Çocukluğumuzda hep yüzümüz batıya dönük olduğundan, Avrupa aşıları ile aşılandık. Amerika’nın süt tozu ile beslendik. Yıllar geçti, şimdi de yüzümüzü doğuya çevirdik, Çin üretimi aşısı ile tanışmaya başladık.
Doğu kaynaklı her şeye itiraz ettiğimiz kadar, geçmişte aynı itirazlar batı kaynaklı olanlara da itiraz yapılmış mıydı? Batıdan gelen her şeye ses çıkarmayanlar, doğudan gelen her şey için hançerelerini yırtana kadar itiraz etmekteler.
Corona-19 aşısı ve aşı çalışmaları ile ilgili lehte/aleyhte söylenen ve yazılanlar, medyada yetkili/yetkisiz konuşanlar, kafalarda soru işaretleri oluşturdu. Başımızın sağa sola çevirmekten yorulduk.
Aşı sırası geldiği için karasız kalmanın bir yararı olmayacaktı. Ayrıca, devlet erkanının örnek tavır ve uygulamaları göz önünde cereyan etmekte.
İnsanın acizliği, her zamankinden daha fazla muhtaç konumda olduğu anların yaşandığı zaman içindeyiz. Gözle görülemeyen küçücük bir virüsün insanları nasıl perişan ettiğini, bütün çabalara rağmen önlenemediğini görmekteyiz.
Böyle küçük ve tek virüsün yok edilemeyişi, Allah’ın (c.c) yaratmadaki üstünlüğünü, göremeyenlerin gözlerinin önüne sermekte.
Kur’an-ı Kerimde bizim için önemli bir hatırlatma vardır:
“Hastalandığım zaman bana şifa veren O’dur.”( Şuara 80)
Allah (c.c) dilediği taktirde ŞAFİ sıfatının tecellisi ile verdiği hastalığı ortadan kaldırır.
Hekimlerin tedavi yöntemleri, ameliyatlar, kullanılan ilaçlar, hastalığın iyileşmesi için birer vesiledir. Allah’ın kudretini unutmadan, şifa ve iyileşmeye çalışmaktır.
Peygamber efendimiz (A.S) bu gerçeği şöyle ifade etmiştir:
“Ey Allah’ın kulları! Tedavi olun. Cenab-ı Hak her dertle birlikte şifasını da yaratmıştır. Yalnız bir derdin devası yoktur; o da ihtiyarlıktır.”
Peygamberimizin bu sözü ve teşviki, halk arasında bir atasözü haline gelmiştir.
“Derdi veren Allah dermanını da verir.”
Hikâye bu ya:
“Fi tarihinde, meçhul bir ülkede müthiş bir kuraklık varmış. Bütün canlılar susuzluktan kırılmaktaymış. İnsanlar bunalmış, çareler aramaktaymış.
Nihayet, müthiş yağmur yağmış, seller akmaya başlamış. İnsanlar suya kavuşmanın sevinci ile, kana kana su içmeye, susuzluklarını gidermeye çalışmışlar. Yağmur sularını içenlerde başkalarını rahatsız edici davranış değişiklikleri görülmeye başlanmış.
İlim adamları bu durumun yağmur sularının sebebiyet verdiğini düşünerek, suların içilmesini önlemeye çalışmışlar. Fakat susuzluk buna imkân vermemiş. İnsanların bu davranışlarından bunalan ilim adamları, denemek maksadı ile suyu içmeye karar vermişler.
Suyu içmişler, diğer insanlardan farklarının olmadığını görerek, problemi ortadan kaldırmışlar!”
Bu kadar sözden sonra kararımızı verdik. Bütün söylenenleri ‘kulak ardı’ ederek doğu kökenli korona aşımızı olduk. Şifa Allah’tan.
Şöyle bir dua da dilimizden düşmemeli. ‘Allah’ım; bu aşı bulma/yapma çalışmalarında Türkiye’yi başarılı eyle ki, mazlum milletlere tez elden ulaştıralım.’ (Amiiin)
Benim söyleyebileceklerimi bitirdim. Artık söz sırası sizde sevgili KAARİ.