İsrailli askeri sözcünün Şifa hastanesinde Hamas’ın ayak izlerini göstermeye çalışmasının Siyonist propagandayı bütün dünya nezdinde nasıl gülünç duruma düşürdüğünü izledik. Aslında sadece bu değil, 7 Ekim’den beri İsrail’in yapmaya çalıştığı her şey, kendini savunmak için attığı her adım, söylediği her söz, gösterdiği her görüntü sadece onun haksızlığını, suçluluğunu, vahşiliğini daha da gösteriyor. Dünyanın başında ne kadar iğrenç bir belanın ne kadar büyük bir tehlikenin ve nasıl yüzsüz bir yalan olduğunu şimdiye kadar bilmeyen öğrenmiş oluyor. Çaldığı mızrakları sığdırabileceği mızrak bulamıyor diyoruz.
Bunu biz zaten biliyor ve görüyoruz ama bir yandan da bütün dünyada 7 Ekim’den beri İsrail’e karşı yükselen isyanlardan, protestolardan, halk gösterilerinden, vicdan ayaklanmalarından da görüyoruz. Aksa Tufanı her yerden esiyor, her yeri etkiliyor. Filistin, Hamas, ve İsrail hakkındaki algıları değiştiriyor, sinmiş yürekleri uyarıyor, kurumuş vicdanları suluyor ve yepyeni bir dünyanın kurulması için gerekli bütün şartları hazırlıyor.
Bu esnada özellikle Batı’da halklarla yönetimler arasında ne kadar büyük bir mesafenin olduğunu da görmüş oluyoruz. Böyle bir cümleyi genellikle Arap toplumları için kurmaya çok alışığız halbuki. Arap ülkelerinde devlet ile halk arasında çok büyük bir mesafe olduğunu söylemek sıradan bir tespit. Devletler kendi halklarını temsil etmiyor, adeta başka ülkeler adına kendi halklarını yönetiyor. Kendi halklarına karşı işgalci bir mesafeyle, duygu ve bakışla yaklaşıyorlar. Orduları başka ülkelere karşı ülke savunması için hazırlanan aygıtlar değil, bizzat kendi halklarına karşı rejimleri koruyan gözetleme ve baskılama aygıtları gibi çalışıyor.