Siyasetin Ahlâkîliği ve Tarihi Sorumluluğu
MAKALE
Paylaş
12.05.2023 15:25
1.079 okunma
Prof. Dr. Talip Özdeş

Türkiye yeni bir seçime girerken, aylar öncesinden başlayarak yoğunluğunu ve şiddetini gittikçe artıran son derece çamurlu bir siyaset atmosferinin bizleri kuşatmakta olduğunu hissediyoruz.  Makyavelist bir zihniyetle hiçbir ahlâkî ve hukukî kriterin gözetilmediği; yalan, iftira, karalama, dezenformasyon, kumpas, kutuplaştırma, düşmanlaştırma, şiddet vb. her şeyin meşru görüldüğü; din, mezhep, etnisite, ve milliyetçilik istismarlarının yapıldığı, yalakalık ve münafıklığın damgasını vurduğu kirli bir atmosferin bütün bir toplumu kuşatarak zehirlediğine şahit oluyoruz. Dünyaya ahlâkîliği, adaleti ve güzellikleriyle örnek olması gereken çoğunluğunu Müslümanların oluşturduğu bir ülke için şahit olmakta olduğumuz siyaset tablosu hiç de iyi bir görünüm arz etmiyor.  Problemlerimizle yüzleşmek yerine, hastalıklarımızı ve zaaflarımızı “dış güçler”e atfederek bir yere varamayacağımızın da bilinmesi gerekir.

Arapça toplumun yönetim işlerini yürütmek, hükmetmek, yönetmek anlamına gelen siyaset, sosyo-kültürel anlamda Müslüman bir toplum için ait olduğu medeniyetin temellerini oluşturan değer yargılarından ve kültür kodlarından bağımsız düşünülemez. Siyasetin hem amacı hem de yapılış tarzı kendisine anlam kazandıran değerlerle bütünleşir. Buradan çıkarılacak sonuç, siyasetin, topluma yön veren temel değerlerden kopuk olmaksızın ahlâkla beraber yürütüleceğidir. Ahlâk, hem siyasetin üzerinde gerçekleşeceği zemini, hem de onun meşruluğunu belirler. Siyaset ahlâkı, fiili olarak  siyasetin içerisinde olan kimselerin yolsuzluklardan, skandallardan, şaibelerden, kirli ve çirkin işlerden uzak kalmalarını gerektirir. Yine bunun da ötesinde, yönetime talip olanlarla beraber yönetimin oluşumunda payı ve rolü olanların, siyaseti iyi, güzel ve hayırlı işlerin yapılması noktasında ağır bir sorumluluk ve hizmet yarışı olarak görmelerini gerektirir.

Siyasetin başlıca amacı, fert ve toplumun gelişimini, kalkınmasını, istikrarını, huzur ve refahını gerçekleştirmek olmalıdır. Siyaset ahlâkı denildiğinde, toplumun kolektif ahlâk şuurundan bağımsız olmaksızın ahlâkın evrensel norm ve değerlerinin devlet yönetimi ve yönetilenler bağlamında siyasetin intikal ettiği bütün alanlarda belirleyici olması akla gelmektedir. Neyin iyi veya kötü olduğunu bilmek, ahlâkı etkin kılmak için yeterli değildir. Yine ahlâkın edebiyatını yapmak, ahlâk yasaları çıkarmak da ahlâklı olmak anlamına gelmiyor. Ahlâkın işlevsellik kazanması, normatif değerlerle ilgili bireysel ve toplumsal bilincin oluşumuna ve seviyesine bağlıdır. Ahlâkî değerlerin erozyona uğrayıp yozlaştığı bir toplumda, söz konusu bilincin restorasyonu kısa bir müddet zarfında gerçekleşebilecek bir durum da değildir.

Siyasi bir fikir ve eylem hareketinin toplumda zemin bulması, gelişip iktidar olması belirli süreçlere sahiptir. Sadece talep ve iddia etmek iktidar olmak için yeterli değildir. Söz konusu hareketin toplumun nabzını tutabilmesi, ortak aklı gözetmesi, sosyal ihtiyaç ve temayülleri iyi tespit ederek problemlerin çözümü noktasında rasyonel ve uygulanabilir çözümler üretebilmesi gerekir. Yine bu bağlamda hitap edilen toplumun gerçek ihtiyaçlarının tespit edilmesi, altyapısını inanç, değer ve ideallerin oluşturduğu duygulara inilerek toplumla bütünleşmek de önemlidir. Başarılı bir yönetimi gerçekleştirmek, siyaset, ekonomi, bilim ve hukuk alanlarında dünyadaki ana temayül ve gelişmelerin fark edilip izlenmesiyle de yakından alakalıdır. Demokrasi, insan hakları, özgürlükler, çoğulculuk ve hukukun üstünlüğü gibi değerlerin devamlı yükseldiği bir dünyada totaliter rejim arayışı içerisinde olanların; kutuplaştırma, çatıştırma, terör, şiddet ve darbeler üzerinden iktidar arayışı içerisinde olanların başarı şansı hiç olmayacaktır. Bu tip bir siyaset çizgisi takip edenlerin iddia ettikleri şeylerin, öne çıkardıkları mazeretlerin kısmen haklı, makul ve kabul edilebilir olması sonucu değiştirmez. Amaç ve niyet doğru olsa bile, siyasette izlenecek yöntem ve üslubun da doğru olması gerekir. Yanlış yöntemlerle doğru sonuçlara ulaşma şansı yoktur! Toplumsal problemlere samimiyetten uzak şova yönelik yapmacık yaklaşımlar yapmak veya da problemlerin özüne inilmeksizin meseleleri slogan düzeyine indirerek hamaset edebiyatıyla yetinmek, siyasette köklü ve sürekli başarılar getirmez. Bu bağlamda iktidara gelmek kolay olmadığı gibi, onu sürekli kılıp korumak da kolay değildir.

İktidar sorumluluk demektir. İktidarın nimetlerine oranla külfetleri de olacaktır. Siyaset, ahlâkî ve hukukî mihverinden kaydığında, meşruiyet zemini kaybedildiğinde, sonuçta şu veya bu şekilde iktidar da kaybediliyor. Gerçeklere sırt çevirerek haklı haksız gözetmeksizin her türlü muhalif sesi bastırmaya yönelik uygulamalar, kul haklarına riayetsizlik, yolsuzluklara, skandallara, hukuksuzluklara ve yanlış tasarruflara göz yummalar sadece kayıpları artırabilir, telafisi mümkün olmayan zararlara neden olabilir. Bu tip durumlar, Allah’ın onlara neden olan kimseler üzerinden rahmetini kaldırmasına da vesile olabilir. Bu gerçeği Tunus’tan Mısır’a, Irak, Libya ve Suriye’den Yemen’e kadar bütün bir İslam coğrafyasında ve dünyanın birçok yerinde müşahede ediyoruz. Irak’ta Baas rejiminin başındaki Saddam Hüseyin’in devrilmesinin en önemli nedenlerinden biri, dünyayı iyi okuyamaması, yönetimde adaletten ayrılması, izlediği anti-demokratik, baskıcı ve totaliter çizgiye ek olarak kendisinin, aile fertlerinin ve yandaşlarının iktidarının meşruiyet zeminini ortadan kaldıracak birtakım tasarrufların içerisine girmiş olmalarıdır. Söz konusu tasarruflar, ABD ve İngiltere başta olmak üzere global aktörlerin (dış güçlerin) Irak’a müdahil olup işgal etmesinin yollarını kolaylaştırmıştır. Allah’ın topluma ve yöneticilerine emanetlerin ehillerine verilmesini, hükmedince adaletle hükmedilmesini emretmesi bundandır. Adalet mülkün temelidir (el-´adlu esâsu’l-mülk).  

Yukarıda anlatılanlar bağlamında iktidar partisi kadar muhalefet partileri, devlet mekanizmasını oluşturan kurumlar, askeri ve sivil bürokrasi, STK’lar ve bütün toplum kesimleri son derece önemli ve tarihi bir sorumluluğun altındadırlar. İktidardaki ve muhalefetteki partilerin, kısa vadeli parti çıkarlarına ters düşse bile, demokrasiyi işletip geliştirme, hukuku ikame etme, ahlâkî ilkeleri gözetme, doğruların yanında olup yanlışın yanında yer almama gibi insanî, dini, ahlâkî, hukukî, tarihî ve millî sorumlulukları vardır. Anayasanın, demokrasinin ve sağduyunun gereği olan seçimleri din üzerinden kutuplaştırma ve çatıştırma zeminine çekmek, iktidar ve muhalefet arasındaki rekabeti Müslüman-kâfir, hak-batıl şeklinde kategorize ederek milleti kutuplaştırmak, düşmanlıkları ve şiddeti teşvik etmek, toplumun yarısını tekfir etmek ancak fitneye, zulüm ve tefrikaların ortaya çıkmasına vesile olabilir. Cumhuriyet ve demokrasinin olmazsa olmaz şartı seçime giriyoruz; savaşa değil!

Ne yazık ki İslâm tarihinde ilk dönemlerden itibaren yukarıda işaret ettiğimiz politik olumsuzlukların birçok örneğini görmek mümkündür. Bu ümmet, tarihte siyaset için sahabenin sahabeye kılıç çektiği, Müslümanın Allah adına tekbir getirerek diğer bir Müslüman kardeşinin kanını döktüğü birçok müessif hadiseye şahit olmuştur ve hâlâ da şahit olmaya devam etmektedir. Mezhebi, siyasi görüşü ne olursa olsun, Müslümanın diğer bir Müslümanı tekfir etmemesi, İslâm’ın ve Ehl-i Sünnet’in en önemli şiarlarından biridir. Geçmişteki olaylardan ve durumlardan ibret alınsa idi tarih tekerrür eder miydi?! Allah ülkemizi ikinci bir Suriye durumuna düşürmesin! İslâmiyet siyasetin düzenlenmesi konusunda ahlâk, doğruluk, hakkaniyet, emanetlerin ehillerine verilmesi, adalet, seçim, şûrâ ve toplum rızası gibi evrensel prensip ve hükümleri öne çıkarmasına rağmen, onun hakka, hukuka ve ahlâka ters düşen birtakım yanlış teviller üzerinden siyasi amaçlar için kullanılması, dinin istismarı anlamına gelir.

Yönetim işi hikmeti, basireti ve dirayeti gerektirir. Toplumdaki farklılıkları, fikrî ve siyasî ihtilafları fitne ve tefrikaya dönüştürmeksizin zenginliğe dönüştürmek, toplumun çağı yakalamasında ve gelişiminde dinamik bir unsur haline getirmek sağduyunun, ortak aklın ve toplum vicdanının gereğidir. Başarı bu noktada odaklanmaktadır. Bunu başarabilenler medeni dünyada hak ettikleri yeri almaktadırlar. Aksi durum geriliği, kaosu, terör ve çatışmayı teşvik eder.  Toplumda dinî, kültürel, mezhebî, etnik ve cinsiyet kimliklerinin tanınması, kimsenin kimliğinden dolayı dışlanmaması, ötekileştirilmemesi, hak ihlaline, zulme ve kötü muameleye maruz bırakılmaması toplumun ortak talebidir; sağduyunun, aklın, vicdanın ve hukukun gereğidir. Yönetim konusunda toplumun iradesi milletimizin birlik ve beraberliğinin çimentosudürüstlükten, açıklık ve şeffaflıktan, sivilleşmeden, demokrasiden, vesayet rejimlerinin kaldırılmasından, yetkilerin dengeli dağılımından, özgürlüklerin geliştirilmesinden yanadır. Bugün gelinen noktada parlamentoda yer alan bütün siyasi partilerin bulundukları pozisyonları, ideolojilerini, savundukları ilkeleri, programlarını eleştirel bir yaklaşımla yeniden gözden geçirmeleri, ileriye doğru adımlar atabilmek için geçmişin muhasebesini yapmaları gerekmektedir. Doğruluk, dürüstlük ve ahlak zemininde yürütülecek bir siyaset modeli ve temiz toplum yaratma ideali, ancak böyle bir hesaplaşmayla, diyaloglarla, değişim ve gelişmeye açık bir anlayış ve çabanın mevcudiyetiyle gerçekleşebilir. Eğer Türkiye dünyada hak ettiğine inandığı konuma ulaşmak istiyorsa, iktidarı ve muhalefetiyle, yargısı ve bürokrasisiyle, resmi ve sivil kurumlarıyla, topyekûn halkıyla önümüzdeki seçimi bir fırsat olarak görüp sükûnet, huzur, karşılıklı saygı, güven, emniyet ve istikrar içerisinde geçirmelidir. Artık siyasal sistemin birey merkezli keyfi ve indî bir konuma değil, prensip ve ilke merkezli bir konuma oturtularak kurumsallaştırılmasının zamanı gelmiştir. Devletin bekası bunu gerektirir. Bu noktada iktidarı ve muhalefeti, yöneteni ve yönetileni ile bütün bir millet tarihi sorumluluk altındadır. Seçimin ülkemiz ve milletimiz için, İslâm ve Türk dünyası için, bütün bir insanlık dünyası için hayırlara vesile olması dileği ile…

 

Yorum Ekle
Adınız :
Başlık :
Yorumunuz :

Dikkat! Suç teşkiledecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

sanalbasin.com üyesidir

ANA HABER GAZETE
www.anahaberyorum.com
İşin Doğrusu Burada...
İLETİŞİM BİLGİLERİMİZ
BAĞLANTILAR
KISAYOLLAR
anahaberyorum@hotmail.com
0312 230 56 17
0312 230 56 18
Strazburg Caddesi No:44/10 Sıhhiye/Çankaya/ANKARA
Anadolu Eğitim Kültür ve Bilim Vakfı
Anadolu Ay Yayınları
Ayizi Dergisi
Aliya İzzetbegoviç'i
Tanıma ve Tanıtma Etkinlikleri
Ana Sayfa
Yazarlarımız
İletişim
Künye
Web TV
Fotoğraf Galerisi
© 2022    www.anahaberyorum.com          Tasarım ve Programlama: Dr.Murat Kaya