İnsanın önündeki en büyük meydan okuma, bizzat insan olmasından kaynaklanmaktadır. İnsan olmaktan kaynaklanan bu büyük meydan okumanın esasını, insanca düşünmenin ve insanca yaşamanın nasıl gerçekleştirileceği sorusu oluşturmaktadır. İnsanca düşünme ve yaşama yerine başka yapay ve uydurma kalıblar ve çerçeveler içerisinde düşünme ve yaşamanın gerçekleştirilebileceğini sanmak, büyük bir yanılgı ve yanılsamadır. Soruyu çok net ortaya koymak lazımdır: İnsanca düşünme ve yaşama nasıl gerçekleşir?
İnsanca yaşamak için ihtiyaç duyulan en önemli şey, eleştirel düşünmedir. Eleştirel düşünme olmadan insanca yaşama mümkün değildir. Eleştirel düşünme yerine insana bazı kalıblara ve kaynaklara inanmayı, bağımlı olmayı onları değişmez referanslar olarak almayı dayatan bütün yaklaşımlar, bireye insanlıkdışı donmayı ve makinalaşmayı düşünme ve amel olarak empoze etmektedirler. Kesin inançlı nitelikte donmuş, işlevsiz, duygusuz, düşsüz ve düşüncesiz bir makinaya dönüşmek, insanca düşünme ve yaşamanın ortadan kaldırılması anlamına gelmektedir. İnsanlık, yüzyıllardır düşüncesiz, düşsüz, duygusuz ve duyarsız inançların, kurumların, kaynakların ve kabullerin esaretindedir. Donmuş, ruhsuz, duygusuz ve düşüncesiz bir nesne olma tehlikesine karşı insanın eleştirel düşünme kapasitesini ve yeteneğini sürekli olarak geliştirmesi, genişletmesi, zenginleştirmesi ve çeşitlendirmesi gerekmektedir. Birçok kimliksel, kültürel, doğmatik, ve sosyal kurgular, insanın eleştirel düşünme yeteneğini körelterek onu kendilerine bağımlı kölelere dönüştürmektedirler.