Bir ırkın üstünlüğünü savunmaya hayatını adamış kişilerin, insanlık medeniyetine hiçbir katkıları olmadığı gibi, düşünce, felsefe, sanat ve ahlak adına da hiçbir anlamlı ürün ortaya koymamışlardır. Irkçılığın düşüncesi yoktur, sahte yalanları ve kurguları vardır. Irkçılık düşüncesine beynini ve kalemini teslim edenler, hiçbir alanda düşünür ve mürşit olarak nitelenemezler.
Beynini ve kalemini ırkçılığa teslim etmiş kişilerin en önemli özelliği, çeteci ve komitacı olmalarıdır. Rasyonel ve özgür özelliklerini geliştirerek özgün bir birey olma fikrine yabancı olan ırkçı kişiler, bir ulus yaratmak gibi büyük çılgın yalanları ve yanılsamaları gerçek olarak kurgulamaya çalışırlar. Ben ve senin yok olduğunu iddia ederek birey düşüncesini inkar eden ırkçı düşünce, biz etrafında sahte yalanlar üzerine kolektif kurguların kurulabileceği yanılsaması içindedirler. Birey olmamış ırkçılar, “nasıl insan olunur?” sorusuyla ilgilenmedikleri için kurgulamaya çalıştıkları ırkı icat etmek ırkçılığın esaslarını uydurmaya çalışırlar.
Irkçılığa beynini ve kalemini teslim etmiş kişiler, bireyin gerçekliğini inkar ettikleri gibi, toplum olarak insan gerçekliğini de inkar etmektedirler. Irkçılar, mütefekkir olmadıkları gibi, sosyolog da olamazlar. Toplumu anlama, araştırma, açıklama ve anlamlandırma şeklinde bir çabaları olmayan ırkçılar, hayal ettikleri toplumu ulus olarak kurgulamaya çalışırlar. Irkçı ideologlar, ırkçılık mefküresinden bir millet veya ulus çıkarılabileceği şeklinde çılgın ve akıl dışı bir hayal dünyasına sahiptirler. Irkçılık, hiçbir zaman insan bilimi olmadığı gibi sosyoloji de değildir. Irkçılığın ideologları ve kalemşörleri, insan bilimci olmadıkları gibi, toplum bilimci de değildirler. Irkçılık, ruhiyyatı reddettiği gibi, içtimaiyyatı da reddetmektedir.