derin insani sorunların 6 Ekim itibariyle ne durumda olduğuna dair nasıl bir lakaytlık içinde olduklarını da gösteriyor.
Yani 6 Ekim itibariyle bütün dünyada, dostları arasında bile Filistin davası neredeyse artık mevcut haliyle oldu bittiye bağlanmış, önemsizleşmiş bir durumdaydı. İsrail’le ilişkileri normalleştirme yolunda bir hayli mesafe katetmiş İslam dünyasında Filistin, Gazze, Kudüs, Mescid-i Aksa’da olup bitenler duyulsa bile artık kanıksanmış, kabullenilmiş o haliyle normalleşmiş gibiydi. Oysa Filistinliler için hayat alanları her geçen gün daha da daralıyor, bütün Müslümanların mukaddesatı Mescid-i Aksa adım adım yıkıma doğru gidiyordu.
Ortaya güçlü bir itirazın çıkmıyor olması mevcut durumu olduğu gibi kabullenme konusunda herkese bir mazeret sağlamış oluyordu. Oysa ahları arş-ı aleme uzanan zulüm kabul edilebilir gibi değildi. Kabul edilebiliyor olması bütün insanlığın tükenişinden başka bir anlama gelmiyordu. Bir Gazzeli veya Batı Şeria’da bir işgal-gasp-yerleşim terörüne maruz kalan bir Filistinli o zulmü bilfiil her gün, her an yaşıyordu. Neler yaşadığına dair küçük bir detay bile sizi insanlığınızdan utandıracak kadar korkunç. Hamas’ın yönetiminde olmayan Batı Şeria’da sahibi olduğunuz ve kaç nesildir içinde yaşadığınız evinizin her an elinizden alınabilmesi, buldozerlerin o evinizi başınıza yıkmak için kapıya dayanması, domuz suratlı bir Amerikalı Yahudi’nin gelip evinize sahip çıkması, bir sokaktan bir başka sokağa geçebilmek için üç kontrol noktasından geçmek zorunda olmanız, bu esnada işgalci küstahlığa maruz kalmanız… bunlar rutin sıradan zulümler. Keyfi biçimde tartaklanmak, öldürülmek cabası. Bütün bunlar yaşanmaya devam ediyor hala ama dünyanın geri kalan kısmına hatta Müslümanlara bile artık feryadı ulaşmıyordu bile.