İnsanoğlu, beşikten mezara kadar devam eden hayat serüveninde yalnız olmadı, olamaz.
“Yalnızlık Allah’a mahsustur.” İnsan ise yalnız yaşama şansına sahip değildir.
Ailenin sıcak ve şefkatli ortamında büyüyen insan, sırası ile akraba, okul, askerlik, iş, ortamlarından oluşan ortamlarda insanlarla beraber yaşamaya başlar.
Çocukluk arkadaşlığı, mahalle arkadaşlığı, okul arkadaşlığı, askerlik arkadaşlığı, meslek arkadaşlığı v.s arkadaşlıklarının oluştuğu bir yaşam çevresi ile, Allah’ın takdir eylediği ömür tamamlanır.
Arkadaşlık, sosyal yaşantıda bizi mutlu eden en önemli etkenlerden biridir. İyi bir arkadaşınız, dostunuz varsa, hayat yolculuğunuz iyi geçecek demektir.
“Acılar paylaşıldıkça azalır, mutluluklar paylaşıldıkça çoğalır.” Bu paylaşımları yapma zorunluluğu vardır. Bu paylaşımları ancak dost ve arkadaşlarımızla yapabiliriz.
İnsanların yaratılışta gösterdiği çeşitlilik soncunda, farklı özelliklerle karşı karşıya kalırız. Bu farklılıklar, karşılıklı ilişkileri etkiler. Bunun neticesinde karşımıza değişik özelliklere ve karaktere sahip dostlar, dostluklar ortaya çıkar.
*“Bir dost vardır gıda gibidir, sen onu hep ararsın.
* Bir dost vardır ilaç gibidir, gerektiğinde ararsın.
* Bir dost vardır hastalık gibidir, o seni arar. “
Arkadaşımızı, dostumuzu bu pencereden değerlendirdiğimizde, ne tür bir arkadaşlığa ihtiyacımız olduğunu kendimiz kararlaştırabiliriz.
Arkadaşlığın; su gibi, ekmek gibi, hava gibi doğal ve önemli hayati bir ihtiyaç olduğunu asla göz ardı edemeyiz.
İçinde bulunduğumuz bu PANDEMİ günlerinde, dost ve akrabalar ile uzak kalmak zorunda kalışımız, bizde bıraktığı olumsuz etkilerden, bu durumu daha iyi anlıyoruz.
Büyüklerimiz, anne ve babalarımız, arkadaşlıklarımız konusunda bizlere uyarılar yapar, arkadaşlık konusunda rehberlik etmeye çalışmalarını şimdi daha iyi anlamış olduk.
Eğitim faaliyetlerinde öğretmenlerin en çok dikkat ettikleri konuların başında arkadaşlık, arkadaşlık oluşturma çalışmalarıdır.
“Kişi akranında azar.” Sözü bize, arkadaşlıkların eğitim çalışmalarında dikkate alınması gereken önemli rolünü hatırlatıyor.
Aynaya neden bakarız? Aynaya bakmak bir ihtiyaç mıdır? Bu soruların cevabında kendimizi görürüz. Böyle bir işlev fiziki görünüş ile alakalıdır. Aynanın aksettirdiği görünüşe göre vaziyetimize, görünüşümüze, şeklimize yeniden düzen vermeye çalışırız.
Kişilik ve görünüşümüzü yansıtacak bir ayna var mıdır? Atalarımızın şu güzel sözü; “ Söyle bana arkadaşını, söyleyeyim sana kim olduğunu.” bu sorumuzun cevabını bize veriyor.
Kendini görmek istersen, arkadaşına, dostuna bak, o sana yeter. Nasıl bir insan olduğunu arkadaşında fark edebilirsin.
Hz. Mevlana bu konu ile alakalı bakın ne güzel söylüyor: “ İyi dostu olanın aynaya ihtiyacı yoktur.”
“Çölde yolculuk eden iki arkadaş bir ara aralarında tartışmışlar. Biri boş bulunup arkadaşına tokat atar.
Tokatı yiyenin canı acır ama, arkadaşına bir şey söylemeden kumların üzerine şöyle yazar:
Bu gün en iyi arkadaşım beni tokatladı.
Uzun yolculuktan sonra bir vahaya gelirler. Suya girerler. Bir ara tokat yiyen arkadaş çamura saplanır. Boğulmak üzere iken tokat atan arkadaşı tarafından kurtarılır.
Boğulmaktan kurtulan arkadaş, bir taşın üzerine şöyle yazar:
Bu gün en iyi arkadaşım benim hayatımı kurtardı.
Arkadaşı merakla sorar; canını acıttığımda kuma, kurtardığımda ise taşa yazdın, neden?
Birisi can yaktığında kuma yazmalı ki, bağışlama rüzgarı o yazıyı kolayca silebilsin. Birisi bizim için iyi bir şey yaptığında taşa yazılsın ki, hiç bir rüzgar onu silemesin. “
Hz. Ali (R.A) ne güzel ifade buyurmuş:
“Yurdundan yuvasından ayrılanlar garip değildir aslında, garip sadık dosttan mahrum kalandır. “
Arkadaşlıkların ve dostlukların yeniden YEŞERECEĞİ günleri sabırla beklemekteyiz. ALLAH bu beklemenin yorgunluğundan mutlaka kurtaracaktır. Yeter ki görev ve sorumluluklarımızın farkında olarak hareket edelim.