“Ülkelerin ebedi düşmanları yoktur, çıkarları vardır” diye politik arenada bir söz vardır. Birçok ülke karşılıklı ilişkilerde bu anlayışı benimser ve çıkarlarına göre hareket ederler. Birçok ülke, kendi ilkeleriyle taban tabana zıt anlayıştaki ülkelerle, maddi çıkarlarını öne alarak işbirliği yaparlar. Demokrasi insan hakları konusunda mangalda kül bırakmayan, sözüm ona medeni(!) ülkeler her türlü darbe, dikta yanlısı ülkelerle sarmaş dolaş olabilmektedirler. Bizce bu tam pragmatik/çıkarcı ve egoist bir söylemdir. Ancak maddi çıkardan ziyade, ortak düşmana karşı, zaman zaman rakip ülkelerle işbirliği yapılabilir.
Mısır’da seçimle gelen bir hükümete karşı İsrail/ABD destekli bir darbe ile yönetimi ele alan Adülfettat Es-Sisi’ye, Cumhurbaşkanımız Erdoğan karşı tavır almıştı. Daha sonra Doğu Akdeniz’de hem Mısır’ın hem de ülkemizin menfaatlerine karşı bazı gelişmeler olunca, aramızda sınırlı bir yakınlaşma başlamıştı. Arkasından 7 Ekim Gazze-İsrail savaşında, ABD ve Batı’lı ülkeler, İsrail’in soy kırıma varan saldırılarına destek vermeleri sonucunda, çoluk çocuk binlerce insan katledilince, Mısır ile Türkiye bu katliama karşı işbirliği kararı aldı. Önce 15 Şubat günü Erdoğan Mısır’ı ziyaret etmişti, 4 Eylül günü’de Sisi ülkemize geldi. Görüşmelerin ana gündemi “Gazze’ye yapılan soy kırımı durdurmak” üzerinde oldu. Bu ara Sisi’nin “”1948 sınırlarında başkenti Doğu Kudüs olan bir Filistin Devleti’nin kurulmasını” vurgulaması işbirliğinin önemini daha da arttırmış ve İsrail’e karşı iyi bir mesaj verilmiştir. Arkasından eğitimden- ekonomiye, enerjiden savunma sanayine kadar geniş bir alanda işbirliği anlaşmaları yapıldı.
Bu yakınlaşma Ortadoğu’da dönüm noktası
Gazze’ye karşı İsrail’le işbirliği yapan ülkeleri kınayan mesajlar verildi. Orta Doğu’nun en büyük, en güçlü iki ülkesi arasında, İsrail saldırılarına karşı oluşan bu birliktelik, bir dönüm noktası olacaktır. Ayni birliktelik için Erdoğan, 3 gün önce Suud Veliad Prens Muhammed bin Selman’ı aramış ve “İsrail saldırılarının ve insan hakları ihlallerinin durdurulması, kalıcı ateşkesin sağlanması için İslam ülkelerinin birlikte hareket etmeleri” konusunda konuşmuşlardı. Daha önce ABD’nin desteğiyle Türkiye ve Katar’a karşı 2017’de Suud, BAE, Bahreyn ve Mısır işbirliği kurulmuştu. Ancak ilerleyen yıllarda Türkiye’nin savunma sanayindeki gelişmelerle, bölgede yükselen bir güç olunca, bu birlik ABD’ye rağmen, tek tek çözülmüş sonunda Mısır’la da ilişkiler normalleşerek, Orta Doğu’nun iki güçlü ülkesi bir araya gelmiştir. Bu birlik diğer Orta Doğu’daki Müslüman ülkelere de İsrail’e karşı cesaret vererek etrafımıza toplanmalarına yol açacaktır. ABD’nin desteğiyle İsrail ile diğer Müslüman ülkeler arasında kurulmaya zorlanan İBRAHİM ANLAŞMASI boşa çıkacaktır. Bu birliktelik ABD, Batı ve İsrail’in saldırılarını durduracaktır. Herkesin bir oyunu var ancak olmasa bir oyun bozan. Rabbim oyun kuranların oyunu bozacak, bu birliktelik İsrail ve Haçlıların saldırılarını durduracaktır. Bu ara İran’nın laftan başka bir şey üretemeyen yönetimi ve yeni cumhurbaşkanının komşularla işbirliğinden başka bir seçeneği olmadığı ortaya çıkmıştır. İsrail ve ABD’ye karşı söylemlerinde samimi olduğunu kanıtlama sırası gelmiş ve bu birliğe katılmadan başka çıkar yolu kalmamıştır.