NEDEN?
İslam’ı, seküler dünyanın yeniden şekillendirme, biçimlendirme, konumlandırma projeleri adına, ılımlı İslam, Türk İslam’ı gibi isimler takılarak ilahi mesajın evrensel sesinden rahatsız olanların empoze etmeye çalıştıkları modern dönemlerin devreye aldıkları bir proje olarak görmekteyim.
İslam’ı sadece kalplerde mahpus olmuş, dünya ile ilgili hiçbir iddiası olamayan, hiçbir öneri ve teklifleri kabul edilmeyen, camilerin içinde sadece ibadet için bir araya gelen mü’minlerin dini olarak benimsenmesi çalışmaları son yılların en popüler dayatmalarından biri olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bu projenin sahipleri güç ve egemenliğin sadece Allah’a ait olduğu, ilahi mesajla bildirdiği öğretilerin hiçbirinin değişmez ve değiştirilemez olduğu meydan okumasından tarih boyunca hep rahatsız olmuşlardır. İslam’ın hayata müdahalesine, insanın ve toplumların hayat tarzının kendi kurallarına göre dizayn etmesine, kendine has hukukunun, ahlaki ve sosyal normlarının toplumsal hayatı biçimlendirmesine karşı duruşları olmuşlardır.
Bir de maalesef İslam dünyasımda ve Türkiye’de kimlik erozyonuna uğramış, kendi müntesipleri tarafından zaman zaman batının seküler düşüncesinin baskıları sonucu kendi değerlerinden utanan, değerlerini değersiz gören kişilerin paralel çıkışları kamuoyunda yoğun bir İslam tartışmasının açılmasına sebep olmaktadır. İslam’la fazla ilişkileri olmayan birilerinin de bu tartışmaları, İslam’ın tartışma alanına çekilmesi için yoğun tahriklerine imkan sağlamaktadır.
Bu projenin parçası olmamak için bazı dikkat edilmesi gereken konulara yer verelim.
1-Tartışanlar ise maalesef İslam’i ilimlerde derinleşmiş kamuoyunun hoca olarak bildiği kişiler ve kurumlar arasında cereyan etmektedir. Bu çirkin ve kimseye faydası olmayan tartışmalardan herkesin uzak durmasında fayda olduğu kanaatindeyim.
2-Türkiye’ye ve İslam coğrafyasına yeni bir tuzak proje hazırlanmakta olduğunu görüyorum. Maalesef bu projenin tarafları ve kurbanları da Müslümanlar olarak seçilmiştir.
3- 15 Temmuz’da nasıl ki ABD ve AB gibi şer güçlerin, İslam’i hassasiyetleri olduğu söylenen bir grupla, İslam’i hassasiyetleri olduğu bilinen bir siyasal iktidarı devirme ve darbe teşebbüssü denenmişse, bugün de aynı şer güçler Müslümanları birbirine düşürerek yeni, bir ayrıştırma faaliyetini tahrik etmektedirler.
4- 15 Temmuz’dan sonra ortaya çıkan Müslümanlar arasındaki güvensizlik, iç mücadele, herkesi paramparça etmiş, Müslümanlar arasındaki ilişkileri en olumsuz safhaya sürüklemiştir.
5-Günümüz tartışmaları da maalesef bu olumsuzlukları derinleştirmektedir.
6-Fetva tartışmalarını ilgili uzmanlara bırakmak zorunluluğunu unutmamak gerektiği kanaatindeyim.
7-Fetvaların da bireysel çözümler üreten ve ilgilisini bağlayan görüşler olduğu herkes tarafından bilinmesine rağmen bunların kutsallaştırılması sakıncalıdır. Ve asla birbirlerinin tekfir edilmesi noktasına götürülmemelidir.
8-Toplumda İlahiyat, Diyanet, hocalar tartışmasına son verilmelidir. Bizlerde bu ayrıştırmaya engel olacak söz ve eylemlerle karşı duruşumuzu göstermeliyiz.
9-Din sadece birilerinin tekelinde olan bir alan değildir.
10-Allah’ın kitabında “dinde derinleşenler” den bahsettiğini unutmayalım. Dinde derinleşenler sadece İlahiyatlar ve Diyanet’te görevli olanlar olarak algılanmamalıdır.
11-Herkes diline sahip olmalı, şer güçlerin bir projesi olarak algıladığım bu kısır ve birbirini suçlayan üsluptan vazgeçmelidir.
12- Din devletin de şahısların da tekelinde değildir.
13-Çözüm üretmekten uzak ve karşısındakileri suçlayan saldırganlıklara herkes kendi hesabına son vermelidir.
14-Siyasal iktidar da hocaların hepsini bir kefeye koyarak, aralarında hiçbir ayrım gözetmeden onları hedef tahtasına koymaktan vazgeçmelidir.
15-İslam’ın temsilcilerinin ve söz hakkı olanların sadece Diyanet olduğu fikrinden uzaklaşılmalı, Diyanet kaynaklar arasında yer edinmiş zararlı ve uydurma fetvaların ayıklanmasına hız vermelidir.
16-Herkesin çokça kullandığı “ALLAH’IN İPİNE SIMSIKI SARILIN” hükmünü önce kendisi için emir telakki etmelidir.
17-Bu tartışmalar bizleri bir tuzağa çekmeye yönelik, Müslümanlar arasında güven sorunu yaratmaya yönelik bir projedir. Hiçbirimiz bu tuzağın içerisinde bilerek veya bilmeyerek olmamalıyız.
Tartışmalarda kazanan olmaz. Tartışanlar birlikte kaybederler. Tartışma negatif duyguların fişeklediği ateştir.
Tartışmalarda sevgi yoktur. Öfke vardır. Tartışanlar hep ben kazanayım diye tartışıyor. Karşısındakini yenecek ya!
Öfkesini tatmin edecek ya! Benim dediğim olacak diyecek ya! Birbirine gül atarak tartışan gördünüz mü hiç!
Doğruyu bulmak için yapılan müzakereyi kast etmiyorum. Ona can kurban! Sevgide tüm taraflar kazanır.
Elimize, yüzümüze, dilimize yakışan şey sevgidir. İnsan kibarlık, nezaket, güleryüz, sevgi ile birbirine yaklaşmayı hedeflemelidir.
İslam hayat tarzımızı güzel sözlü, yumuşak huylu, tatlı dilli olarak devam ettirmemizi ister.
18-Türkiye’nin son yıllarda geçirdiği olumlu değişimi baltalamaya yönelik ABD ve BATI nın oyun bozgunculuğunun kurbanı olmayalım.
19-Hz. Adem suç işledikten sonra kimseyi suçlamadı, kusuru işleyenin kendisi ve eşi olduğunu beyan ederek Allah’tan özür diledi. Bizler de aynı tavır ve üslubu benimsememiz gerektiği kanaatindeyim. Bu tavsiye hepimiz içindir.
20-Türkiye’nin ve İslam coğrafyasının umudu bu topraklarda yaşayan Müslümanların kardeşliği ve gücüyle gerçekleşeceğini hepimiz biliyoruz.
21- Bu umudu yıkmak, söndürmek için her türlü oyunu tezgahlayan ABD ve BATI nın oyunlarını görmek ve karşı bir duruşla oyunu bozmak bizlerin boynuna borçtur.
22-Herkese RABB’imden feraset, ölçülü davranma, tuzakları görebilme, iç mücadeleden kaçınma, yumuşaklık, tahammül, tekfirden uzak durma, birbirini sevme ve kardeşler olma ruhu ve zevki vermesini niyaz ediyorum.
23- Unutmayalım ki seküler dünya iddiası olmayan, iç ihtilafları kaşıyan, kendi kurduğu tuzakların kurbanı olmuş Müslümandan hoşlanmaktadır. Bizi radikal, gelenekçi, ılımlı, muti, tekfirci, tarikatçı gibi isimlerle yarışmamıza destek vermektedirler.
İç mücadele ile toplumu ayrıştıranlar, patika yollara kaldırım taşı döşeyenlerdir. İç mücadele bitmezse, seküler dünyanın tankları döşenen o kaldırım taşlarından geçerek yolları tahrip eder. Sıratı müstakim yerine şeytanın yollarına ulaştırır. O Zaman vay halimize deriz.
Tıpkı günümüzdeki İslam coğrafyası gibi!
Yaşasın Allah’ın tarif ettiği ve seçerek adını koyduğu Müslüman gibi yaşayanlar.
Selam olsun onlara! Onlar cennetin VIP yolcularıdırlar.
Yazıyı sonlandırırken İslam dünyası şunu asla unutmamalıdır.
Modern ve seküler düşünce, İslam dünyasına kendi değerlerini ve hayat tarzını empoze ederek, sizin için gerekli hayat biçimi bizim size sunduğumuz tarzdır demektedir. İslam'ın hayatla bağı kalmamış, sadece düşünce alanında meşru sayılabilen ve bu alana hapsedilmiş bir anlayış olmasını kendisine görev edinmiştir.
Modern ve seküler dünya; İmanı ile amale arasındaki bağı bilerek ve bilmeyerek kopmuş Müslümandan hoşlanmakta, bu tip İslamcılardan hiç endişe etmemektedir.
Biz biliyoruz ki; İslam dünyada yaşansın diye indirilmiş ilahi mesajın adıdır.
Sadece düşünce alanına hapsedilmiş ve hayata müdahale etmeyen İslam, insanın ve toplumların problemlerine çözüm üretemez.
İslam bir hayat tarzıdır. Kendisini asla başkaları üzerinden konumlandırmaz. Kendini başka değerlerle kıyaslamaz. Kendine has kuralları ve ritüelleri vardır. İnanandan da kendi kurallarına uygun yaşamayı ister.
Hiçbir çağ ve zamanda da güncellenmeye ihtiyacı yoktur.
Vahap Yaman
vahap3442@gmail.com