Televizyonlara çıkan birçok beslenme uzmanına göre sağlıksız besleniyoruz. 1991 yılında İtalya’ya gittim orada bana Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde Gıda Kontrol Daire Başkanlığının olduğunu gıda kontrolünü onların yaptığını söylediler. Dünyada gıda üreten işletmelerin mutfağına girdiğiniz zaman şiddete maruz kalırsınız. Ancak doktor, veteriner hekim, gıda mühendisi, ziraat mühendisinden oluşan silahlı ekibe şiddet uygulamak kolay değildir dediler.
Ülkemizde gıda kontrolü bundan 5-10 sene öncesine kadar Sağlık Bakanlığı, Belediyeler ve Tarım Bakanlığı tarafından yapılıyordu. Çatal kazık yere gitmez sözü doğrudur. Bir konu birkaç kurum tarafından denetlenmez. Tek bir kurum tarafından denetlenmelidir. Günümüzde belediyeler de bazı yerleri denetlemektedir. Aslında denetleme tamamen Tarım ve Orman Bakanlığına bırakılmalıdır. Son zamanlarda ciddi denetlemeler yapılmaktadır. Vatandaş olarak biz de bir yanlış görürsek gerekli kurumlara şikayetimizi yapmalıyız. Ülkemizin tabii ki birçok eksiği var. Bunlar zamanla giderilecektir. Ancak kötü niyetliler bitmeyecektir. Daima olacaktır. Yasalar da onların peşinde olacaktır.
Ben İtalya, Avusturya ve Almanya’ya gittim. Oralarda da marketlere gittim. Onların marketlerinde de koruyucu katılmış paketli ürünler satılıyordu. Onlar bu konuları bizde ki kadar gündeme getirerek insanları paranoyak hale getirecek açıklamalar yapmıyorlardı.
Genetiği değiştirilmiş buğday yiyoruz. Bütün yediklerimiz GDO’lu yiyecek bir şeyimiz yok diyorlar. Ne biliyorsunuz? Bizim yediğimiz buğdayların incelemesini yaptınız da genetiğinin oynandığını mı tespit ettiniz.
Bir TV’de Avusturya da melezleme çalışmaları ile yeni buğday çeşitleri elde edilen araştırma parsellerini gösteriyorlardı. Bizde melezleme çalışmalarını da genetiği oynanmış ürün olarak belirtenler var. Bizim ülkemizde ki araştırma enstitüleri, yıllardan beri melezlemeler yaparak yeni çeşitler elde etmiştir. Bizim ülkemizde üretilen ürünlerde genetiği ile oynama yoktur. ABD’de soya ve mısırda GDO’lu ürün elde ettiklerini biliyoruz.
Her ürünün organik olmasının daha iyi olduğunu biliyoruz. Ancak 83 milyonun ihtiyacını karşılamak için üreteceğiniz organik ürünler şimdilik devede kulak kalır. Hayalci olmamak lazım. Bu ülke bir o kadar da ihraç etmesi lazım. Bütün dünya ülkeleri hep organik ürün mü yiyor. Herkes yemeye çalışıyor. Her ilacın, her gübrenin dünyanın kabul ettiği ürünlere verilme dozları vardır. Bizler standartlara uygun mu? Buna bakmalıyız. Bir yanlışlık görüyorsak ta gerekli yerlere şikayetimizi yapacağız.
Üreticilerimiz ziraat mühendislerinin söylediği gibi ilaçlarını atmalıdırlar. Bizim mühendisimiz, doktorumuz, veteriner hekimimiz dünya standartlarında bilgiye sahiptir. Bu korona virüs günlerinde kendi ilim adamlarımızın önemini anladık. Bu ülkede ülkesini sevmeyen her fırsatta ülkemizin insanını aşağılayan, aşağılık duygusu yaşayan insanlar var. Hepimizin kusuru vardır. O insanlar önce kendilerine bakmalıdır. Bu milletin ferdi olmakla gurur duyan insanlarız elhamdülillah.
İnsanımızı paranoyak hale getiriyorlar. Ben bunun bir kısım insanın samimi olarak gafletten yaptığını, bir kısım insanın da Türkiye’nin düşmanlarının ekmeğine yağ sürdüğüne inanıyorum. Programlara çıkanlar ağızlarından çıkana dikkat etmelidir. Biz tedbirimizi alacağız, araştırmamızı yapacağız. Daima kontroldan geçmiş ürünleri alacağız. Köy tereyağı deyip hiç kontroldan geçmeyen ürünleri alırsanız. Organik diye antibiyotikli ürünleri yeme ihtimaliniz çok olur. Organik ürün organik sertifika ile elde edilir. Sen bu ürün organik dedin diye organik olmaz.
Oldukça kilolu ve birçok kronik hastalığı olan bir vatandaş ile konuşuyoruz. Ben dedim ki ekmeği, tatlıyı, meyveyi ve çerezi fazla yemezsen bu kiloların gider sen de rahatlarsın dedim. Vatandaşın bana verdiği cevap. Ben aslında fazla yemiyorum. Ah o eski buğdaylar olsa, bizim şimdi yediğimiz bütün buğdaylar GDO’lu, herşey katkılı ben onun için şişmanladım dedi. Sen beyaz ekmekten bir somunu götür, her akşam tatlını ye, çerezini fındık, fıstık, ceviz sınırsızca ye, meyveyi doyuncaya kadar ye sonra kilo al bahaneyi de GDO’ya bağla.
O eski buğdaylardan da yesen fazla yediğin müddetçe kilo alırsın. Çünkü 1 gr karbonhidrat yanınca 4 kalori verir.
Televizyonlarda bu konuları işleyen uzmanlar şunu söylemiyorlar. Biz bunları söylüyoruz ama siz ekmeği, tatlıyı fazla yerseniz organik te olsa olmasa da yine kilo alırsınız demeleri gerekir. Eğer bunu demezlerse ne oluyor. Kilolu vatandaşlar yediklerine dikkat etmiyorlar, spor yapmıyorlar. Sonra da bir hap atsam erisem diye hayal kuruyorlar. Yok öyle bir dünya her şeyin bir emekle elde edileceğini unutmayınız.
Ben 68 yaşındayım. 173cm boyundayım 73 kg ağırlığındayım. Boyun son iki rakamı kilo olursa iyidir. Ben kilo almaya müsait bir bünyeye sahibim. Daha önce 89 kg a kadar çıktım. Bu kilomu nasıl koruyorum?
Sabah kahvaltısında 25 er gramdan 2 dilim öğle ve akşam yemeğinde 25 er gramdan 1 er dilim tam buğday ekmek yiyorum.
Sabah kahvaltısını yapıyorum. Kahvaltıda 1 dilim ekmekle; 1 adet haşlanmış yumurta, 30-60 gr kadar beyaz peynir, 5 yeşil 5 siyah zeytin yiyorum. 1 dilim ekmekle de bal, çikolata veya reçel yiyorum.
Öğle ve akşam yemeklerinde tabildotta çıkan kadar yemek yiyorum.
Ekmeği bu kadar az yiyince gün içinde meyve, çerez, 1 tatlı, 1 tuzlu küçük pasta da yiyebiliyorum. İnsan neyi fazla yediğini bilir.
Her gün olmasa da 2 günde bir evin içinde 10 dakika koşuyorum. Sonra 10-15 dakika da diğer egzersizleri yapıyorum.
Gördüğünüz gibi kilo aldıran beyaz ekmek, kızartma, çerez, pasta, unlu mamuller, börek, pizza gibi gıdaları daha az yemeliyiz. Baklagiller, sebzeler, et ve süt ürünleri normal sınırlarda yenirse kilo aldırmaz.
Necdet ERGÜN
Ziraat Yüksek Mühendisi
Mail:necdet@necdetergun.com