Avrupa'nın göbeğinde Bilge Kral 8 Ağustos 1925 yılında doğdu. Doğduğu yıllar dünyaya adalet ve huzuru getiren, karaların denizlerin hâkimi atalarımızın kurduğu, sinsi planlarla önce Ulu Hakan Abdülhamit Han'ı düşürdüler. Yıkılış hızlanmaya başladı. Cephede Çanakkale'yi vermeyen kahraman milletim, atalarım şehit oldu, gazi oldu, aç kaldı, açık kaldı ya şehit ya gazi olana kadar dik durdu. Çanakkale'de kahramanlığı ile dünyada konuşulurken nasıl olduysa Çanakkale'de yenemeyenler İstanbul'u işgal ettiler. Büyük Osmanlı mazlumların hamisi, İslam'ın bayraktarı yıkıldı. Zor yıllar başladı.

1925 yılında Avrupa'nın göbeğinde hakkın ve haklının savunucusu, adalet ve yetimin sahibi sahipsiz kaldı. O zor ve karanlık günlerde Avrupa'nın göbeğinde Bilge Kral doğdu. Zor şartlar, zor günler demedi. Okuduğu okullarda çok başarılı, ön plana çıkan Aliya okul yanlarında 16 yaşında “Miladi Müslüman” Müslüman gençler kulübünü kurdu. Aktif olarak çalışıyor, gençleri etrafında topluyordu. Eğitim ve hayır faaliyetlerini organize ediyor, çember habire genişliyordu. Daha sonra genç kızlar için eğitim ve kültür yardım birimleri oluşturuldu. Tehlikeyi fark ettiğinden gece gündüz demeden çalışıyor, gayret ediyor, etrafına enerji veriyordu, moral veriyordu.

Sırf etnikler Alman askerlerinin desteğinden yararlanarak Bosna'da 100.000'in üzerinde Müslümanları şehit ettiler. Bu olaylar Aliya'yı yıldırmadı. Daha da aktif hale getirdi.

1983-1988 yıllarında hapishanede çok önemli araştırmalar, çalışmalar yaptı. Ümit veren, toparlanmaya sebep olan yıllarda, çok büyük yankılar uyandıran “Doğu ve Batı Arasında İslam” kitabını yazdı. Çok ses getirdi. Daha sonraki yıllarda yeni yeni kitapları yayınlandı. Aliya şehitlerin kanı yerde kalmayacak diye “Bizi toprağa gömdüler fakat tohum olduğumuzu bilmiyorlar.” diye zafere inanca tamdı. İslamı iyi araştırmış. Akidevi konularda çok zeki aksiyon insanıydı. “Din ahlaktır, onu hayata geçirmek ise terbiyedir.” Derdi. İslamı yaşayarak çevresine örnek oluyordu.

Şehitler onu çok üzmüştü ama kuralları iyi tespit eder, zafere doğru giderken inancından taviz vermezdi. “Soykırımı unutmayın çünkü unutulan soykırım tekrarlanır.” derdi. “Bizde zalimlerden olursak zulme karşı savaşamayız bir anlamı kalmaz.” derdi. Zalime, zulme karşıydı. Mazlumdan, yetimden, çaresizden yana gece gündüz mücadeleye devam ederdi.

Dünyadaki mazlumların kurtuluşunu çok isterdi, gayret gösterirdi. “Ve her şey bittiğinde hatırlayacağımız şey, düşmanlarımızın sözleri değil, dostlarımızın sessizliği…” derdi. Kararlı, azimli bir mümindi. Şehitliğe inanan, üzerine üzerine giden Allah dostu idi. “Her şeye kadir olan Allah'a yemin olsun köle olmayacağız.” diye dünyaya haykırırdı.

İslami yaşayan ibadetlerini aksatmadan yaşamaya çok önem verirdi. Müslümanca yaşamaya çok özen gösterirdi. “Savaş ölünce değil düşmana benzeyince kaybedilir.” derdi. Faaliyet yürüten Müslüman gençlik kolundaki kızlarımıza çok önem verirdi. “Sanat için soyunana alkış tutanlar, Allah için giyinene neden zulmediyor.” diye zaman zaman sorardı. Kızların gayretlerine dua ederdi.

Türkiye'yi ve Türkleri İslam’a ve insanlığa büyük hizmetlerinden dolayı çok severdi. “Sırplar bize Türk derdi; Müslüman olduğumuz için, Bosna'da kim Müslümansa Türk.” derdi. Hatta “Tabuta konmuş da olsa toprağa gömülmediği sürece Türkler tek güvencemiz.” derdi. Türk dostlarını çok severdi. İslam'a çok önem verirdi. Hatta “Benim için iyi doğru ve güzel olan ne varsa hepsini diğer adı İslam’dır.” derdi. İslam'ın yaşanmasına, korunmasına, yayılmasına önem verirdi.

Bilge Kral Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan ziyaret ettiğinde çok memnun olmuştur. Gönülden bütün samimiyetiyle “Bosna’mı koru, Bosna’ma sahip çık, buralar hep evladı Fatihan’dır, o size emanettir.” dedi.