İnsanın koruması, geliştirmesi ve olgunlaştırması gereken en önemli boyutu, ruh sağlığıdır. Ruh sağlığı olmadan, bireysel, biyolojik, sosyal iyilik halimizi korumak mümkün değildir. Doğru, iyi ve güzel olduğunu sandığımız inançlar, alışkanlıklar, değerler, hurafeler ve kalıplar, aslında ruh sağlığımızı çürüten, körelten, yozlaştıran ve atıl kılan sahteliklerdir. Sanat, ruh sağlığımızı ve bireysel iyilik halimizi geliştiren ve olgunlaştıran bir tecrübedir. Resim, müzik, edebiyat, tiyatro, sinema gibi sanatsal faaliyetler, bilişsel ve duygusal dünyamıza olumlu katkılarda bulunarak fizyolojik ve psikolojik iyilik halimizin gelişimini sağlamaktadırlar. Duygusal ve zihinsel dünyamıza attığımız her sanatsal unsur, bizi verimsizlikten, tatminsizlikten, hazsızlıktan ve mutsuzluktan korumaktadır. Sanat, içinde olduğumuz modu değiştirmektedir. Sanat sayesinde modumuz nefretten aşka, çaresizlikten umuda, bağımlılıktan özgürlüğe doğru evrilmektedir. Sahte inançlar, ilişkiler ve idealler, duygu ve zihin dünyamızı stresle yormaktadır. Sanat, varlığımızı, ruhumuzu ve bedenimizi özgürlükle, umutla ve tutkuyla doldurmaktadır. Sanattan yoksun hayatlar, aslıında ruh sağlıklarıyla beraber ruhlarını, zihinlerini ve duygularını da yitirmektedirler.
Sanat, hayatı takdir etmeyi ve hayattan haz almayı öğreten bir tecrübedir. Hayatı takdir etmeyen ve hayattan haz almayan insanların ruhları atıl olduğu gibi, ruh sağlıklarından da söz edilemez. Sanat sayesinde insanın muhteşem sanat eserleri olan resimden, müzikten, heykelden, tiyatrodan, sinemadan, şiirden, şarkıdan öğreniyor ve haz alıyoruz. Sanat sayesinde doğaya bakışımız değişiyor, güneşin doğuşunu ve batışını hayranlıkla izliyor, dağlara umutla bakıyoruz. Sanat, doğaya ve insana ait olana birlikte keyifle, umutla ve coşkuyla yönelmemizi ve bakmamızı sağlıyor.