Eski çağlarda üç adam oturmuş, karşılıklı “Havadan, sudan” sohbet ediyorlarmış. Sohbeti kulaklarını sağır edercesine bir gürültünün ardından, şimşek çaktığını, boş araziye yıldırım düştüğünü görmüşler.
Arkasından, büyük bir ateşin gökyüzüne doğru yükseldiğini fark etmişler. O güne kadar hiç ateş görmemişler.
İçlerinden birini, ne olduğunu anlamak üzere ateşin bulunduğu yere göndermişler. Adam geri döndüğünde ‘Parlaktı’ diye izahta bulunmuş.
‘Hepsi o kadar mı?’ diye heyecanla sormuşlar. Daha sonra, diğer birisini göndererek tam anlaşılmasını istemişler. O da geriye döndüğünde ‘Parlaktı ve sıcaktı’ diye açıklamada bulunmuş.
‘Hepsi bu kadar mı?’ diye sormuş üçüncüsü. Çok meraklanmış. Bunun üzerine kendisi gidip anlamaya çalışmış.
Akılda iki bilgi –‘Parlaktı, sıcaktı-‘ var. Ateşe yaklaşmış, evet PARLAK demiş. Biraz daha yaklaştığında SICAK olduğunu anlamış.
Bu bilgilerin ateş ile ilgili merakını gidermediği için, tereddüt etmeden ateşin içine atlamış. Ateşin YAKICI olduğunu anlamış ama, bu bilme merakı canına mal olmuş. (1)
Geriye dönememiş ama, ATEŞİN SIRRINA da o ermiş. Demek ki; sırra ermenin, bilgiye erişmenin yolunda yanmakta varmış.
Bu hikayeden sıyrılıp günümüze gelecek olursak! Başımıza musallat olan CORONA musibetinin mahiyeti maalesef henüz tam anlaşılamadı. CORONA ile mücadele çalışmaları ATEŞİ anlama hikayesine döndü.
Anlaşılabilene kadar daha ne kadar canlar yanacak, yüreklere ne kadar ateşler düşecek ALLAH bilir.
Hepimiz endişeliyiz. Korku ve endişe arasında günümüzü geçirmekteyiz. ALLAH’A inancımız sonsuz. Ecel, kader inancından taviz yok.
Fakat; önce TEDBİR ve sonrası TAKDİR gerçeğinden de asla vaz geçmek yok.
En büyük sıkıntımız yalnızlık. Pandemi tedbirleri kapsamında yasaklar bunaltmakta. İnsan insana sığınmak, sevincini kederini paylaşmak ister.
Önümüz boşaldı, çember daraldı. Ölümler çoğaldı. Endişelerimiz fazlalaştı. Bu işin çaresi nedir acaba? Sorusu beynimizi zonklatmakta.
“İnsan, korkusunun kendisini ele geçirmesine asla izin vermemeli” sözünden hareketle hayata umutla bakmaya devam etmeliyiz.
Hiçbir başarı, hiçbir güzel netice zahmetsiz, kolayına elde edilememiştir. COVİTLE mücadele de kolay olmayacaktır.
Sabırla koruk helva olurmuş. Yalnızlık, hayatı yeniden idrak etmemize vesile olmaktadır. Kader ne ise, nasıl ise, hak ettiğimiz ne ise o bizi mutlaka bulacaktır.
Dün yaşadıklarımız dünde kaldı, yaşandı bitti. Yarın ne olacağını bilmemize imkan var mı? Ama bu güne bakmak, gereğini yapmak elimizde.
“Dünle beraber gitti, cancağızım.
Ne kadar söz varsa düne ait.
Şimdi yeni şeyler söylemek lazım.” (2)
“Canın korunması”(3) ALLAH’IN (c.c) emri. Ölümden çok hayatta kalmanın, yaşamanın önemini bilmek, gerekenleri yapmak bir görev ve sorumluluk.
İnsan insana muhtaç. Hep kendimizle barışık, paylaşım yapabilecek insan ararız. Ama bu dönemin zorluğunda, alınan tedbirlere uymak gereğinden hareketle, bu isteklerimizi ötelemek zorundayız.
Mehmet Görmez hocanın dediği gibi; “ALLAH, cam cama görüşmekten kurtarıp, can cana görüşmeyi nasip etsin inşallah.”
NOT: 1-Hanne -B. Yenişehirlioğlu
2-Mevlana
3-Nisa/29