İnsan, bilgiyle, emekle, öğrenmeyle ve çalışmayla kendini geliştirme, değiştirme ve yenileme yeteneklerine sahip bir varlıktır. Kendini yenilemeyen, değiştirmeyen ve diriltmeyen insan, cehalet dediğimiz atalet, taşlaşma, körelme ve köreleşme bataklıklarında ve karanlıklarında kaybolur gider. Öğrenen, emek sarf eden ve çalışan insan, ilim ve irfan sahibi insandır. Öğrenmeyen ve sadece taklit eden kişiler, cahil insanlardır. İnsanlar arasında farklılık yaratan en önemli ölçü, cehalet ve irfandır. İlim ve irfan sahibi insan, akıl, ahlak ve adalet sahibidir. Cehalet ise insanı ahmak, ahlaksız ve zalim yapar. Vicdanlarını ve insaflarını yitiren insanların cahil, saldırgan, huzursuz, yıkıcı ve nörotik olduklarını söyleyebiliriz.
Cahil, insana, doğaya, sanata, hayata ve özgürlüğe karşı duygusuz, düşüncesiz ve duyarsız kişidir. İnsan ve doğa karşısında duygusuz ve duyarsız kalan bir kişinin ilgisizliği ve ilişkisizliği, onu kaba, vahşi, ilkel ve yıkıcı bir varlığa dönüştürmektedir. Cehalet, insanı insanlıktan çıkaran bir durumdur. Cehalet, insanlık dışı olan ne varsa hepsini içine kapsamaktadır. Cehaletin olduğu yerde özgürlük, barış, hukuk, demokrasi ve eşitlik hiçbir şekilde yoktur. Cehaletin olduğu yerde despotizm, fanatizm, ayırımcılık, ırkçılık, düşmanlık ve çatışma egemen olmaktadır.Cehalet, insani çöküşün gerçek adıdır. Şiddet, fanatizm ve ataletle insanların çöküşüne neden olan cehaletin düşman olduğu temel değer, hayattır. Cehalet, hayatın yerine ölümü yüceltmekte, ölüme dayanan bir ölüm kültürü inşa etmektedir.
Hiçbir toplum, coğrafya veya grup, kendiliğinden irfan sahibi olduğunu söyleyemez. Bir toplumun doğal olarak irfan sahibi olduğunu iddia etmek, bir yanılsamadan başka bir şey değildir. Bazı toplumlar, cahil olduklarının farkında olmadan kerameti kendilerinden menkul şekilde ilim ve irfan sahibi olduklarını sanabilirler. İlim ve irfan sahibi olmak, insanların doğuştan sahip oldukları doğal bir durum değilditr. İlim ve irfan, insanların akıllarını faal hale getirmeleri sonucu öğrenmeyle, çalışmayla ve tecrübeyle edindikleri bir kazanımdır. Emek harcamadan, alınteri dökmeden, aramadan, araştırmadan, sormadan, soruşturmadan, merak etmeden, dinlemeden, diyalog kurmadan bir insanın ilim ve irfan sahibi olması mümkün değildir.