Hepimize imanın lezzetini tattıracak bir hayat hikayemiz olsun
MAKALE
Paylaş
24.03.2025 12:07
284 okunma
Vahap Yaman

Sizlerle yıllar önce Ramazan ayında yaşadığım ve beni duygu seline sürükleyen bir anımı paylaşarak sizlerin de bu duygu seline iştirak etmenizi istiyorum. Yazı uzun ama insan hayatında nadir görülebilecek bir durum olduğuna binaen okumanızı tavsiye ediyorum.

HACI FETTAH MAHALLESİNDE RAMAZAN SÜRPRİZİ!

Nice yıllar var ki; Ramazanı İstanbul’da yaşadım. Uzun bir aradan sonra çocukluk ve gençlik yıllarımdaki gibi bir Ramazan'ı yeniden idrak edebilmek arzusuyla memleketimdeydim. Doğup büyüdüğüm, ilk dini bilgilerimi aldığım, kimliğimi ve kişiliğimi kendisinde bulduğum, çocukluk ve gençlik günlerimi mahallelerinde, caddelerinde, sokaklarında tükettiğim Konya'da çocukluğumun Ramazanlarını arıyordum...

Uzun süredir görmediğim dostlarımı, akrabalarımı, çocukluk arkadaşlarımı görmek, şüphesiz beni yıllar öncesine taşıyacaktı. Kimlik ve kişiliğimin inşa sürecinde dini duyarlılığımı şekillendirdiğim, mücadele bilincini edindiğim, birlikte düşünmeyi, birlikte yaşamayı, birlikte hareket etmeyi öğrendiğim dava arkadaşlarımı tek tek ziyaret etmek kararındaydım. İlk, orta ve lise tahsilimde beni hayata hazırlayan hocalarımı bile eğer hayattalar ise ziyaret listeme almıştım.

Ama en çok, kırk yıl öncesinin Ramazanlarına susamışlığımdı beni Konya'ya sürükleyen...

Hacı Fettah'ta Canlanan Hatıralar

Çocukluğum Konya'nın Hacı Fettah mahallesinde geçti. Şehir merkezine yakın bir yerleşim yeri olan bu mahallede hatırladığım üç cami vardı. Konya'nın ünlü Hacı Fettah Mezarlığı da buradaydı. (Mahallelinin takvası, ihsanı, itidali ile tanıdığı, birçok insana bir biçimde iyiliği dokunan, İslamî kurallara tavizsiz uyması ve bu kuralları aile efradından başlayarak çevresine tavsiye etmesi ile bilinen rahmetli babam Hacı Nuri Efendi / Mehmet Nuri Yaman ve annem Nazire Yaman bu kabristanda medfundur. Bu vesileyle sizlerden birer Fatiha istirhamım var.)

    On altı yaşıma kadar, mütedeyyin insanlardan oluşan bu mahallede büyüdüm. İlk dini bilgilerimi, Hacı Fettah camii imamı rahmetli İsmail Ketenci hoca efendiden aldım. Her sabah namazında Hacı Fettah camiine gider, hocamdan Kur'ân'ı tecvidli olarak kıraat eder, ezberlerimi okur, hocamın duasını alırdım. Ders bitiminde eve dönüp sevgili anneciğimin hazırladığı sofranın hakkını verir, alelacele sokağa fırlar, oyuna dalardık arkadaşlarımızla! Mahalle maçları, uzuneşek atlamalar, buzda kaymalar, kardan adamlar, 'yağ satarım bal satarım' oyunu, misket ve yakan top oynamalar, topaç çevirmeler, fener alayları, mahalle kavgaları Hacı Fettah mahallesinin klasikleriydi...

1971'de başka bir mahalleye taşındık. Ancak Hacı Fettah hatıraları içimde hep diri ve canlı kaldı. Zaten mahalle ile ilişkimizi de pek kesmedik, kesemedik...

1973'de yüksek tahsil için Konya'dan ayrıldım. Üniversite yılları... Evlilik... Maişet... Hâlâ İstanbul'dayım. Ama sılairahim için Konya'ya her gidişimde eski mahalleme mutlaka uğrarım. Eşi dostu ziyaret eder, hatıralarımı tazeler, rahmetli babamın, annemin, dedelerimin ve akrabalarımın mezarlarını ziyaret eder, duâ eder, duâ alırım. Eşime ve çocuklarıma doğup büyüdüğüm mahalleyi anlatmaktan büyük zevk duyarım.

Hayatımın Sürprizi

Bayrama iki gün vardı. Bir akşam Teravih namazını Hacı Fettah mahallesinde eski evimizin bitişiğinde bulunan küçük mescitte kılmaya karar verdim. Mescit bizim zamanımızda sadece Ramazan ayında teravih namazı kılınması için açılırdı. Evimiz mescitle bitişikti.

Rahmetli babam, vefatından kısa bir süre önce anneme ve biz evlatlarına şu tavsiyede bulunmuştu: 'Mescidin bitişiğindeki evimizi sizlerin de rızası olursa camiye bağışlayalım. Ev caminin meşrutası olsun ve cami imamı burada otursun. Böylece mescit, Ramazanların dışında da sürekli ibadete açık olmuş olur. Babam bu teklifinin üzerinden çok geçmeden vefat etti. Annem ve evlatları olan biz üç kardeş, babamızın vasiyetini vefatından sonra hemen yerine getirdik ve evimizi camiye bağışladık. Diyanetin bu mescide daimi imam tayin ettiğini, imam efendilerin de bizim bağışladığımız bu evde ikamet etmeye başladığını öğrenmek bizi çok sevindirdi. Böylece babamızın en büyük arzusu gerçekleşmiş oluyordu. Evimize bitişik bu küçük mescit sürekli açık ve içinde beş vakit namaz kılınır hale gelmişti.

Ben, akşamki teravih namazı için işte bu mescitte idim. Camide çok az insan vardı. Eski komşularımızdan tanıdık birkaç simayı orada görmek, beni epeyce duygulandırdı. Kırk yıldır onları görmemiştim. Namaz kıldıran imam dikkatimi çekti. İmam tipik bir Kazak'tı. Az sonra mescide üç Kazak daha geldi.

Huşu içinde ve eski Ramazanlarımı yeniden yaşarcasına kıldığım teravih namazı sonunda eski komşularımızdan Yaşar ağabey beni imama ve cemaate takdim etti. Mahallenin eski sakinlerinden olduğumu söyledi. İmama dönerek, oturduğu evin rahmetli babama ait olduğunu hatırlattı. 'Vahap Bey, bu evi bağışlayan ailenin fertlerindendir' dedi...

    Ayaküstü sohbette, imama ve diğer Kazaklara gayrı ihtiyari "İstanbul’un Zeytinburnu'ndan mı geliyorsunuz" diye sordum. Zeytinburnu semtinde Kazak kökenli nüfusun yoğun olduğunu biliyordum. 1979-1982 yıllarında Zeytinburnu İhsan Mermerci Lisesinde tarih öğretmenliği yapmış, yüzlerce Kazak öğrenciye ders vermiştim. Onları fizik ve karakteristik özellikleri ile çok iyi tanıyordum. Aradan kırk yıl geçmiş olmasına rağmen eski öğrencilerimin bir çoğu ile irtibatım hala sürmektedir. Kazak örf ve adetlerini, davranışlarını, yemeklerini de iyi bilirim. Laf aramızda buharda pişirilen mantılarını da pek severim. Zeytinburnu'na gittiğimde mutlaka ikramda bulunurlar. Sağ olsunlar...

Acaba bu imam ve arkadaşları eski öğrencilerimden birilerinin tanıdıkları ya da akrabaları olabilirler miydi?

   İmam ve arkadaşları, Kazakistan'dan geldiklerini, Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde ikisi master, ikisi de doktora yaptıklarını söylediler. Bu arada İslam'la nasıl tanıştıklarını ve dini bilgilerini nereden aldıklarını merak edip sorduğumda, "Kazakistan'da" cevabını aldım.

Bunun üzerine Kazakistan'da olduğunu bildiğim Hayreddin hocayı tanıyıp tanımadıklarını sordum. "O bizim hocamızdı" demezler mi? İslam dinini biz ondan öğrendik. Bizi eğiten hocamızdı.

Bir anda kalp atışlarım hızlanmış ve heyecanlanmıştım; zira bu bilgi beni hem çok şaşırtmış, hem de çok duygulandırmıştı. Yirmi yıl önceye gitmiştim.

Hayreddin hoca, benim Zeytinburnu'ndan öğrencimdi. Ataları yıllar önce Kazakistan'dan Türkiye’ye gelmiş, kendisi Türkiye'de doğup büyümüş bir Kazak’tı. Pek çok konuda kendisiyle fikir alışverişimiz olmuştu. Kimliğinin oluşmasında hasbelkader katkılarım olmuştu. Lise tahsilinden sonra İlahiyat fakültesini bitirmişti. .

Mezuniyetinden sonraki bir konuşmamızda (yıl 90ların ortası)hocam ben Kazakistan'a gitmek istiyorum. Ata yurdumda İslam'ı kendi insanlarıma anlatmak istiyorum. Onlar uzun yıllardır İslam'dan uzak kaldılar. Ben onların dini öğrenmelerine yardımcı olmak istiyorum. Ne dersin?' diye sorduğunu, benimle istişarede bulunduğunu hatırladım.

Bu düşüncesini yürekten desteklemiş ve kendisini ata yurduna dönmeye teşvik etmiştim. Şimdi, O'nun sayesinde İslam'la müşerref olan ve İslam'ı öğrenen gençlerle tanışmak, ne büyük bahtiyarlıktı ya Rabb!

Hayreddin hoca Kazakistan'a gitti. Yirmi sene orada kaldı. Türkiye'ye her gelişinde beni mutlaka arar ve görüşürüz.

Genç Kazaklara; 'siz Hayreddin'in talebesi iseniz benim de talebelerim sayılırsınız. Çünkü hocanız Hayreddin benim talebemdi' dediğimde şaşırma sırası onlardaydı.

Onların şaşkınlıklarını yaşlı gözlerimle seyretmek, benim için mutlulukların en güzeliydi.

Şoke olmuştum.

O anki sevincimi kelimelerle ifade edemediğimin farkındayım.

Böyle bir mutluluğu Rabb'im bir daha yaşatır mı? Kim bilir?

İstanbul, Kazakistan, Konya... Tevafuklar Zinciri

Hocaya tekrar soruyorum. 'Nerede oturuyorsun' diye. Bizim yıllar önce vakfettiğimiz evi gösteriyor: Bu evde!'

Hayretim, şaşkınlığım ve sevincim bir kat daha artıyor.

Pat diye, "size çay içmeye geliyorum, hanımına haber ver” diyorum. Kendimi zoraki misafir  ettiriyorum. Az sonra, tam elli yıl önce doğup büyüdüğüm ve otuz beş yıl önce terk ettiğim, her köşesinde çocukluk yıllarıma ait sayısız hatıralar barındıran eski evimize gireceğim.

Kırk elli yıl öncesinin hatıraları bir film şeridi gibi bütün detaylarıyla bir bir gözümün önünden geçiyordu. Eve girdiğimde tam anlamıyla bir duygu seli içinde yüzüyorum.

Şu ilahi tevafuka bakın:

Neredeyse çeyrek asır önce, samimiyetle kendisine bir şeyler öğrettiğiniz bir insan, kilometrelerce uzaktaki ata yurduna dönüyor ve akrabalarına İslâm'ı anlatmaya başlıyor; onların İslam'la tanışmasını sağlıyor. O güzel insanlardan birkaçı yani bu Kazak gençler dinde derinleşmek için Konya'ya İlahiyat Fakültesi'ne geliyorlar.

Merhum babam çok isabetli bir vasiyeti ile evimizi mescide vakfediyor ve bu sayede mescit sürekli namaz kılınan bir mekân haline geliyor.

Bu arada kırk yıl önceki çocukluğunun Ramazan heyecanını özleyen ben, bu arzuyla yıllar sonra İstanbul'dan Konya'ya geliyorum. Çocukluk yıllarımda namazla ilk kez tanıştığım ve sonraki yıllarda ilk kez namaz kıldırdığım mescitte teravih namazı için eski mahallemize uğruyorum. İçinde doğup büyüdüğüm bitişikteki evimizde, yirmi yıl önce İslamî kimliğinin oluşmasında katkılarımın olduğu talebem tarafından Kazakistan'da yetiştirilen güzel insanların oturduğuna, mahallemizin küçük mescidinde imamlık yaptığına tanık oluyorum.

Donup kalıyorum. Nutkum tutuluyor. İliklerime kadar titriyorum. Bu ifadeler, o anki halimi tasvir etmekte o kadar yetersiz ki! Bunları söylemek başka yaşamak başka! Ve ben bu hali ilk kez yaşıyorum.

Müsaadenizle toparlayayım: Ben, yüksek tahsil için kırk yıl önce Konya'yı terk edip İstanbul'a geliyorum.

Mezuniyet sonrası Zeytinburnu'nda lise öğretmenliğine başlıyorum ve bir Kazak öğrencim oluyor.

Bu öğrencim yirmi yıl önce ata yurduna İslam'ı anlatmak için gidiyor.

Bu arada, Hacı Fettah mahallesindeki baba evimiz, mescit açık tutulsun diye ailemiz tarafından vakfediliyor.

Öğrencimin yetiştirdiği talebeler  yüksek tahsil için Türkiye'ye / Konya'ya geliyorlar.

Ve otuz beş sene öncesine kadar benim yaşadığım evimizde kalıyorlar.

Ben ise yıllar sonra, çocukluğumun Ramazan'larını yeniden yaşamak arzusuyla memleketime geliyorum.

Ve rahmetli babamın camiye vakfettiği evi, içindeki güzel insanlarla birlikte dünya gözü ile görüyorum.

Evet

Konya nere! İstanbul/Zeytinburnu nere! Kazakistan nere!

Ve 1973... Ve 1982... Ve 1985... Ve 2000 li yıllar.

Bütün bunları, en usta strateji uzmanlarıyla planlamış olsanız bile böylesine uzun bir zaman diliminde art arda sıralamanız mümkün mü?

İşte beni asıl şaşırtan, farklı tarihlerdeki bu olayların, bir zincirin halkaları gibi birbirine eklemlenerek karşıma çıkı vermesidir!

"Yaptığın İyilik Mutlaka Karşına Çıkar"

Kazak imamla, arkadaşlarıyla ve eski mahalle komşularımla vedalaşarak ve yakın olan Ramazan bayramlarını tebrik ederek ayrılıyorum.

Lakin ne ayrılış!

Bedenim gidiyor, ama ruhum orada kalıyor sanki!

Tarifi imkânsız ve o ana kadar asla yaşamadığım duyguların coşkusuyla adeta uçuyorum. Arabama nasıl bindiğimi, nereye, ne şekilde gittiğimi, hangi cadde ve sokaklardan geçtiğimi hatırlayamıyorum. Mahalleden ayrıldıktan sonra tek aklımda kalan şey, gözyaşlarımın pınar gibi aktığı ve hıçkıra hıçkıra ağladığım! Konya sokaklarında bilinçsizce dolaştığımı sonradan fark ediyorum.

Annemin evine geldiğimde uzun zaman geçtiğini farkettim. Ne yatsı namazı, ne teravih namazı kalmıştı. Halimdeki bir gariplik vardı. Annem ve eşim merakla ne olduğunu öğrenmeye çalışıyorlardı. Hatta basbayağı telaşlanmışlardı. Kötü bir haber bekliyorlar gibiydi. Onların ne oldu demeleriyle tekrar hıçkırıklara boğuldum. İyice şaşırmış ve korkmuşlardı. Ağlamaktan sorularına cevap veremiyordum. Meselenin ne olduğunu anlamadan onlar da benim halime bakarak ağlamaya başladılar. Bu durumun ne kadar sürdüğünü bile hatırlayamıyorum.

Uzun bir ağlama faslı ve arkasından gelen bir sessizlikten sonra yaşadıklarımı ailemle paylaştım. Tüm aile fertleri çok duygulanmıştık. Özellikle annem (Nazire Yaman) çok  etkilenmiş, rahatsızlanacak derecede kendinden geçmişti.

Sonuçta ailecek ne kadar isabetli ve hayırlı bir karar aldığımızı kavramış olduk. Özellikle babamız Mehmet Nuri Yaman'ın fedakârlıklarını, gerek bizleri yetiştirmekteki gayretlerini ve hayatında hiç azalmayıp sürekli artan İslamî coşkusunu hatırlayıp kendisi için Kur'an okuduk, dualar ettik. Allah'ın salih kulları için hazırladığı cennetine nail olmasını yüce Rabb'imizden niyaz eyledik. "Allah'la iyi bir ticaret yapmak istemez misiniz" ilahi buyruğuna en güzel şekilde icabet edenlere Rabbimizin ne güzel bir karşılık verdiğini tanık olduk.

Yaşadığım bu çok hoş Ramazan sürprizinden sonra adeta yeniden doğmuş gibiydim. Rab'bim geçmişte yapmış olduğum küçük bir hizmetin karşılığını dünya gözüyle bana göstermişti. Çok mutluydum. Üzerindeki yüklerden kurtulup hafifleyen insanın durumunu yaşıyordum. Bu çok güzel duygularla o yıl çok farklı bir Ramazan ve adeta çifte bayram yaşamış ve adeta yenilenmiş olarak İstanbul'a dönmüştüm.

Rabb'imden sizlere ve bana bu duyguları tekrar tekrar yaşatmasını niyaz ediyor, İslam'ı anlama, yaşama ve yaşatma azmimizin kesintisiz ve sürekli olmasını talep ediyorum.

"(Lokman) Yavrucuğum! Yaptığın iş, bir hardal tanesi ağırlığında bile olsa ve bu, bir kayanın içinde veya göklerde, yahut yerin derinliklerinde bulunsa, yine de Allah onu (senin karşına) getirir. Doğrusu Allah, en ince işleri görüp bilmektedir ve her şeyden haberdardır." (Lokman/16)

* Konya’daki evimizde kalan ve mescitte imamlık yapan imamla Kazakistan’a kurban kesmek üzere gittiğimde Almaata şehrinde karşılaştım. Kendisi Almaata müftü yardımcılığı görevin yapıyordu. Konya'daki mutluluğumu Kazakistan'da yeniden yaşadım.

Vahap Yaman

vahap3442@gmail.com

 

Yorum Ekle
Adınız :
Başlık :
Yorumunuz :

Dikkat! Suç teşkiledecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

sanalbasin.com üyesidir

ANA HABER GAZETE
www.anahaberyorum.com
İşin Doğrusu Burada...
İLETİŞİM BİLGİLERİMİZ
BAĞLANTILAR
KISAYOLLAR
anahaberyorum@hotmail.com
0312 230 56 17
0312 230 56 18
Strazburg Caddesi No:44/10 Sıhhiye/Çankaya/ANKARA
Anadolu Eğitim Kültür ve Bilim Vakfı
Anadolu Ay Yayınları
Ayizi Dergisi
Aliya İzzetbegoviç'i
Tanıma ve Tanıtma Etkinlikleri
Ana Sayfa
Yazarlarımız
İletişim
Künye
Web TV
Fotoğraf Galerisi
© 2022    www.anahaberyorum.com          Tasarım ve Programlama: Dr.Murat Kaya