ANADOLU EĞİTİM KÜLTÜR VE BİLİM VAKFI’NIN 16 MART 2019 TARİHİNDE DANIŞMA MECLİSİ TOPLANTISINDA YAPTIĞIM KONUŞMA
“SANAT VE EDEBİYAT TOPLULUĞU”
Sayın Divan, kıymetli hazirun;
Hepinizi en derin sevgi ve saygılarımla selamlıyorum. Hoş geldiniz Safalar getirdiniz!
Sanat ve Edebiyat Topluluğu fikri nasıl doğdu?
20 Mayıs 2018 günü bu salonda “ I. Anadolu Şairler Buluşması” ile bir meş’âle yakılmıştı. Bu meş’âle, bize bir medeniyet şehrayini inşa etmemizi ilham etti.
Vakfımızın Gençlik kolları, Sayın Adnan Yıldırım Beyin yönetiminde birkaç yıldan beri çok ciddi çalışmalar yapıyor. Geçtiğimiz yaz “I. Şairler Buluşması” toplantısında dile getirilen görüşler, bir “Sanat ve Edebiyat Topluluğu” fikrini ortaya koyuyordu. Fikir, yönetim Kurulu Başkanımız Hayrullah Başer Bey’in ileriyi gören görüşleri ile ete kemiğe büründü. Bir ilk olarak Genç Nokta dergisi elinizdeki AY İZİ adıyla taçlandı. Fikirler olgunlaştı ve bir faaliyete karar verildi.
Vakıf yönetimindeki arkadaşlarımızın da fikir bazında bu konuyu beslediklerini şükranla belirtmeliyim. Her birinin değerli fikirleri, böyle bir topluluğun oluşmasına vücut verdi.
Vakfımızın en büyük hedefi de medeniyetimizin ihya ve inşası hareketidir..Takdir edersiniz ki bu ihya ve inşa faaliyetinin en büyük beslenme kaynağı, sanat ve edebiyattır.
Yaklaşık 80 kişilik bir toplulukla yola çıkmak üzere bu ilk ahitleşme toplantısını akdediyoruz. Topluluğumuzun çığ gibi büyüyerek artacağı inanç ve umudu içindeyiz. Hakkını verdiğimiz takdirde bu topluluğun, ülkemizi ve gönül coğrafyamızı rahmet sağanağı gibi saracağını umuyoruz.
Topluluğumuzun kurucu üyeleri, geleneğimizden gelen, birbirini tanıyan, bugüne kadar çeşitli alanlarda eserler vermiş, hayatın çetin sınavlarından geçmiş, medeniyetimizin yeniden ihya ve inşasına gönüllerini adamış insan topluluğudur. Bu topluluk, Türkiye’de kültür ve ahlâk alanında müspet ne varsa hepsinde büyük payı olan meçhul kahramanlardır. Her birini burada saymak uzun olabilir. Lâkin her birinin, bu topluluğun ilk kurucuları olarak Ülkemizin yükselişinde büyük sinerji oluşturacaklarına ümidim tamdır.
Vakıf Yönetim Kurulunca 29.01,2019 Tarihinde çıkarılan “Anadolu Eğitim Kültür ve Bilim Vakfı Sanat ve Edebiyat Topluluğu Yönergesi” yol haritamızı muhtasar olarak izah etmiştir. İlk olarak Ay İzi dergimizle yola çıktık. Kurucular Kurulu’muzun bu toplantısı ile çalışmalarımızı kurumsal hale getiriyoruz.
Bu topluluğu kurmakla her biri dağınık olan sanat ve edebiyat potansiyellerini ırmaklara, nehirlere; nehirleri barajlara dönüştürecek olan bir iş yapmak istediğimizi ortaya koyuyoruz.
Edebiyat ve sanat enerjimizi, yeniden diriliş istidadında olan medeniyetimizin itici gücü haline getirmek, teknolojinin ve iletişim araçlarının anaforuna düşen nesillerimizi bu tufandan kurtarmak kutsi görevinde yer almamız, Allah’a, tarihe ve vicdanlarımıza karşı taşıdığımız sorumluluğun kaçınılmaz gereğidir.
Geleneğimizden gelen pek çok sanat ve edebiyat erbabı kardeşlerimiz var. Gerçekten gençlik yıllarımızda Gömülü Çoban mahlasıyla şiirlerini okuyarak enerji dolduğumuz rahmetli Faik Eryıldız’ı unutmak mümkün değil. Hikâyeleriyle bize toplum sevgisi aşılayan rahmetli Mehmet Ali Taşçı’yı unutmak mümkün değil. “Yüzyılların Şarkısı” adlı kitabıyla şiir dünyamıza renk katan rahmetli Necati Aykan’ı unutmak mümkün değil. Allah ömürler versin yazı ve kitaplarıyla entelektüel dünyamızda iz bırakan Mehmet Akif Ak’ı unutmak mümkün değil. Sayın Cumhur Başkanımızın mitinglerinde şiirlerini okuduğu ve bizim de “Günümüzün Yunus’u” dediğimiz ve topluluğumuzun kurucuları arasında yer alan Bestami Yazgan, Mustafa Ökkeş Evren, Ahmet Efe, Göç Edenler şiiri ile camiamızı tarihin semalarında kanatlandıran Yetkin Dilek, ünlü karikatürist Kasım Özkan, dünyayı ve göğü objektifine kilitleyen ve uluslararası üne sahip Hamit Yalçın… Gibi değerler var bu toplulukta. Ramazan Türkmen, Halil Kaya, Alim Korkmaz, İlhan Akkurt, Musa Doğruer ve daha isimlerini sayamayacağımız büyük ustalar aramızdalar.
Sanat ve edebiyat alanında eser vermek isteyen kardeşlerimiz için bir sanat ve edebiyat pazarı açtık. Bu pazarda bize ilham veren gençlerimizin olması birinci önceliğimizdir. Zira bizim kuşak öbür dünyaya yelken açmış bulunuyor. Bu medeniyet yürüyüşünü zaferle taçlandırmayı Allah’ın onlara nasip edeceğini umuyorum.
Gerçekten biz, kişiliğimizi gençlik yaşımızda kazandık. Her şeyin bir zamanı, mevsimi vardır. Zamanı ve mevsimi geçen bir iş, geri dönüşü olmayan bir pişmanlıktır. Mevsiminde ekilmeyen tohumun mahsul vermesi mümkün değildir. Bu, tecrübeyle sabittir. Bu arada şunu hatırlatmalıyım ki her mesleğin ve ilmin hocası, ustası, atölyesi, okulu, üniversitesi olduğu halde sadece bir ilmin yoktur. O ilim en yüksek ilimdir: Tecrübe!
Gençlerimiz, büyüklerinin tecrübelerinden yararlanarak kendilerini geliştirmelidirler. Şahsen ben, camiamızın ve milletimizin büyük değerleri olan Yunus Emre, Mehmet Akif, Yahya Kemal, Necip Fazıl, Aburrahim Karakoç, Arif Nihat Asya gibi şairlerimizi taklit ederek şiir yazmayı öğrendim. Çünkü her meslek önce taklitle başlar, sonra özgün hale gelir.
Gençlerimizin, sanat ve edebiyat alanlarında yeteneklerini ortaya koyarak ve topluluğumuzun çalışmalarına katkı vererek kendilerini geliştirmelerini bekliyoruz..
AMAÇ BİRLİĞİ
Topluluğumuzun amacı, şemsiyesi altında özgün ve özgür sanat ve edebiyat eserleri ortaya koyabileceğimiz vakfımızın amaçları ile örtüşmelidir.
Vahiy ve risalete dayalı dünya görüşümüzün bize telkin ettiği ilkeler doğrultusunda faaliyet göstermeliyiz. Vahiy ve risalet temeline uygun olmayan eserler bizim üretim alanımızda olmamalıdır. Zira sanat ve edebiyat adına ortaya konan her şey yararlıdır, diyemeyiz. İnsanlık için zararlı telkinât yapan eserler, topluluğumuzun eseri olamaz. Neden? Çünkü hayatta estetik açıdan güzel ve çirkin şeyler olduğu gibi ruhi, manevi anlamda da güzel ve çirkin şeyler olabilir. Bizim amacımız iyilik ve güzelliktir.
Bu nedenle iyi, yararlı ve güzel olan eserler topluluğumuzun İcra Kurulu ve Kurucular Kurulu tarafından değerlendirilerek müktesebatımız içine alınacak, zihinlere ve gönüllere servis edilecektir.
Vakfımız, halen eser sahibi olan arkadaşlarımızın eserlerini ve yeni ortaya çıkacak olan eserlerini kitap ve diğer materyaller şeklinde çoğaltarak toplumun istifadesine sunmak üzere ANADOLU AY YAYINLARI arasında çıkmasını sağlamak amaç ve gayretindedir.
NEDEN KURULDUK?
Dünyanın, İslâm âleminin ve ülkemizin içinde bulunduğu durum gözler önündedir. Bütün dünyayı değiştirmek için İlâhi vahyin liderliğinde tek başına yola çıkan yüce Peygamberin davasının devam ettiğine imanımız tamdır. Onun sanata bakışı, şairi Hassan bin Sabit’e söylediği sözlerde makes bulmaktadır:
-Ey Hassan! Sen (şiirinle) onları (müşrikleri) hicvet! Vallahi senin sözlerin, onlara atılan oklardan daha etkilidir!
14 asırdan ziyade müminlerin gönül ve zihin dünyasına kazınan bu sözler, sanatın sanat için değil, muvahhid ve müttehid bir toplum için olduğunu göstermektedir.
Sanat ve edebiyat alanında münferit dehaların ortaya çıkması küçümsenecek bir şey değildir. Lâkin tek bir ağaçtan orman olamayacağı izahtan varestedir.
Resûli Ekrem, Kuran’ın zemmettiği “şuarâ” nın şiirlerini değil, Hassan bin Sabit gibi İslam medeniyetini inşa eden şairlerin şiirlerini “Şiirin bazısı hikmettir” diye methetmiştir. Hikmete râm olmak ise dünya ve ahiret saadetinin yoludur.
Nesillerimizin, zamanın menfur sanat, edebiyat, müzik, magazin, internet anaforunda gözlerimiz önünde ve ellerimiz arasından kayıp gittiğine bîgane kalamayız. Bunun, büyük bir vebal olduğunu takdir edersiniz.
Hz. Ali (r.a.)ya izafe edilen “Ölmek istemiyorsanız kendinizden sonra eser bırakınız!” sözü nasıl ki önemli bir gerçeği yansıtıyorsa “Ölmeden önce ölünüz” hadis-i şerifi de ölümden sonraki hayatımıza yarayacak güzel eserler vermeyi ikaz etmektedir.
SANAT VE EDEBİYAT
Konunun uzmanlarının huzurunda müsaadeleriyle bazı tespitlerde bulunmak istiyorum:
Sanat ve edebiyat, damarlarda dolaşan kan gibidir. “Sanatı olmayan toplumların hayat damarlarından biri kopmuş gibidir; şairleri haykırmayan bir millet, sevenleri toprak olmuş öksüz çocuk gibidir” sözleri zihinlerimizde haklı birer iz bırakan, sanat ve edebiyatın önemine işaret eden öğütlerdir.
Toplumlardan dini, ahlâkı, sanat ve edebiyatı, mimariyi, musikiyi, masalları, destanları, türküleri, ilahileri, ninnileri, atasözlerini, folkloru çekip alırsanız, geriye canlı cesetlerden oluşan insan yığınları görürsünüz. Kültür, sanat ve edebiyattan yoksun bir toplumu, kuru ağaçlardan oluşan meyvesiz bir bahçeye de benzetebiliriz.
Sanat ve edebiyat milletin maddi ve manevi değerlerini birleştiren ve fertlerini ortak estetik duygularda buluşturan bir olgudur, diye düşünüyorum. Ancak daha kapsayıcı bir tanımlamayı da şöyle yapıyorum:
Sanat; varlığı ve hayatı tanıma, tanımlama, yorumlama ve onu insanlara fiziki, ruhî, görsel ve işitsel bir estetik içinde sunmaktır.
Meselâ müzik, sıcakta bunalmış bir bedene meltem esintileri gibi esen sözel ve işitsel bir olgudur. Bütün sanat dalları böyle olduğu gibi edebi tarzda sunulan bir konuşma, yazı, resim ve fotoğraf da meyveleri çeşit çeşit olan bir bahçenin insan damağına hitap eden fizyonomik etkisi gibidir.
Diğer sanat ve edebiyat topluluklarıyla farkımız nedir?
Medeniyetin yeniden ihya ve inşasından bahsettiğimiz zaman, İslam Medeniyetinin yayıldığı bütün coğrafyalardaki medeniyet havzasını kast ediyorum. Bu coğrafyalarda ise farklı dil ve kültürlerin yaşadığını biliyoruz. İslam Medeniyeti ise bütün bu dil ve kültürlerin içinde hayat bulduğu bir havzadır. Fakat bir merkez olmadan medeniyetten bahsetmek mümkün değildir. Yani medeniyet daima bir merkeze istinat eder. Nitekim İslam tarihi boyunca İslam Medeniyetine merkezlik eden şehirleri hatırlayalım: Medine, Şam, Kûfe, Bağdat, Orta Asya şehirleri, Kahire, Konya, Bursa, Edirne ve en son İstanbul.
Yeni bir ihya ve inşa hareketinin merkezi, İstanbul’un bulunduğu Türkiye olacağı inancındayız.. Zira Türkiye, üç kıtada yeniden parlayan baht yıldızı gibidir. Tarihi, manevi ve kültürel potansiyeli ile buna muktedirdir. Bu demek değildir ki, medeniyetimizin ihya ve inşasını vakfımız tek başına yapacaktır. Bu cihan çapındaki medeniyet duvarına rahmetli necip Fazıl’ın benzetmesiyle “Anadolu kıtası büyüklüğünde bir yapı taşı” koymak, benzer hedefleri benimsemiş olan kişi, kurum ve kuruluşlarımızın da görevidir. Ne var ki cemaatin toplanması için Hayrullah Ağabeyimizin ifadesiyle birimizin ezan okuması lazımdı. Bununla medeniyetimizin ihya ve inşasında çaba gösteren sanat ve edebiyat çevreleri ile söz birliği, el birliği, dil birliği, gönül birliği seferberliğini de başlatmış olduğumuzu umuyoruz.
İŞLEYİŞ
Hemen belirtmeliyim ki vakıf merkezimiz sanat ve edebiyat için atölye çalışmalarına müsaittir. Gençlerimizin burada haftalık, aylık ve periyodik atölye çalışmaları yapmaları ilk hedefimizdir. Merkezde yapılan çalışmaların iz düşümleri yönergemizin belirlediği ilkeler doğrultusunda vakıf şube ve temsilciliklerimizde de imkân ve öncelikler sırası gözetilerek yapılacaktır.
Her grup kendi arasında usta bir moderatör yönetiminde iletişim ağı kurarak çalışmalar yapacak; bu çalışmaların sonucunda ortaya çıkan eserler ve raporlar İcra Kurulu’nun belirleyeceği e-posta adresi havuzunda toplanacaktır.
İcra kurulu yapacağı değerlendirmelerin sonucunu ilgili kişilere bildirecektir. Yayımlanmaya, sergilenmeye, etkinlik haline getirilmeye değer eserler zaman, imkân ve öncelikler sırası gözetilerek icra edilecektir.
Şiir, hikâye, roman, müzik, sineme, tiyatro, resim, tezhip, grafik, ebru, fotoğraf, el sanatları… Gibi pek çok alanda atölye çalışmaları yaparak, çeşitli sanat etkinliklerini mümkün mertebe ülke çapına yaymak suretiyle kervanı büyütmek amacımız olmalıdır. Bu nedenle ilkelerimiz içinde çalışmak isteyen her millet ve memleket evladına kapımız açıktır. Topluluğumuza katılım, icra kuruluna yapılacak olan müracaatla mümkün olacaktır.
Şimdiden bu medeniyet ihya ve inşasında görev üstlenecek olan bütün kardeşlerime her şeye kudreti yeten Rabbimden başarılar niyaz ediyorum.
Gayret bizden başarı Allah’tandır.