(Ey sapıtan ve saptıranlar)
Âl-i İmran Suresi, âyet: 7
"ODUR İNDİREN SANA BU MUAZZAM KİTABI: BUNUN BİR KISIM ÂYATI VARDIR MUHKEMÂT: ONLAR "ÜMMÜLKİTAB" ANA KİTAB, DİĞER BİR TAKIMLARI DA MÜTEŞABİHATTIR, AMMA KALPLERİNDE BİR YAMIKLIK BULUNANLAR SADE ONUN MÜTEŞABİH OLANLARININ ARDINA DÜŞERLER: FİTNE ARAMAK, TE'VİLİNİ ARAMAK İÇİN, HALBUKİ ONUN TE'VİLİNİ ANCAK ALLAH BİLİR, İLİMDE RÜSUHU OLANLAR DA DERLER Kİ: ÂMENNA HEPSİ RABBIMIZDAN, MAMAFİH ÖZÜ TEMİZ OLANLARDAN BAŞKASI DÜŞÜNEMEZ"
Bu âyet, Kur'an'ı tefsir etmenin çerçevesini çiziyor. Burada "ilimde rüsuhu olanlar" fıkrası, tefsir yapmanın uzman kişilerin işi olduğunu ifade ediyor. İmam Maturidi tefsir yapmak Hz. Peygamberin ve sahabenin hakkı olduğunu, ondan sonrakilerin yapacakları, tefsir değil, te'vil olacağını söylemiştir. Bu nedenle yazdığı büyük kitabına "Tevilâtül Kur'an" adını vermiştir.
AnaHaberGazete yazarlarımızdan Sayın İbrahim Kumaş, bir ilimizdeki dostlarımızın bazı modernist Kur'an yorumcularının etkisinde kalarak sosyal medya ortamındaki diyaloglarını görerek konuyla ilgili fikrimi sordu. Ölüm endişesinin bizi evlerimize hapsettiği bu günlerde konuya ilişkin kısa bir cevap vermek, maksadı tam olarak ifade etmez diyerek bir köşe yazısı yazmayı uygun gördüm.
Bu tartışmaları sosyal medya ortamında yapan kardeşlerimin, konulara derinlemesine vâkıf uzman kişiler olmalarını Allah'tan dilerim.
Fakat nefsim de dahil mezkûr zevatın, bu evsafta olmadığını ve bu söylemleri, Kuran ayetlerini bir pazıl gibi birbirine ekleyerek kendi mantık ve arzuları doğrultusunda yorumlayan sözüm ona modernist akım ricalinin anlatımlarını kopyalayarak aktardıkları kanaatindeyim.
Modernist zevatın en belirgin özelliği "Kuran bize yeter, Kur'an'dan başka kaynak aramaya gerek yok" demeleridir. Peki, öyleyse, madem Kur'ân herşeye yetiyor; ( tabii ki yeter, lakin onun tatbikatını bilmek şartıyla) neden kendileri onlarca kitap yazıyorlar? Eğer bu kitapları Kur'an daha iyi anlaşılsın diye yazıyorlarsa bilmeliler ki tevatür yoluyla bize intikal eden sünnet ve siyret-i nebeviyye de Kur'an'ı anlamak ve uygulama ilmidir.
USULÜDDİN
Metodolojik bir bilgiye sahip olmadan bu konuların içine dalan kişiler, ellerinde pusula, hava tahmin raporu olmadan, sağlam ve donanımlı olmayan bir deniz motoruyla okyanusa dalan insanlar gibidirler. Artık onları ne gibi tehlikeler bekliyor olduğunu teemmül etmeli.
Uzman olmayan bir kimseyi cerrah yaparsanız insan hayatını nasıl tehlikeye atacağını düşünün.
MÜTEVATİR NEDİR?
Bilgi kaynaklarımız içinde "mütevatir haber" çok önemlidir.
"Yalan üzerinde ittifak etmeleri mümkün olmayan bir kalabalığın muteselsilen (ardışık olarak) verdikleri habere mütevatir haber denir"
Buna inanmayacak olanlar, bugün elimizde mevcut bulunan Kur'an mushaflarının Hz. Peygamber tarafından yüzlerce şahit huzurunda okuyup ezberlettigi ve hiçbir zaman ikiden az olmayan kâtiplerine yazdırdığı; Sonra Hz.Ebubekir. Ömer, Osman zamanlarında nasıl cem ve istinsah edildiği bilgisini nereden alacaklardı?
Eğer buna inanmıyorlarsa o zaman ellerindeki Kur'an mushaflarından da şüphe etmeleri gerekmez mi?
Kur'an, ezan, beş vakit namaz, Cuma ve bayram namazları, kurban, veda haccı.. Kur'an'da kısaca işaret ve ifade edilen Hz. Peygamberin hayatının tafsilatı hep tevatür yoluyla bize ulaşmıştır. İlave ve bid'at konuları, "usûlüddin" dediğimiz akaid, kelam, tefsir usûlü, hadis usûlü, fıkıh usûlü gibi disiplinlerle teyit ve ayıklama çalışmaları ile bugüne ulaşmıştır.
14 asırlık müspet bir müktesebâtı gözardı ederek, Kur'an âyetlerini birbirine ekleyerek kendine göre bir mantıkla yorumlayan ehl-i dalâlet kişiler maalesef günümüzde de zihinleri bilerek veya bilmeyerek idlâl ve ifsad etmeye devam ediyorlar.
MÜTEVATİR'i iyi anlamak için modernistlerin de inkâr edemeyecekleri bir misal verelim:
Fatih Sultan Mehmet 29 Mayıs 1453 Salı sabahı İstanbul'u fethetti. Ordusu 100.000 kişiydi. Bizans'ın nüfusu 150.000'di. Anadolu'dan gelen ve Üsküdar sırtlarından fethi izleyen 250.000 kişi ile beraber fethin şahitleri yarım milyon kişiydi.
Bu kadar insanın gözleri önünde cereyan eden bu olay, birileri tarafindan uydurulmuş bir yalan olabilir mi? Yarım milyon insan, kendi aralarında "Gelin, biz fetih diye bir yalan uyduralım da bizden sonra gelen nesiller de bu yalana inansınlar" diyebilirler mi? Bu mümkün mü?
İşte Hz. Peygamberin vahyi alışı, Kur'an'ı yazdırıp ezberletmesi, hicreti, savaşları veda haccı; ezan, namaz, oruç, zekât...gibi hayatının tüm bu uygulamaları tevatür yoluyla nesilden nesile bize kadar intikal etmiştir. Böylece dinin hayata uygulanma biçimi, Hz. Peygamberin sünneti ve siyreti hâlinde tebellür etmiştir.
Sünneti ve siyreti bilmeden, usûlüddin ilimlerini bilmeden Kur'an ayetlerinden bir pazıl düzenlemek, dalâlet ve ifsaddan başka bir şey değildir.
Kendilerinin bildiği dinin "indirilmiş din", başkalarının bildiği dinin de "uydurulmuş din" ve Emevi eklemesi olarak görenler, dinin en iyi takipçileri olan Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hasan-ı Basri, Ebuhanife, İmam Mâturidi çizgisini takip etselerdi bu dalâlete düşmezlerdi.
Bin yıldan beri beşeriyete mesut bir hayat bahşeden medeniyetimiz, işte bu çizginin eseridir.
Bütün bu ifsadlar, kendi zan ve arzularına tabi olup ilmi ve aklı devredışı bırakmanın sonucudur.
Allah'ın farzını farz bilip, vacibini vacip bilip nevafil (nafileler) olarak anılan sünnetleri kılmanın Allah'a bir zararı olmadığı gibi onu icra edenlere de bir zararı olmadığı gibi "tatavvu" yönüyle faydası vardır.
Bırakın Müslümanlar sünnetlere de riayet etsin. Onun kabul edilip edilemeyeceği sizin elinizde mi?
Esasen Sosyal medya talebeleri, uzaktan eğitim görüp uygulama esnasında bambaşka bir dünya ile karşılaştıklarında şaşıran ve cehaletleri zuhur eden kişiler gibidir.
BU İŞ, BİR MEKTEP VE TEDRİS İŞİDİR
Ne demis Allah?
" Eğer bilmiyorsanız, bilenlere sorunuz"
Bu âyet boşuna mı söylenmiş? Sosyal medya bu işi göremez.
Şimdilik bu kadar.
Selam ve dua ile kalınız