Suriye Nereye
MAKALE
Paylaş
22.12.2024 21:46
2.125 okunma
İlhan Akkurt

Suriye; İngiltere, Fransa ve Rusya arasında, bölge topraklarını Osmanlı'dan koparıp, aralarında paylaşmak için yaptıkları adına, Sykes-Pikot Antlaşması denilen antlaşma ile Hatay'la beraber Fransa'nın payına düşmüştü. Daha sonra Hatay, önce bağımsız bir devlet, sonra 1939'da Türkiye'ye katılma kararı alarak, ana vatana bağlanmıştır. Aslında Suriye; Musul, Kerkük ile beraber Misak-ı Milli sınırları içinde olmasına rağmen, maalesef Lozan Antlaşması'yla ana vatandan koparılmıştır. 1923-1946 yılları arasında Fransız sömürgesi olarak kaldı. 1961 yılına kadar çeşitli askeri darbelerle yönetildi. 1961 yılında yine bir askeri darbe ile yönetim Sosyalist Arap milliyetçiliği ideolojisindeki BAAS PARTİSİ eline geçti.

Suriye, 1963'ten 1970'e kadar BAAS partisi içindeki guruplar arasında iktidar mücadelesi sonucunda, yönetim Nusayri kökenli Hafız Esad'ın eline geçti. Nüfusun %90'nı Sünni Müslüman olan ülkenin yönetimi %13 Şii-Nusayri azınlığı üstün tutan bir gruba dayandırıldı. Hatay vilayetini kendi toprağı gören H. Esad, ülkemize karşı PKK örgütüne destek vermeye ve topraklarında barındırmaya başladı. 1984-2024 yılları arasında 47 bin terörist olmak üzere, toplam 60 bin civarından insan, 40 yıldaki maddi kayıp 1 Tirilyon dolar civarındadır. Hafız Esad'ın ölümünden sonra oğlu Beşşar Esad 2000 yılında devlet başkanlığını devraldı.

Arap Baharı adı verilen ayaklanmalarla, Suriye 2011'den bu yana iç savaştadır ve bu durum 6 milyondan fazla insanın ülkeyi terk etmek zorunda kaldığı bir mülteci krizine yol açmıştır. Bunların 3 milyonu ülkemizde mülteci olarak yaşamaktadır. 2011 ayaklanmasından öncesi oğul Esad'ın PKK'ya verdiği desteği kaldırınca, aramızdaki gerilim yok olup büyük bir bahar havası başlamıştı. ABD'nin BOP projesi kapsamında, Arap Baharı ayaklanmalarını teşvik etmesi sonucu, Suriye'deki olacakları kestiren yöneticilerimiz, Esad'a demokratik bir yönetime geçmesi konusunda defalarca uyarılar yapmasına rağmen, Esad'ın harekete geçmemesi sonucu başlayan iç ayaklanmalarla mecburen, yıllardır baskı altındaki muhalifleri desteklemeye başladık. Önce diktatörlüğün devamında ısrar eden, Esad'a kaşı ABD ile birlikte hareket etmek istedik.

Fakat ABD ısrarla YPG adıyla anılan PKK'nın Suriye'deki uzantılarıyla iş tutması sonucunda, durum daha da aleyhimize ve sınırlarımızda K. Irak'tan Ak Denize uzanan bir terör devleti  kurma niyeti ortaya cıkımıştı. Bu tehlikenin önünü kesmek için 2016'da Fırat Kalkanı ve 2019'da Barış Pınarı hareketlerini yaparak, önce İŞİD'in sonrada YPG/PKK'nın önünü kesmiş olduk. ABD'nin derdi Kürtlere destekten ziyade, Ortadoğu'da İsrail'in elini güçlendirmek olduğu çok açıktır. Arap Baharı sonucu Mısır'da demokratik seçimlerde iş başına geçen M.Mursi'yi devirmeleri bunun kanıtıdır. Bu ara, Esad destekçisi olarak RUSYA ve İRAN da devreye girmişti. Bu iki ülkenin ve Lübnan'daki Hizbullah'ın desteğiyle düşmek üzere olan Esad tekrar toparlandı.

Bu ara, Suriye topraklarında Esad yönetimine meydan okumak için üç siyasi oluşum SMO, NTŞ ve YPG- ortaya çıktı. Rusya Ukrayna Savaşı'yla meşgul olması, ayrıca İsrail saldırıları sonucuda, İran ve Hizbullah devre dışı kalınca, Aralık 2024'te muhaliflerden oluşan bir koalisyon Şam da dahil olmak üzere, büyük şehirleri ele geçirdi ve Esad rejiminin düşmesine yol açtı.

Böylece 61 yıldır süren bir azınlık dikta rejimi sona ermiş oldu. Şimdi sıra geldi bütün Suriye halkı olan 24 milyon insanı, insanca yaşatacak bütün ülkeyi kapsayacak bir demokratik yönetim kurmaya. Şimdi zaman iç barışı sağlayarak tek bayrak altında toplanmak, toprak bütünlüğünü korumak zamanıdır. Baştan beri muhaliflere destek veren ülkemiz bu dönemde de öncü rol oynamaktadır.

Ancak böl parçala yönet mantığıyla, karşısında güçlü bir devlet istemeyen ABD, bir türlü YPG/PKK guruplarının Kuzey Irak'ta olduğu gibi merkezi yönetimden ayrı bir yönetim oldo bittisini desteklemekten vaz geçmiyor. Bu örgütün kendi tabanı saydığı - gerçek böyle değil- Kürt nüfusu %10 civarında olmasına rağmen, ellerinde tuttuğu toprak Suriye'nin %30'dur. Bu topraklar Suriye'nin en verimli toprakları olup, petrol ve barajlar da bunların elindedir. Yeni oluşan devlet aç kalır ve bu toprakların zenginlği ellerinde olmadan, ekonomik olarak bir yere varamaz. Ayrıca ülkemiz de sınırlarımızın yakınında PKK'nın yönetiminde söz sahibi olduğu bir terör devletine asla müsade etmeyeceğini ABD'ye açıkça bildirmiştir.

ABD'nin şu an ki J.Biden yönetimi, YPG'yi açıkça desteklediğini beyan etmesine rağmen, 29 Ocak'ta yönetimi devralacak olan Trump ise bölgeden askerlerini çekeceğini ve ülkemizle iyi ilişkiler kuracağını beyan etmektedir. Gerçi ABD müesses nizamı burda bir terör devletinden vazgeçecek gibi değil. Hiç bir haklı nedenleri yok. Suriye'de yeni yönetim, her azınlığın parti kurup meçliste temsil edilmesinin önünü açacak bir yönetimden yana. Ayrıca Türkiye böyle bir terör yönetimine gerekirse askeri müdahale ile karşı çıkacağını ve terör unsurlarının bu bölgeyi terk ederek, yeni yönetime teslim edilmesini ABD'ye bildirmiştir.

Bu ara saldırgan İsrail de boş durmamakta ve fırsattan istifade Suriye topraklarını işgalle toprak genişletme peşinde ve silah gücünü vurmaktadır. Arzu Mevud hayaliyle istila peşinde koşmakta, komşu ülkelerin topraklarına çökme çabasında ve huzursuzluk kaynağı olmaktadır. Suriye Devrimi'nin tam ortasında yer alan ülkemiz, yeni oluşturulacak iç barışın ve yeni Suriye'nin toparlanması da, toprak bütünlüğünün korunmasında da garantör rol oynayacaktır. Bundan sonra ki dönemde Suriye devletinin saldırgan İsrail'den korunmasında bizim de rol almamız kaçınılmazdır. Bu yüzden artık İsrail ile komşu olacağız demektir. Bu gün sırada Suriye varsa, yarın sıra bize gelecektir.  Çünkü ülkemizin güney doğusu İsrail'in Azı Mevud- Vaad edilmiş toprakları içindedir. PKK' yı destekleyip buraları çatışma alanlarına çevirip zayıflatmak istemektedir. Bu gidişin sonunu İsrail bizden çok daha iyi biliyor. Tevrat’ta öyle dehşetli olaylardan haber veriliyor ki... 'Tanrıları diyor ki, 'Bu sefer size kuzeyden geleceğim ve sen onun dilini anlayamayacaksın'', ''Kavim kıran bir kavimle geleceğim'', ''Arslanlar yurdundan gelecekler'' deniyor, aslanlar yurdu Anadolu’dur. Talmud’un tercümesinde ''Türk'e ilişme, onlarla savaşma” denilir. “Onlar sana ilişmeden sen onlara bulaşma.'' Çünkü Türkler geldiği zaman Sam’ın evinde oturacak onlardır. Tevrat’ta Hz. Nuh Yafes’e diyor ki, ''Senin mekânın düzlük olsun. Ne zaman gelsen Sam’ın çadırında oturasın ve Ham sana hizmet etsin.'' Hz. Nuh'un Yasef, Ham ve Sam adında üç oğlu var. Yasef Türklerin, Magog'un, Yecuc Mecuc'ün atası, Ham Afrikalıların, Sam da Yahudilerin atasıdır. Umulur ki, İsrail halkı Tevrat'ta ki bu uyarıları dikkate alır ve saldırgan Siyonist yöneticilerine dur der.

 

 

Yorum Ekle
Adınız :
Başlık :
Yorumunuz :

Dikkat! Suç teşkiledecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

sanalbasin.com üyesidir

ANA HABER GAZETE
www.anahaberyorum.com
İşin Doğrusu Burada...
İLETİŞİM BİLGİLERİMİZ
BAĞLANTILAR
KISAYOLLAR
anahaberyorum@hotmail.com
0312 230 56 17
0312 230 56 18
Strazburg Caddesi No:44/10 Sıhhiye/Çankaya/ANKARA
Anadolu Eğitim Kültür ve Bilim Vakfı
Anadolu Ay Yayınları
Ayizi Dergisi
Aliya İzzetbegoviç'i
Tanıma ve Tanıtma Etkinlikleri
Ana Sayfa
Yazarlarımız
İletişim
Künye
Web TV
Fotoğraf Galerisi
© 2022    www.anahaberyorum.com          Tasarım ve Programlama: Dr.Murat Kaya