İsrail, Filistin’i 8 aydır gece gündüz durmadan vuruyor, Batılı devletler de durmadan bu katliama desteğini sürdürüyor. Maalesef ölen bir Müslüman olduğunda, her zamanki gibi üç maymunu oynamaya devam ediyorlar. İnsani dram varmış, insan haklarıymış, çocuklar ölüyormuş, soy kırım varmış kimsenin umurunda değil. Tabi bu vurdum duymazlık, Batılı ülke halklarında bir uyanışa sahne olduğu da bir gerçek. Oralarda da vicdan sahibi insanlar, bu insanlık dışı vahşete karşı isyan etmektedirler. Filistin ile İsrail arasındaki malum çatışma, geçen yılın 7 Ekim’inde başlamadı. Bu çatışma, 1948’den bu yana devam ediyor ve bugüne kadar süren her çatışma sonunda, Yahudiler Filistinlilerin elindeki toprakları gasp etmektedir.
I.Dünya Savaşı’ndan sonra, İngilizlerin işgali altındaki Filistin, Yahudilerin isyanları sonucu, gerçekte %10 olan toprakları, 1947’deki BM paylaşımına göre, Filistin'in % 56,47'sini Yahudi devletine, % 43,53'ünü de Arap devletine bırakıldı. Bu kararı Filistinliler tanımazken, 14 Mayıs 1948'de Tel Aviv’de, David Ben Gurion tarafından İsrail Devleti’nin kurulduğunu duyurdu. Filistinliler, 15 Mayıs'ı "El Nakba veya Nekbe" diye anarlar, yani "Felaket" günü. 15 Mayıs 1948 günü, yeni Yahudi Devleti’ni kabul etmeyen Mısır, Suriye, Lübnan ve Ürdün ile çıkan çatışmalarda 15 bin Filistinli öldürülmüş, 675 Filistin köy ve kasabası yakılarak yıkılmış, Filistinlilerin % 67’si olan 957 bin kişi kendi topraklarını terk etmek zorunda kalmışlardır.
O tarihten bu yana 76 yılda, bu zulüm çeşitli savaş ve çatışmalar sonucunda, dünyada Filistinli mültecilerin sayısı 5,9 milyona ulaştı. 1948 yılındaki savaşın ardından, İsrail'de yaşayan Arapların en az % 80'i evlerini terk etmek zorunda kaldı. 1948’den bu yana işgali genişleten İsrail, 27 bin Km2 tarihi Filistin topraklarının % 85'ini işgal ederek, Filistinlilere kalan bu alanın sadece % 15'i kadardır. 1948'den bu yana (Filistin içinde ve dışında) yaklaşık 134 bin Filistinli ve Arap öldürüldü. 1967’deki 6 gün Arap-İsrail savaşından sonra İsrail; Doğu Kudüs, Golan Tepeleri, Gazze Şeridi ve Sina Çölü'nü işgal etti. İsrail toplam 68 bin 300 Km2 bir alanı, Ürdün, Suriye ve Mısır’dan ilhak etti. Birleşmiş Milletler kararlarına rağmen, İsrail bu toprakları elinde tutmaya devam ediyor. Mısır ve Suriye, 1967 savaşında kaybettikleri toprakları geri almak için 1973 yılında, İsrail’e saldırmaları yenilgiyle sonuçlanmış olup, hiçbir kazanım sağlayamamışlardır.
Sadece 7 Ekim'den bu yana 235. Günde Gazze'de en az 15 bin 328’i çocuk, 10 bin 171'i kadın olmak üzere 36 bin 96 Filistinli öldürüldü, 81 bin 136 yaralı olup, 87 bin konut tamamen yıkıldı, 297 bin ev hasarlı ve toplam Gazze’de tahribatın mali değeri 33 milyar dolar. Ayrıca, Batı Şeria'da ise 7 Ekim'den bu yana 492 Filistinli, İsrail askerleri ile Yahudi yerleşimcilerin saldırıları sonucu hayatını kaybetti. 1967'den bu yana yaklaşık 1 milyon kişi gözaltına alındı. Tabi 1973 savaşından bu yana çatışmalar hiç durmadı. Yahudiler hem işgal edilmiş topraklara hem de Filistinlilerin elindeki topraklara yasa dışı Yahudi yerleşimciler yerleştirerek, işgallerini sürdürmeleri sonucunda I. ve II. İntifada (halk ayaklanması) çatışmalarıyla binlerce Filistinli katledilmiştir. Sadece Batı Şeria'da, 2022'de 26 bin dönümlük Filistin toprağına el koyarken, bu rakam 2023'te 50 bin 526 dönüme yükseldi. Yani bu çatışmaları 7 Ekim’de Hamas başlatmadı. İsrail katliamlarını ve işgallerini yıllardır durmadan sürdürürken bir şey olmuyor da bunlara karşı direnen Filistinliler nedense terörist oluyor.
Batılı emperyalistler terör devletinin destekçisi
20. yüzyılla kapitalizmi kurmaları ile dünya ekonomisini ve küresel hakimiyeti ele geçiren Siyonist Yahudiler, özellikle Protestanlıkla Hristiyanlığı da Yahudileştirmeleri sonucu, Batılı sömürgecilerin desteğini büyük ölçüde arkalarına aldılar. Daha önceki çatışmalarda olduğu gibi başta ABD’li yetkililer olmak üzere birçok Batılı devlet yetkilisi, Netanyahu’ya destek için sıraya girerek, hepsi bir Yahudi olarak bu katliama destek verdi. Oysa Şubat 2022'de Ukrayna'yı işgal etmesinden bu yana ABD, İngiltere ve AB'nin yanı sıra Avustralya, Kanada ve Japonya gibi ülkeler de Rusya'ya 16.500'den fazla yaptırım getirdi. Yıllardır İsrail, her yıl ABD’den 4 Milyar Dolara yakın askerî yardım almaktadır. Temsilciler Meclisi ve Senato’dan geçerek Biden tarafından imzalanan yaklaşık 15 Milyar Dolarlık yardım, İsrail’e son 50 yılda tek bir yıl içinde verilen en büyük yardımdır. Sadece son günlerde, Refah’ta katliamların zirveye çıkması, Batı’da vicdanlı insanların protestoları ve Uluslararası Adalet Divanı’nın kararları karşısında, bu yardımlar daha az katliam isteğiyle yavaşladı.
Mızrak çuvala sığmadı, Güney Afrika’nın girişimi ve Türkiye’nin desteğiyle, BM üst mahkemesi olan Uluslararası Adalet Divanı 24 Mayıs’ta, İsrail'in Gazze'nin Refah kentindeki saldırılarını durdurma kararı verdi. Uluslararası Af Örgütü, İsrail’in Gazze'ye yönelik saldırılarda, işlediği savaş suçlarını belgelemeye devam ediyor. UCM Başsavcısı Karim Khan, bu kişilerin en az 7 Ekim 2023 tarihinden itibaren savaş suçları ve insanlığa karşı suçlardan, cezai sorumluluk taşıdığına inanmak için makul gerekçeler olduğunu söyledi. Khan, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında “Filistinlilere karşı savaş ve insanlık suçu işlediklerine dair yeterli kanıt bulunduğu” gerekçesiyle tutuklama talebinde bulundu. Başsavcı, “savaş suçu işledikleri” gerekçesiyle, Hamas'ın Gazze Şeridi’ndeki lideri Yahya Sinvar’ın yanı sıra, Hamas'ın siyasi lideri İsmail Haniye ve Hamas’ın askeri kanadı olarak bilinen İzzeddin el-Kassam Tugayları'nın lideri Muhammed El Masri'nin de tutuklanmalarını istedi.
Bu kararın hemen arkasından ABD Başkanı Jeo Biden, bu kararı utanç verici bulduğunu söyledi. Dış İşleri Başkanı ünlü Yahudi (!) Antony Binken ise bu kararı “temelden reddettiklerini” söyledi. Arkasından Netanyahu’yu hem Cumhuriyetci hem de Demokrat senatörler, ABD kongresinde konuşma yapmaya davet ederek, desteklerini yenilediler. Cumhuriyetçi Trump ise, Demokrat Biden’in İsrail’e verdiği desteği az bularak, bu savaşın “medeniyetle vahşilik, ahlaksızlık ve iyiyle kötü arasındaki bir savaş” olduğunu iddiasında bulundu ve seçildiği taktirde Filistin destekçilerini sınır dışı edeceğini söyledi. Ayni Trump, daha önce Filistinlilere yapılan destekleri keserek, 7Aralık 2017’de Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıdı ve Tel Aviv’de ki elçiliğini Kudüs’e taşıdı. 25 Mart 2019’da, 1967 savaşıyla İsrail’in işgal ettiği Suriye’ye ait olan Golan Tepeleri’nin ilhakını tanıdı. Diğer Batı’lı devletlerin çoğu bu haksızlıklara destekçi oldular. Böylece BM’nin iki devletli çözüm önerisini zora soktular.
Asıl Yahudi işgalinin, ABD ve diğer Batı’lı devletler üzerinde olduğu bir gerçek. Gazze’deki vahşice katliam, bu gerçeği daha da görünür hale getirdi. Ancak yeryüzünün her ülkesinde olduğu gibi bu ülkelerde de vicdan sahibi insanlar var. Başta ABD olmak üzere, her Batı ülkesinde, İsrail zulmüne karşı binlerce insan protestolara başladı. Zulüm ebedi değildir. İnsanlık bu zulme dur demeye başladı. Şafak gecenin en karalık döneminde söker. Gazze’nin bu direnişi ve verilen 36 bin şehit insanlığı uyandıracak, insanlık galip gelecek, Siyonist esaret bütün dünyada son bulacaktır.