EY ALLAH’IM;
Dünyaya kuş bakışı bakınca şunları görüyoruz:
İnsanlar dünyayı daha çok bölüşme derdinde. Onu cehenneme çevirecek silahların yarışında. Cehenneme çevirecek silahlara sahip haydut devletler, canavarca hırslarını tatmin etmiyorlar. İcat ettikleri silahları, kadim coğrafyamız üzerinde deniyorlar. Akan masum insan kanları, onlara maddi kazanç olarak dönüyor. Ülkeler ve zenginlikleri zorbaca ve canice gasp ediliyor. Masum insan kanları kadın, çocuk demeden akıtılıyor. Şehirler, köyler bombardımanla berhava ediliyor. Hayatta kalabilenler, büyük sefalet ve perişanlık içinde sığınacakları bir yer arıyorlar. Bu feryat ve figana yer gök nasıl tahammül edebiliyor, bilemiyoruz.
Sadece Türkiye'miz 4 milyon sığınmacıya yurt içinde, yüz binlercesine sınırlarımız dışında bakmak zorunda kalmıştır. İslam'ı bilmeyen nankörler, dış politika eleştirisi yaparak düşmanlarımızın diliyle konuşuyorlar. Bilmiyorlar ki bu, Müslüman olan bir ülkenin Müslümanlığının bir gereğidir. Misafir olduğumuz dünyada bu görevimizi yerine getirmeyeceksek biz nasıl Müslüman oluruz?
Doğu Türkistan coğrafyasında Uygur Türkleri, Myanmar mazlumları ve daha nice coğrafyalarda onlarca seneden beri zulüm ve katliamlar, karabulutlar gibi Müslümanların üzerine çökmüş bulunuyor.
Haydut devlet ABD, Rusya ve mel'un İsrail, memleketleri harap etmede başroldeler. Batılı ülkeler ise bu durumdan son derece memnunlar. Sırtlanlar misali leş peşindeler.
Memleketimizde "şükür bilmez" gafiller bindikleri dalı kesercesine muhalefet aşkıyla devletine çelme atma peşindeler. Düşman ne diyorsa onlar da aynısını söylüyorlar.
15 Temmuz ihaneti gibi bir ihanet gördü bu aziz millet. Onlarca cephede savaşan bir ülkede ekonomi ne olur diyen yok. Yapılan zamların hesabını yapıyorlar.
Ahlâk kanaat, maneviyat, fedakârlık vatanseverlik birçoğunun hayatından çıkmış durumda.
Rahat bırakmıyorlar ki arzulanan bir düzen kurulsun.
Allah'ım; Senin adın yücedir.
Sen bize iman, basiret ve inayet ver.
ALLAH’IM;
Bu kurtlar sofrası olan dünya nasıl durulanır? Nasıl barış ve esenlik yurdu haline gelebilir?
Bunları sen bize bildirin:
“Ey insanlar hep birden Silm’e (İslam’a, barışa) girin!” buyurdun.
Biliyoruz ki o barış ve huzurun adı İslam'dır.
Ancak sen, bu huzur ve barış alanına girmek istemeyen aykırı adamları da yarattın. Sana teslim olan kullarına da onları ateş çukurunun kenarından çekip almak için CİHAD görevi verdin. Görev verdiğin bu kulların dirençlerle, baskılarla, baskınlarla ve zulümle karşılaştılar. Bu durumda ne yapılması gerektiği için sistemin en önemli kurumu olan CİHAD’ı devreye soktun. Biliyoruz ki cihad, CEHD'dir, mücadeledir, çabadır; kan dökme ve insan öldürme olayı değildir. Önce tebliğ, ikna ve inandırma ameliyesi gelir. Son kertede, bizi öldürme tehlikesi olan insanı, o bizi öldürmeden bizim onu öldürmekten başka çaremiz kalmayacağını yüce dininle bize bildirin.
Hani bir kulun:
“Nushile uslanmayanı etmeli tekdir
Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir”
Demişti ya, işte tam da o noktadayız. 2020 yılının bu günlerinde, sıra köteğe geldiği bu noktada karşı tarafın katliam, zulüm ve kırımı devreye giriyor. O zaman da karşı güç kullanmamız kaçınılmaz oluyor.
Hani senin: “Onlara karşı elinizden geldiğince (onları yenecek kadar) kuvvet hazırlayın” emrin vardı.
İşte biz, dünyanın silah teknolojisine, askerlik ve ekonomisine, sosyal medya virüsüne karşı güç kuvvet hazırlamazsak emrini tutmamış oluruz; huzur ve güvene çare bulamayız. Çare bu değil mi?
“Ey insanlar! Hep birden Silm’e girin!” emrini nasıl anlamalıydık?
İnsanlığın en büyük önderi ve numunesi olan senin kutlu elçin şöyle demişti:
“Sana yapılmasını istemediğin şeyi sen de başkasına yapma!”
Bütün insanlığı kurtaracak formül bu değil miydi? Bütün kavgaları durduracak çare bu değil miydi?
Ama biliyoruz ki cennet ve cehennemi boşa yaratmadın. İmtihan için yarattın. İnsanlar, tercihleri neticesinde bu imtihanı ya kazanacaklar, ya da kaybedecekler. Bu senin va’dindir.
Cenneti kazanacak olanların işleri bu cihanı cennet misali yapmaktır. Cehennemi hak edecek olanların da işleri yeryüzünü cehenneme çevirmekten başka bir şey olmayacaktır.
Zalimler, katiller, kan dökücüler ve kan emiciler, yurtları ve hayatları yok edenler için “yaşasın cehennem” demekten kendimizi alamıyoruz...
Senden görevlerinin bilincinde olmayan gafillere intibah, bu bilinçte olanların gayretlerine de güç ve kuvvet vermeni niyaz ediyoruz. Çünkü her türlü kuvvet ve kudret senin elinledir. Bundan dolayı hasbunallahu ve ni'mel vekil" diyoruz.