“Fevkalade memnunum dünyaya geldiğime, toprağını, aydınlığını, kavgasını ve ekmeğini seviyorum.” Nazım Hikmet
Umut ve mutluluk arzusu ve düşünce yeteneği, insanın belki de en değerli zenginliğidir. Çoğu zaman insan, mutluluk arzusunu nasıl gerçekleştireceğini ve neyi düşünmesi gerektiğini bilmemektedir. Kişiler, büyük ölçüde yaptıklarının ve yaşadıklarının dışında olan konuları, hayalleri ve arzuları düşünerek düşünce yeteneklerini ve mutluluk arzularını harcamaktadırlar. İnsanların yaşamadıklarının dışında şeyler düşünmeleri, onları gereksiz, bıktırıcı, boğucu ve bunaltıcı duygularla, hayallerle ve arzularla karşı karşıya getirmektedir. Yaşamadığımız ve yapmadığımız şeyler uğruna mutluluğumuzu, aklımızı ve düşüncemizi harcamaya ihtiyaç ve gerek yoktur. Mutlu olmak için kişinin, düşüncesini ne için kullandığı büyük önem taşımaktadır. Düşüncelerimizin mutluluğu belirleyen güçler olduğunu unutmamak önemlidir.
Serseri mayın gibi ne zaman neyi düşüneceğini bilmeyen bir bilişsel ve zihinsel dünyaya sahip olmak, duygu, düşünce, düş ve davranış dünyalarımızı altüst etmektedir. Duygular ve düşünceler ormanında kaybolmuş gibi gezinen bir zihin dünyası, varlığımızı bir bütün olarak yıpratmakta, yormakta ve yıkmaktadır. Serseri nitelikte bir düşünce dünyasına sahip olmanın duygusal maliyeti çok ağır, katlanılmaz ve kaldırılmaz olmaktadır. Serseri düşüncelerle baş etmek neredeyse imkansız gibidir. Düşünceden düşünceye serserice dalmak, düşündüklerimizin yaşadıklarımızla ve yaptıklarımızla bir ilgisinin olmaması, her açıdan bizi mutsuz ve doyumsuz yaparak iyilik halimizi tehdit etmektedir. Çoğu zaman yaptıklarımızdan ziyade, hayali olarak gelecekte yapacaklarımızı düşünerek kendimizi yormakta ve yıpratmaktayız. Serseri düşünceler, ana ve gerçeğe dair olmaktan ziyade, geçmişe ve hayali olana dairdirler.Düşünce dünyamızın serseriliğinin maliyeti, mutsuzluk, doyumsuzluk ve kötürümlüktür.