Türklerin eski tarihi dönemlerinden gelen anlatımlarda ARKADAŞ kelimesi ile ilgili çeşitli bilgilere ulaşmak mümkün. Bu anlatımlar içinde bana göre(!) önemli olanından başlamak istiyorum.
Türk askerleri savaşırken, arkadan gelecek herhangi bir saldırıyı kontrol edebilmek için sırtlarını bir ağaca, kaya veya taşa vererek OK atarlarmış. Tehlikelerin önlenmeye çalışıldığı bu şeklin, dilde ifadesi ARKA ve TAŞ birleşimi ARKATAŞ, daha sonra seslenişe uygun olarak ARKADAŞ şeklinde günümüze kadar ulaşmış. Güven ve emniyette olma anlayışı ile oluşan ARKADAŞ kavramını bu şekilde anlar ve kabulleniriz.
Arkadaş ve arkadaşlık; bizim kültürümüzde, yaşantımızda EKMEK ve SU gibi önceliği olan bir ihtiyaçtır. Arkadaş olmadan yaşamanın bir anlamı olabilir mi? “Yalnızlık ALLAH’a mahsustur.” Hayatın yükünü hafifleten, anlamlı hale getiren arkadaş ve arkadaşlıklardır.
Yaşadığımız ortamlara göre kurulan arkadaşlıklar çeşitli isimlerle ifade edilmesi, arkadaşlığımızın da sırlarını beraberinde paylaşmamıza vesile olur. Çocukluk, gençlik, inanç, ideolojik, okul, asker, mesai, yol arkadaşı ve en önemlisi de HAYAT ARKADAŞI gibi isimlendirmeleri hepimiz kullanırız.
Arkadaş; güvenilen, şartsız beraber yaşamaya, hayat mücadelesinde yardımlaşmaya önem veren kadim kültür anlayışımızın bir tezahürüdür. Zaman ilerledikçe bağlılık ve ortak benzerliklerin kişiliğe yansımaya başladığında, artık bunun adı DOST ve DOSTLUK olur.
Arkadaşımız, dostumuz; kişiliğimizi yansıtan, bizi ele veren en iyi aynadır. Halk arasında “Söyle bana arkadaşını, söyleyeyim sana kim olduğunu” sözü kişiliğimizi ele veren önemli bir tespit. Ayrıca, “İyi bir dostu olanın aynaya ihtiyacı yoktur” ifadesi, kişiliğimizin de net olarak yansımasıdır.
O halde, arkadaşlık, dostluk oluşturulurken, kişiliğimizin toplumun değerlerine uygun hale gelmesinde en etkili birlikteliğin olduğunu unutmamak gerekir. Seçim ve tercih bu yönüyle çok önemlidir. Anneler/babalar, çocuklarının kurdukları arkadaşlıkları bu yönden önemseyip dikkat eder, hatta müdahale ederler.
İslam alimlerinin ortak kanaatine göre, şu beş kişilik özelliğinde olanlarla arkadaş olmamayı tembihlerler. 1- Yalancılarla, 2- Ahmaklarla, 3- Cimrilerle,
4- Fa sıklarla, 5- Korkaklarla. Bu özelliklerin fark edilmesi uzun zaman alacaktır. Ancak; önemli olan fark edildiğinde gereğini yapabilmektir. Bu tiplerle işi olanların, beraber olanların vay haline!!!
Kurulan en güzel kadim dostlukların ortak özelliklerini irdelediğimizde karşımıza, uzun zaman diliminde birlikte yaşanılan ve inanılan ortak özellikleri görmek mümkün. Arkadaş arkadaşın sırdaşı, arkadaş arkadaşın aynası, arkadaş arkadaşın dayanağıdır. Sevinç, üzüntü HAL (davranış) ve KAL (söz)diliyle paylaşılınca üzüntü yok olur, sevinç ziyadeleşir.
Kadim kültürümüzün temel kaynaklarından ilhamla kurulan dostluk ve arkadaşlıkların “Pazara kadar değil, mezara kadar” devam ettiğinin canlı şahidiyiz. Çünkü; bu tür birlikteliklerin, bir inanç için, bir amaç için oluştuğunu biliriz.
Hayatın yükü, sefa sürenlerle değil, cefa çekenlerle hafifler. İşin sefasında olanlar, cefasında yan çizerler. Yan çizenler tereddütsüz silinmelidir. Cefasında olanlarla, engeller kolay aşılır. Karşılıklı VEFA ömür boyu devam eder, etmelidir.
İnsanın değerini arttıran, insanın kıymetli bir varlık haline gelmesini sağlayan en önemli değerler; doğru bir amaç, ideal ve bunları gerçekleştirebilecek irade ve mücadele azmidir. Bu özellikleri taşıyanların arkadaşlıkları/dostlukları, “Pazara kadar değil, mezara kadar” devam eder.
Arkadaşlıkları, dostlukları devam ettirenlere selam olsun.