AHLAK OLMADAN BİRLİK OLUR MU?
MAKALE
Paylaş
21.12.2025 20:48
126 okunma
Prof. Dr. Celal Kırca

Ortak bir fikir, inanç ve amaç etrafında geçici olarak bir araya gelen, genellikle düşünmeden sürüklenen insan topluluğuna kitle; ortak bir dil, tarih, kültür, vatan ve çoğu zaman din birliğiyle birbirine bağlı, siyasi bir varlık hâline gelmiş topluluğa millet ve aynı inanç sistemi içinde, yani aynı dine mensup olan insanların oluşturduğu manevî topluluğa da ümmet  deniliyor.

Kitlede duygu ve etki bağlayıcı bir unsur olurken; millette  ise bağlayıcı unsur, kültür ve tarih bilinci olmaktadır. Bu nedenle millet, sosyolojik açıdan “kendi kimliğinin farkında olan, ortak bir geçmişi bulunan ve gelecek bilinci taşıyan topluluk”  anlamında kullanılmaktadır. Dinî bir kavram olarak  millet, “inanç sitemi, yol” demektir. Terimsel olarak da “Millet-i İbrâhîm” [1] de olduğu  gibi, “peygambere nispet edilen inanç sistemini” ifade eder.

Ümmette ise bağlayıcı unsur, iman  ve onun hayata yansıyan kuralları ve ilkeleridir. Bu nedenle ümmet anlayışının, sosyolojik anlamda kullanılan millet kavramında olduğu gibi coğrafî bir mekanla sınırlı olmadığı; milliyet, dil, renk farkı gözetmeden tüm müminleri kapsadığı görülüyor. “Müminler ancak kardeştir[2] ayeti ile Hz. Peygamber’in, “Müminler birbirlerini sevmede, birbirlerine merhamet etmede ve birbirlerine şefkat göstermede bir beden gibidir. Bedenin bir uzvu rahatsız olursa, diğer organlar da o acıyı duyar.” [3] sözünden de bu anlaşılıyor.

Bir toplumun, kitle olmaktan kurtulup millet olabilmesi için, sosyolojik anlamda kendi kimliğinin  farkında olması, ortak bir geçmişe ve gelecek  bilincine sahip olması  gerekmektedir. Dolayısıyla da bir milletin kimliği; dil, din, kültür, tarih bilinci, vatan ve ortak değerler ve ideallerden oluşur.  Bu değerlerden her birinin toplum hayatında önemli işlevleri olsa da dinî kimlik ve kişilik, diğerlerinden daha farklı bir konuma sahiptir.  Hangi etnik gruba dahil  olursa olsun fertlerin sahip olduğu iman, ahlak ve yaşam tarzı, birliğin özünü ve ruhunu oluşturur. Zira  birlik  ve beraberlik, sadece  bir mekanda yaşamakla ilgili değil, aynı zamanda kalplerin birleşmesi ve ahlaklı  bir yaşam tarzı ile de ilgilidir.

Ahlâkî temelden yoksun birlikler, kısa vadeli çıkarlar üzerine kuruludur. Böyle birlikler, zorbalıkla, korkuyla veya karşılıklı menfaatlerle ayakta durur.  Ne var ki bu tür beraberlikler, ilk menfaat çatışmasında çözülme potansiyeline sahiptir. Nitekim tarihî süreç içinde  pek çok medeniyetin çöküşünde, ahlâkî bozulmanın etkisi açıkça görülmektedir. Zira hakiki birliğin; ahlâk, adalet ve erdem üzerine kurulu olduğu ve bireylerinin birbirine güven duyduğu, doğruyu savunduğu ve haksızlığa karşı çıktığı ortamlarda kökleştiği bilinmekte; buna karşılık ahlâkî ilke ve kurallara dayanmayan birlik ve beraberliklerin, özünü ve ruhunu kaybetmiş bir görüntüden ibaret olduğu  anlaşılmaktadır.

Dolayısıyla gerçek anlamda birlik ve beraberlik, ancak ahlâkî değerlerin fert ve toplum hayatının merkezinde yer almasıyla  mümkündür.  Bu nedenle ahlâk, birliğin hem temeli hem de güvencesidir. Ahlâkın olmadığı yerde güç ve düzen olsa da güven ve huzur bulunmamaktadır. Nitekim “Ey Peygamber, sen dünyanın bütün servetini harcasan bile, bu insanların kalplerini birleştiremezdin. Bu birliği ancak Allah sağladı[4] ayeti de kalpleri birleştiren asıl unsurun iman, din ve ahlak olduğunu  göstermektedir.

Evs ve Hazrec kabileleri, İslâm’dan önce birbirine yıllarca düşmanlık etmiş ve  kan davalarıyla savaşmış iki topluluktu. Ancak İslam’ın gelişiyle  birlikte bu düşmanlık sona ermiş, kalpler yumuşamış  ve  kardeşlik teessüs etmişti.

“Hep birlikte Allah’ın ipine yapışınız ve sakın ayrılığa düşmeyiniz. Allah’ın size olan nimetini hatırlayınız. Hani bir zamanlar sizler birbirinize düşmandınız. O kalplerinizi birleştirdi ve O’nun nimetiyle/lütfuyla kardeş oldunuz. Siz ateşten bir çukurun tam kenarındaydınız, Allah sizi oradan kurtardı. Allah ayetlerini size böylece açıklıyor ki doğruyu bulasınız.” [5] ayeti de  bu olguya işaret etmekte,  dinin birliği sağlamadaki etkisini ve  gücünü ifade etmektedir.  Dolayısıyla bu ayet bize manevî birliğin ve kalp kardeşliğinin oluşturulması mesajını   da vermektedir.

Ayette geçen “O’nun (Allah’ın) nimeti sayesinde kardeş oldunuz” ifadesi, “İslâm’ın insanlar arasında birlik ve beraberliği sağlama konusunda ne derece kaynaştırıcı önemli bir unsur olduğunu, hatta din kardeşliğinin, dolayısıyla inanç ve dava birliğinin soy kardeşliğinden daha kuvvetli olduğunu gösterir. Zira soy, dil ve vatan birliğinin, aynı ırktan olan Araplar arasında meydana getiremediği barış, kardeşlik ve dayanışmayı İslâm, bu millet arasında başardığı gibi farklı ırklar ve soylar arasında da başarmıştır. İslâm tarihi bunun örnekleriyle doludur.” [6]

Ama gel gör ki teoride, kısmen de pratikte söz konusu olan bu durum, çoğu zaman   geçmişte  olduğu gibi  maalesef günümüzde de işlevselliğini yitirmiş  bulunmaktadır.  Nitekim dinî düşünce  ve yaşayışta  İslâm’ın değil de mezhepçiliğin; grupçuluğun; tarikatçılığın; felsefî, ideolojik  ve ekonomik düşünce sistemlerinin   entegrist bir anlayışla mutlak  bir değer olarak algılanışı ve  bu anlayışın tefrikaya  dönüştürülmesi ve  buna ilaveten  de Müslüman üst kimliğinin değil de tarikat, cemaat, dernek ve vakıf  gibi alt kimliklerin öne çıkartılıp bir üst kimlik  gibi algılanması, iman kardeşliğini  zayıflatan etkenlerin  başında  yer almaktadır.  Dolayısıyla da “Birlikte rahmet, ayrılıkta azap vardır. Birlik Hakk’a giden yoldur, ayrılık ise nefsin işidir.”  Sözünün  de  günümüzde önemli ölçüde anlamını yitirdiği, eyleme dönüşmediği  ve  sadece  bir slogandan ibaret kaldığı görülüyor.

Oysa toplumu ayakta tutan şeyin, tefrikayı ve  gruplaşmayı ifade eden alt kimlikler, çıkar ilişkileri  veya  şahıslar değil, değerler olduğunu gösteriyor.  Dolayısıyla ortak değerler olmadan gerçek anlamda birlik ve beraberlik oluşmamakta/oluşamamakta;  diğer bir ifade ile görünürde her ne kadar bir birlik var gibi gözükse de bu birlik  kalıcı olamamaktadır. Bu nedenle Kur’an, birliğin temelinin iman olduğunu ifade eder. İmanın özü ise ahlak ve bunun  hayata yansıtılmasıdır. Zira yalanın, adaletsizliğin, zulmün, riyakârlığın, menfaatlerin ve ideolojik  saplantıların hâkim olduğu gönüllerde ve  mekanlarda iman kardeşliğinin  yeşermediği ve Müslüman  kalplerin birleşmediği görülmektedir.

Buna rağmen ahlaktan yoksun  birlikler de kurulabilir; ancak bu birlik,  doğruluğu, adaleti ve  hakkı esas almayan  bir menfaat koalisyonundan  başka  bir anlam ifade etmez.  Diğer bir  deyişle ahlâkî temellere dayanmadan kurulan birlikler, zamanla çıkar birlikteliğine veya zorbalık sistemlerine dönüşür. Bu da o toplum için sonun bir başlangıcı demektir.

İnsanoğlu, fıtratı gereği sosyal bir varlıktır ve bu nedenle de sosyal düzene ihtiyaç hisseder.  Bu düzenin temelini de birlik, güven, adalet başta olmak üzere ahlâkî değerler oluşturur. Çünkü ahlâkî değerler, bir toplumun vicdanıdır ve vicdanı olmayan bir toplum, her ne kadar dış görünüşü itibariyle birlik içindeymiş gibi görünse de içten içe çürüyen ağaç gibi çürümeye mahkumdur. Zira ahlâkî ilkeler, toplumsal yapıyı oluşturan ve devamlılığını sağlayan temel unsurlardır. Bu temel unsurlar yitirildiğinde veya kasten terk edildiğinde güven sarsılır ve ahlâkî çürüme başlar, bu da zamanla tefrikaya, sebep olur.  Bu nedenle birlik ve beraberliği korumanın yolu, ahlâkî değerlere sahip olmak ve bu değerleri de titizlikle korumak ve yaşatmaktan geçmektedir.



[1] Bakara,2/130.

[2] Hucurat,49/10.

[3] Buhârî, Edep, 27.

[4] Enfal, 8/63.

[5] Al-iİmran,3/103.

[6] Hayrettin Karaman ve arkadaşları, Kur’an Yolu; Ankara 2003, 1/477.

 

Yorum Ekle
Adınız :
Başlık :
Yorumunuz :

Dikkat! Suç teşkiledecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

sanalbasin.com üyesidir

ANA HABER GAZETE
www.anahaberyorum.com
İşin Doğrusu Burada...
İLETİŞİM BİLGİLERİMİZ
BAĞLANTILAR
KISAYOLLAR
anahaberyorum@hotmail.com
0312 230 56 17
0312 230 56 18
Strazburg Caddesi No:44/10 Sıhhiye/Çankaya/ANKARA
Anadolu Eğitim Kültür ve Bilim Vakfı
Anadolu Ay Yayınları
Ayizi Dergisi
Aliya İzzetbegoviç'i
Tanıma ve Tanıtma Etkinlikleri
Ana Sayfa
Yazarlarımız
İletişim
Künye
Web TV
Fotoğraf Galerisi
© 2022    www.anahaberyorum.com          Tasarım ve Programlama: Dr.Murat Kaya