NAS
İslam inancının ilahi bilgi temelinde “vahiy ve risalete” dayanan akide ve hukuk alanında hüküm ifade eden emir ve nehiylerden oluşan prensipler bütününe denmektedir.
Öyle ise
NAS ile ifade edilen ve emir ve nehiyler bütünlüğü içinden sadece bir tanesini alarak NEHYİ hüküm olan RİBA kavramı üzerinden yapılan iktisadi tartışma ne anlama gelmektedir.
Çarpık İKTİSADİ hayatımızı çok yakından ilgilendiren yine çarpık sosyal hayatımızın içinde adeta fert toplum ve kamusal hayatımızı biçimlendiren kapitalizmin muasır bir iktisadi kavramı olan FAİZ ile ilintisi nedir sorusunun cevabını
HAKİKAT ve REALİTE kavramları üzerinden tartışmaya ve temellendirmeye çalışalım.
Her şeyden önce “Her akidenin ilmi ahlaki ve hukuki temelleri ve kabülleri kendine hastır”
FAİZ nedir sorusuna kavram olarak baktığımızda
İSLAM inancına göre FAİZ “Manevi” bir karşılık bir ödüllendirilme demektir ki modern muasır kapitalist bir kavram olan ve “maddi getiri ” ifade eden FAİZ kavramı ile uzaktan ve yakından hiçbir ilgisi ve alakası yoktur.
İSLAM inancının reddettiği ve yasakladığı ve “haksız kazanç ve maddi getiri” anlamına gelen “RİBA” kavramı ile günümüz liberal kapitalist literatür ile ifade edilen ve PARANIN değeri olarak işlerlik kazanan “FAİZ” kavramı arasında elbette ki sadece böylesi çarpık bir maddi bir ilişki kurulabilir.
Bu maddi ilişki
RİBA NIN Müslüman toplumunun iktisadi hayatında haksız kazanç olduğu için yasak olması
FAİZİN kapitalist sistemde haksız kazanç olarak kabul edilmemesi serbest ve meşru bir kazanç kabul edilmesi ilişkisidir
Dememiz odur ki
Realite ile HAKİKATİN bilgisi her zamanda ve mekanda örtüşmüyor.
Çünkü İNSAN kendi hakikatine kendi fıtratına sırtını dönebiliyor ya da hakikatin bilgisini inkar ederek kendi kafasına göre çarpık bir hayat tarzı ortaya çıkartabiliyor günümüz sistemlerinde olduğu gibi
Her AKİDE NİN dünya görüşünün kendine has olan kavramlarını
Yine kendi alanında ve kendi bütünlüğü içinde ele alarak kendi sosyal NİZAMI içinde bir anlam kazandığının altını en kalın çizgilerle ortaya koymak lazım gelmektedir.
Netice olarak İSLAM IN “riba” kavramı yine islam toplumlarının sosyo ekonomik hayatında haksız kazanç olarak telakki edilip NEHYİ bir anlam ifade ederken
KAPİTALİST sosyo ekonomik hayatın esası haline getirilen üstüne üstlük anlam çarpıtılması da yapılarak FAİZ diye ortaya konulan iktisadi kavram arasında ki ilişki sadece çarpıtılmış MADDİ bir ilişkisi düzeyinde kalmaktadır.
Sözü neden bu kadar uzatıp duruyorsun denilebilir
El cevap
İçinde bulunduğumuz ve yaşamaya mahkum edilmiş olduğumuz gayri milli ve gayri İslami olan küresel DÜZEN in müesses nizamları ve de BATI uygarlık düzenin kendine has oluşturduğu siyasi ve iktisadi düzeni ile İSLAMIN siyasi ve iktisadi düzeni arasında hiçbir alanda uyum söz konusu değildir.
MÜSLÜMAN bir toplumun
İktisadi sistemi de siyasal kültürel ilmi hukuki ve sosyolojik sistemleri de kendi AKİDESİ temelinde oluşturduğu dünya görüşünün bütünlüğü içinde bir anlam ifade etmektedir
Elbette ki
İçinde bulunduğumuz asırda
Tüm Müslüman ülkelerin siyasi iktisadi ve sosyolojik hayatı kelimenin tam anlamı ile ÇARPIK ve çarpıtılmış bir yaşam biçimi ve hayat tarzı olarak karşımızda acı bir tablo olarak durmaktadır
Çünkü
Bambaşka bir dünya görüşünün bambaşka bir akidenin bize YABANCI bizi ÖTEKİLEŞTİREN bir siyasi iktisadi ve sosyolojik DÜZENİN müeyyidelerinin tasallutu altında yaşamaya mecbur ve mahkum edilmiş vaziyette oluşumuzdandır ki
RİBA faiz olarak FAİZ de riba olarak sürekli ve de bilinçli olarak karıştırılmaktadır.
Çünkü böylesi bir karışımdan ve aldatmacadan maksat
İslam ın yasak kavramı olan RİBA meşru bir kazanç vasıtası olarak FAİZ diye takdim edilmektedir ki böylesi karmaşık bir problemin çözümünde
Başta hacılarımız hocalarımız ve de ilim adamlarımız problemin çözümünde çaresiz kalmakta
Tüm kamusal ve iktisadi hayatımız FAİZ ve KREDİ üzerinden tanzim edilmekte kazanç ya da borçlanma şeklinde kişisel tüzel ve de kamusal hayatımızı adeta esir alınmış durumdadır.
Tüm ÜRETİM ilişkileri FAİZLİ kiredi ile temellendirilmekte
Devletin tüm harcamaları içerden ve dışardan faizli TAHVİL borçlanması ile karşılanmakta DEVLETLER hükümetler yüksek oranlarda borçlandırılmakta BÜTÇELERİ açık vermekte
Neticesinde
Ülkenin tüm maddi değerleri arazileri tesisleri ve de işletmeleri SİYASİ tasarruflar olarak zaman süreçleri içinde ÖZELLEŞTİRME mantığı ile haraç mezat satılmaktadır
FAİZ illeti
Kapitalist BATI sistemlerinin EKONOMİ İLİMİ olarak kurgulanıp kendi iktisadi hayatlarında neredeyse SIFIR olarak uygulandığı halde
Ötekileştirdiği üçüncü dünya ve de özellikle de MÜSLÜMAN ülkelerde
O ülkeleri sömürmek için ve de SÖMÜRGE olarak kontrol altında tutmak için çok YÜKSEK oranlarda BORÇLANDIRMA mantığı ile özel ve kamusal alanda uygulamayı zorunlu kılıp toplum ve kamusal hayatı faize mahkum ettiği ekonomik bir sömürü SİLAHINDAN başka bir şey değildir.
Her AKİDE her dünya görüşü kendi hayat tarzı ile bir BÜTÜNLÜK arz eder
Eklektik değildir sentez değildir yamalı bohça hiç değildir.
Böylesi eklektik ve sentez çarpık bir anlayış çarpık bir hayat tarzını zorunlu kılmaktadır ki buna ancak “Müslüman mahallesinde salyangoz satmak” denir.
İşte Müslümanların dünyasının AÇMAZI ve ÇIKMAZI burada yatmaktadır
Bu açmaz bu çıkmaz sokaktan nasıl kurtulunacaktır? sorusunun cevabı
REALİTE ile HAKİKAT arasında
Sırlanmış olan perdenin aralanıp isi pusu kiri pası zaman mekan ve sosyolojik temellerde kaldırılıp yok edip kendi HAKİKAT dünyamızda kendi realitelerimizle hayatımızı tanzim etmemizde yaşam biçimlerimizi şekillendirmemizde ve sistemimizi inşa etmemizde yatmaktadır.
HAKİKAT odur ki
Bir MÜSLÜMAN IN akıl ve hissi selim yanında “Vahiy ve Risalet e” dayanan hakikatin bilgisi ile aydınlanıp şekillenen
Kendine has akidesidir kendi dünya görüşüdür kendi ahlakı kendi hukuku kendi iktisadi ve siyasi hayatı demektir ki bu hem İLAHİ bilginin ve hem de BEŞERİ sistemlerin hakikatin bilgisi temelinde tamı tamına bir örtüşmesi intibakı ve organik bütünlüğü demektir.
REALİTE odur ki
Parça parça lime lime edilmiş ve birbirlerine olan rekabetin husumet derecesinde kavmiyetçilik illetleriyle malül olarak adeta normal bir MÜSLÜMAN hayatı imiş gibi sürekli olarak bizlere takdim edilen ve pavlov un öğretilmiş çaresizlik yöntemi içinde işlevsel hale getirilen gayri milli eğitim sistemi ile bizlere takdim edilen gayri İslami iktisadi hayat tarzı ile
BATI dünya görüşü temelinde tanzim edilmiş çarpık bir MEDENİYETİN Müslüman ülkeler ve üçüncü dünya üzerinde hakimiyetini tesis etmesi demektir
Evet REALİTE budur
Böylesi çarpık bir REALİTE ile karşı karışayız demektir ki böylesi bir realite
ELBETTE ki HAKİKATİN bilgisi ile İslam ın hayat tarzı ile yaşam biçimi olan SOSYAL DÜZENİ ile uyuşmayacaktır örtüşmeyecektir
Böylesi bir sosyolojik TEZATA bizler kelimenin tam anlamı ile sosyolojik BUHRAN demekteyiz ki her çıkmaz sokakta karşılaştığımız tüm siyasi iktisadi hukuki ahlaki ilmi kültürel ve estetik bunalımlar böylesi bir külli BUHRANIN tezahürleri olarak karşımıza durmaktadır.
Sadece bir tek İKTİSADİ kavram üzerinden
Sosyo ekonomik hayatımıza baktığımızda dahi yaşadığımız bu devasa problemi bu çıkmazı bu küresel siyasi iktisadi ilmi ve ahlaki BUHRANI
MEDENİYET ÖLÇEĞİNDE değerlendirip ÇÖZÜMÜ net olarak ortaya koyup uğrunda gerekli ve yeterli mücadele verilmediği müddetçe bu çıkmaz sokakta bu acımasız gayri milli ve gayri İslami sömürü ve sömürge düzenleri içinde ömür törpülemeye hayat tüketmeye tutsak bir hayat tarzı olarak devam edeceğiz demektir.
Selam ve dua ile
Şazeli Çügen