Çok sıkça okuruz ve duyarız. Rasulullah’ın geceleri nasıl yaşadığını, yaşadıklarını duyduğumuzda sevinçten gözlerimiz yaşarır. Önderimizin hayat tarzına gıpta ile bakarız.
Ancak kendimizin neler yapması gerektiğini ne kadar düşünürüz biraz sorgulayalım isterseniz.
Gecenin bir vaktinde seccadesini gözyaşlarıyla ıslanan bir peygamberin ümmeti olduğumuzu söyleriz ya!
Örneklemeleri hep Resulullah’tan veririz ya! Tabii ki onun hayatından örnekler vereceğiz.
O, Allah tarafından seçilmiş ilahi mesajın son temsilcisi.
Ancak onun örnekliğini bizler hayatımızda göstermeyecek miyiz?
Rasulullah’ın hayat tarzı, bizim hayatımızda örnekliğini bulmayacak mı?
Allah'la temas kurma şeklimizi her daim onun gibi gözden geçirmeyecek miyiz?
Kullukta yaşadığımız problemleri sonlandırmayacak mıyız?
Toplumumuzun yeniden inşasında bizlerin ellerinin katkısı olmayacak mı?
İnşa çalışmaları için hep başkalarını mı bekleyeceğiz? Kendimiz yatarken, başkalarını tetikçi mi seçeceğiz? Alanda kendimize yer ayırttık mı?
Söylemlerimiz eylemlerimizle uyumlu mu? Söylemin önemli, ancak yeterli olmadığının farkındalığını kavradık mı?
Düşünelim!
Hem de çok!
Gereğini de yapalım.
Secdede gözyaşları döken, niçin ağlıyorsun diyenlere şükreden bir kul olmayayım mı?
Diye söyleyen bir peygamberin ümmeti olan bizlerin Rabb’imize kulluk etmek için ne kadar gözyaşı döktüğümüzü bir düşünelim. Kendimizin ve çevremizin İslami hayat tarzına uyumda ne kadar hassasiyet gösterdiğimizi hatırlayalım.
Üstelik yol haritamız da elimizde iken, yolun dosdoğru bir yol olduğu da belirtilmişken,
Yol tarifinin ilkelerini belirleyen Kur’an elimizin altında iken, yanında iken, baş ucumuzda iken, Rasulullah da örnekliği Kur’an’dan öğrenmiş iken, dosdoğru yolu yaşayan ve tarif eden önderimizin rehberliği önümüzde iken beklemek neyin nesi!
Hepimiz her şeyi yaratanın Allah olduğunu bildiğimiz halde, O’ndan saklı, gizli bir şey olacağını zannetmeyelim.
Allah için! Alemlerin yaratıcısı için Asla böyle bir şey olmaz.
Çocukken öğretilen; Allah’ımız kapkara bir gecenin, en karanlık zamanında, kara taşın üzerindeki kara karıncadan haberdardır sözü ne veciz ifadedir.
Gizliyi de açığı da bilendir. Allah!
Sadece açıktan yapılanlardan için değil, gizli yapılanları düşünmek için de kork Allah’tan
Sağında, solunda, önünde, arkanda, zihninde, kalbinde olanı; tasarladığını, yaptığını, yapacağını, düşündüğün iyiliği ve kötülüğü bilenin olduğunu unutma!
Her şeyden haberdar olanı aklından hiç çıkarma!
O’na karşı nasıl davranılması gerektiğini öğren!
Gereği gibi davran! O’nu sev, O’ndan kork, Ama O’ndan uzaklaşma, O’na yakın ol,
Allah’tan başka şeylerden korkanlar korktuklarından kaçarlar.
Allah’tan korkanlar ise Allah’a koşar ve O’na sığınırlar.
Biz de böyle yapalım. Daima O’na koşalım.
Korkalım Allah’tan korkmayandan!
Allah’ın koyduğu sınırları aşmayalım, haramlara yaklaşmayalım, harama bulaşmayalım, koruyalım kendimizi onlardan. Haramın kendi üzerimizi çizmesine fırsat vermeyelim.
Her haramın aleyhimize açılmış suç dosyaları olduğunu unutmayalım! Sonra ceza yeriz.
Rabb’e yaklaşıp, rahmetini isteyelim. Allah’ın rahmetinden ümidini kesmeyelim.
O rahmandır, rahimdir, bağışlamayı sever. Ama ne karşılığı! Tabii ki tevbe,
Suç işleyebiliriz. Çünkü insanız.
Suça direnelim, suça iten kötülüğe savaş açalım.
Affedilmek için, affedene koşalım.
Korku ile ümit mü’min insanın yol arkadaşıdır. Yol arkadaşlarımızla ile aramızı bozmayalım.
Allah korkusu, ölçülü hareket etmeyi öğretir. Allah korkusu, dünya ve ahiret mutluluğu istemek demektir. Huzurumuz için bu isteği daima canlı tutalım.
Allah’tan korkmak, Allah’ın emir ve yasaklarına uymak demektir.
Hududullahı iyi öğrenip, sınırları aşmayalım ki akıbetimiz hayr olsun!
İslam'ı hayat tarzı olarak seçtiğimize göre, onun yaşayışımızda gerçekleştirdiği sessiz devrim ile hayatımızın kurallı devam etmesini sağladığına, çoğu insan gibi bizim de ruh ve beden dinginliğine ulaştığına şahit oluyoruz.
O halde kitapla ve Rasulle olan ilişkilerimizi canlı tutmak için çabalarımızı biraz artırmamız, Kur'an'ın ve Rasulün talimatlarının kendi hayatımıza müdahalesine izin vermemiz gerekir
Kur'an'ı hayat tarzımızın tam merkezine almamız gerektiği kanaatindeyim.
Kur’an’ın hayatımızdaki yeri inanmayanınkinden farklı olması gerekmez mi? Düşünelim!
Kitabımızın bilerek ve farkında olunarak okunması ve önerdiği şekilde yaşanması gerektiği bilincini daima canlı tutalım.
Kitabımızda belirtilen, peygamberin örnekliğinde görülen imani ve ahlaki kurallar, günlük yaşantımızı tanzim eden emirler, bir bütünün parçalarıdır. Düşüncelerimizde ve günlük hayatımızda bu parçaları ayrıştırmamalıyız. Bu parçaların, bizlerin hayat bağlarımız olduğunu hatırımızdan çıkartmayalım.
Kur’an ve sünnet hayatımızın sadece bir bölümünü değil tüm zamanlarını dizayn eden mesajlar bütünüdür.
Dönüşü olmayan bir yolda ilerliyoruz. Hayatımızda eğer ile meğeri evlendirmeyelim. Sonra karşımıza keşkeler çıkar. Hepimiz biliyoruz ki; keşkeler bizi mutlu etmez.
Yüzleri ateşe çevrildiği gün, “Eyvah bize! Keşke Allah’a ve peygamberine itaat etseydik” diyecekler. Ahzap / 66
Kur’an’ın tarif ettiği rasulün örneklendirdiği hayat tarzının iyi takipçilerinden olmayı başaralım. Başaralım ki hem bu dünyada hem de ahiret hayatında mutlu olanlardan olalım.
Vahap Yaman
Vahap3442@gmail.com