Hayat boyu mutluluğu ve başarıyı yakalayabilmek için uğraşır dururuz. Başarılı olabilmek için elimizden geleni yapmaya çalışırız. Okuduğum bir kitapta, Kızılderili Apachi kabilesinin ders verici mutlu olmanın yolunu belirten bir bölümü paylaşmak istiyorum.
“Baykuş gibi SABIRLI bir seyirci, karga gibi ZEKİ, kendisinden on kat büyük bir baykuşu arazisinden atmak için durmaksızın mücadele veren alakargadan CESARETİ öğrendik. Fakat öğretmenimiz olarak, hepsinden önce iskete kuşu (halk arasında SAKA kuşu) gelir. Çünkü onun BAŞ EĞMEZ bir ruhu vardır.”
“Sizin için hayvanlarda da elbette ibretler vardır… (Nahl 66.)
Gerçekten, hayvanların yaşam ve davranışlarından alabileceğimiz çok önemli özelliklerinin olduğunu, Kur’an-ı Kerim’de örnekleri ile izah edilir. Arı, karınca, örümcek isimleri, ile adlandırılan sureler, bize bunun önemini vurgulamaktadır.
Gayret ve çabalarımız bize, arzuladıklarımıza ulaştırabildi ise, o an için mutluluğu tatmış oluruz. Fakat, elde edemediklerimiz için sebep aramaya, mazeretler sıralayarak avunmaya çalışırız.
Hayat mücadelemizde bizleri başarıya götüren önemli özelliklerin birkaçını Kızılderili anekdotunda görebiliyoruz. Sabır, zekâ, cesaret, doğrunun karşısında baş eğmez tavır.
“Sabır acelenin panzehridir.” Şeyh Edebali’nin “Ey oğul sabretmesini bil, vaktinden önce çiçek açmaz” sözleri, “Sabır imanın yarısıdır” Hadisi, her işimizde sabırlı olmanın önemini vurgular. Ataların dediği gibi; “Sabırla koruk helva olur.”
“Sabır, boyun eğmek değil, mücadele etmektir” sözü ile Hz. Ali (R.A) bize sabrın başka bir anlamına dikkat çekmekte.
“Yolu cesaret olanın yolu aydınlık olur.” Bir yola girmişsen devamda tereddüt yaşama. “Kaplumbağa, sadece başını dışarı çıkardığı zaman yol alır.” Demek ki aynı zamanda risk almak, başarıya ulaşmak için de elzem bir tavır.
Hz Ali (R.A); “Cesaret on kısımdır, biri korkmamak, dokuzu dikkat ve ihtiyattır.” diyor. Böylece cesaret kavramının önemli dayanaklarını ifade ediyor.
Hindistan’ın bağımsızlığı için olağanüstü mücadele eden GANDİ, fiziki yapı itibarı ile küçük cüsseli bir yapıya sahipti. Ama, olağan üstü bir inanç ve cesareti vardı. İngilizlere karşı mücadelesini boyun eğmeden, korkusuzca sürdürmüş ve amacına ulaşmıştır. “Güç; fiziki kapasiteden değil, boyun eğmeyen iradedendir.” Gandi’nin bu sözünden, mücadeleci karakterini daha iyi anlayabiliyoruz.
Müslüman, “Allah karşısında eğdiğin boynunu asla kul karşısında eğme” sözünü asla unutmamalıdır.
Bu gerçeklerin ışığında, durmadan peşinde koştuğumuz, zamanımızı harcadığımız, güç sarf ettiğimiz, her yerde aradığımız mutluluk ve başarıyı acaba yakalayabildik mi?
Bugün, geçmişe göre daha fazla para kazanıyoruz, daha lüks ve büyük evlerde yaşıyoruz. Mutlu muyuz?
Bu zamanda daha fazla sağlık imkanlarına sahibiz, fakat sağlığımız bozuk.
Gelişmiş teknolojik iletişim araçlarına sahip olmamıza rağmen, her geçen gün insanlardan uzaklaşmaktayız. Akraba ve dostları unuttuk.
Uzaya çıkılıyor, galaksiler keşfediliyor, ama kulağımızın dibindeki aç, muhtaç komşularımızın ve insanların farkında değiliz.
İlmin ilerlemesi, teknolojinin gelişmesine rağmen, mutluluk ve başarı bizden ne kadar uzaklaştı.
Çerçevesini çizmeye çalıştığım bu tablonun ben neresindeyim, diye sorsak, nasıl bir cevap beklenebilir?
Bu sorunun cevabını, bir mezar taşında yazılı olduğu söylenen sözlerde bulabileceğimizi umuyorum.
Der ki; “Gençken, düşlerim sonsuzken dünyayı değiştirmek isterdim. Yaşlanıp akıllanınca yapamayacağımı anladım. Düşlerimi kısıtlayarak memleketimi değiştirmeye karar verdim. Ama o da olmadı. İyice yaşlandığımda, sadece ailemi son bir gayretle değiştirmek istedim, maalesef onu da kabul ettiremedim.
Şimdi ölüm döşeğinde yatarken fark ettim ki, önce kendimi değiştirseydim, onlara örnek olarak ailemi de değiştirebilirdim. Bundan cesaret ve ilham alarak memleketimi daha ileriye götürebilir, kim bilir dünyanın değişmesine de vesile olabilirdim.”
Mutluluk ve Başarı konusunda benim dağarcığımda olanları sizinle paylaştım. Artık SÖZ sırası sizin, değerli KAARİ.