“Çad, Orta Afrika'da, denize kıyısı olmayan bir kara ülkesidir. Kuzeyinde Libya, batısında Nijer, Nijerya ve Kamerun, güneyinde Orta Afrika Cumhuriyeti, doğusunda ise, Sudan yer alır. Ülkenin büyük kısmı Sahra Çölü ile kaplıdır. Ülke adını bir zamanlar Afrika'nın ikinci büyük gölü iken şimdi normal büyüklüğünün %10'una kadar küçülmüş olan Çad Gölü'nden almakta olup belki de bu yüzden bazı yazarlarca "Afrika'nın ölü kalbi" olarak da nitelendirilmiştir.
En yüksek tepesi Emi Koussi dağı olup, en büyük kenti ise aynı zamanda başkent olan N'Djamena'dır. Ülkenin en büyük etnik topluluğu Müslüman Gouran halkı olmakla birlikte yakın zamanda İslam veya Hristiyanlığa geçmiş çok sayıda etnik topluluğun yanı sıra kırsal alanda animizm ve çeşitli yerel inançları sürdüren halkları da barındırmaktadır.” (internet bilgileri)
“Zariyat Suresi, Ayet 22:
“Gökte hem rızkınız, hem size vadedilen şey vardır.”
Ayetin Açıklaması:
"Gökteki rızık" konusunda ilk hatıra gelen şey, yağışların ve güneş ışığının dünyadaki hayatiyetin sürdürülmesine etkileridir. Müfessirler, daha çok yağışın önemi üzerinde durmuşlardır.
Bu izah insanlar için göklerde birçok imkân ve nimet bulunduğu sonucuna götürür; Gökte Rızkımız Vardır: Buharlaşan denizler, göller ve ırmaklar gökte bulut haline gelir ve sonra belli ortam ve şartlarla yağmur olarak yeryüzüne iner de toprağa hayat verir.
İlmî Yönü:
Diğer önemli bir husus da şudur: Yağmurlu havada yıldırım ve şimşeklerin tesiriyle havadaki oksijen ve azot birleşerek renksiz azot-monoksit gazını oluşturmaktadır. Bu gaz da tekrar oksijenle birleşerek turuncu renkli azot-dioksit meydana gelmekte ve yine yıldırım ve şimşeklerin tesiriyle havadaki nem ve azottan amonyak meydana gelmektedir. Azot-dioksit ise nemliliğin tesiriyle nitrik-aside dönüşmekte, böylece nitrik-asit ile amonyak havada bulunan karbonik asitle birleşerek amonyum-nitrat ve amonyum-karbonat oluşmaktadır.
İşte oluşup meydana gelen bütün bu tuzlar yağmurla birlikte yeryüzüne inmekte, yerdeki mevcut kalsiyum tuzları ile birleşerek kalsiyum nitratı meydana getirmektedir. Bitkiler de bu tuzu emerek gelişme imkânı bulmaktadır.
Böylece bitkileri yiyip beslenen hayvanlar çeşitli proteinler oluşturmakta ve bu hayvanların etini, sütünü, yumurtasını yiyen insanlar yeterince gıdalarını alıp beslenmektedirler. Gökten rızkımızın indirilmesinin bir anlamı da işte budur.
Rızkın ve Vadedilen Şeyin Gökte Olması Haktır
«Göğün ve yerin Rabbı hakkı için, gerçekten bu, sizin kendi konuşmanızda (şüpheniz olmadığı) gibi haktır.»
Gerek canlıların rızkı, gerekse vadedilen şey, sağlam esaslara, mükemmel plâna göre düzenlenmiştir. Artık değişmesi, aksaması, unutulması söz konusu değildir. Böylece ilâhî takdir plânının hak olduğuna, bizim konuşmamız misal veriliyor. Öyle ki, işittiğimiz bir şeyi yanlış duymuş veya anlamış olabiliriz; ama kendi ağzımızdan çıkan sözde şüpheye yer verilmeyecek kadar haberli olmamız söz konusudur. O bakımdan takdîr edilen rızık da, vadedilen şey de her türlü şüpheden, yanlışlıktan uzak olup kesinlik arz etmektedir.”(İnternet bilgileri)
İLGİNÇ OLAY NE İDİ?
İlk defa duyduğum için bana ilginç geldi. Okurlarımızla paylaşmak istedim. Bu gibi olayların belki daha fazla örneklerini bilenler vardır. Öyle de olsa bu ilginç olay üzerine birkaç söz sarf etmek faydadan hâli değildir. Üstelik bu olayı bir Kur’an âyetiyle telif etmek, yaratıcı kudretin ilâhî planı karşısında derin bir şuuru yeniden yaşamamıza vesile olacaktır.
Oğlum Mehmet Nuri, sinema ve belgesel programlarında yönetmen. Geçtiğimiz yıl içinde Orta Afrika Ülkesi olan ÇAD’da bir belgesel yaptı. Belgeselin adı SUYA ULAŞMAK. Bu günlerde aşağıdaki link üzerinden bölüm bölüm yayınlanıyor. (https://youtu./2IhHOitDzh4?si=usGabpW97KnqLtrY)
Bir orta Afrika ülkesi olan, çöllerle kaplı, hiçbir denize kıyısı olmayan bu ülkede senenin dörtte üçünde hemen hemen hiç yağmur yağmazmış. Ancak yılın yaklaşık peş peşe üç ayında şiddetli yağmurlar yağar, her taraf sular altında kalır. Öyle ki kerpiçten yapılmış olan evler bu yağmur suları sebebiyle erir. Bu yağış mevsiminde ülkede pek çok göletler oluşur. Ve bu göletlerde balıklar üremeye başlar. Halk bu balıkları avlayarak gıda ihtiyaçlarının çoğunu karşılıyormuş. Sular çekilince balık da bitiyor. Lakin balıklar yumurtalarını çamura bıraktığından bir sonraki yağmur mevsiminde balıklar tekrar üremeye başlıyor ve halk yine ihtiyaçlarını karşılıyormuş.
Oğlumun bana “Mucizevî Bir Olay” diye naklettiği ilginç olay bu idi.
Sağlık ve afiyette kalınız efendim.