DOĞUM YILDÖNÜMÜNDE PEYGAMBERİMİZİ ANLAMAK
MAKALE
Paylaş
31.08.2025 15:33
2.102 okunma
Prof. Dr. Celal Kırca

“Benzeri yapılacak olan, benzetilmek istenen şey, model, bir şeyin benzeri, tıpkısı, misal, durumu ve niteliği benimsenmeye değer kimse ya da şey ” [1] anlamlarına gelen örnek sözcüğünün, Kur’an’daki karşılığı “üsve” dir. Âyette “Allah’ın resulü, Allah’ı ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah’ı çok ananlar için güzel bir örnektir.” [2] denilmektedir. Bu tanımlamanın ve bu özel övgünün, Kur’an’da Hz. Peygamber’den başka, Hz. İbrahim ve kendisiyle beraber olanlar için de yapıldığını ve “üsvetün hasenetün” ifadesi ile örnek gösterildiği görülüyor. Kur’an’da üç kere kullanılan bu övgüden biri Hz. Peygamber, [3] diğer ikisi ise Hz. İbrahim’e aittir. [4]

Hz. Peygamberin “güzel örnek” oluşunu, ayetin iç ve dış bağlamından hareketle onun yiğitlik, cesaret ve yüksek karakteriyle yorumlayanların yanında, [5] onu örnek almanın Müslümanlar için dinî bir hüküm ifade ettiği, bu hükmün ise farz veya müstehab olabileceği; farzın dini konularda, müstehaplığın ise dünya işlerinde olduğu görüşünde olanlar da bulunmaktadır. [6] Buna karşılık, Hz. Peygamberin bütün yaptıklarının ve söylediklerinin tek bir hüküm çerçevesi içine alınamayacağı her davranışının ve her sözünün ayrı ayrı ele alınarak Kur’an bağlamında veya diğer deliller çerçevesi içinde değerlendirilmesi gerektiği kanaatinde olanlar da mevcuttur. [7]

Hz. Peygamberin örnek oluşunu, bu sözcüğün kavramsal anlamından hareketle anlamaya çalıştığımızda, yukarıda yapılan tanımlardan “durumu ve niteliği benimsenmeye değer kimse” ve “benzeri yapılacak olan, benzetilmek istenen şey” tanımlarına uygun olduğunu ve onu örnekliğini bu tanımlarla açıklamanın daha doğru olacağı anlaşılıyor. Bu açıklamadan ortaya çıkan sonuç ise bu örnekliğin ancak model olabileceği, yoksa bir kısım insanlarca ileri sürüldüğü gibi teşebbüh olamayacağıdır. Çünkü teşebbühde benzeşme ve aynileşme söz konusu iken, modellikte “örnek alma” söz konusu olmaktadır.

Bu nedenle Hz. Peygamber’e kimlik olarak teşebbüh asla mümkün değildir. Zira bir Müslümanın kimlik olarak Hz. Peygambere benzemesi ve onunla aynileşmesi nasıl mümkün olabilir? Zira her beşer gibi Hz. Peygamber’in de kendine özgü vasıfları ve nitelikleri vardır. Dolayısıyla bu vasıflar, ona özgü bir niteliğe sahiptir. Zira her insanın, boyu, kilosu, yüz şekli, kaşı ve gözü kendisine özgüdür ve bu nedenle bu nitelikler evrensel bir niteliğe sahip değildir. Zira evrensellik, biyolojik ve fiziksel niteliklerde değil, kişisel yetileri ile yaptıkları işlerin, tutum ve davranışların nasıllığı ile ilgilidir. Dolayısıyla teşebbühde tarihsellik; örneklikte ise evrensellik vardır. Mesela yazar yerel olduğu halde yazma işi evrenseldir. Bu nedenle kim sorusunun cevabı, çoğunlukla yerelliği ya da tarihselliği; nasıl sorusunun cevabı ise evrenselliği gösterir. Ancak büyük oranda evrensellik, yerellik ya da tarihsellikten geçmektedir. Zira insan, içinde yaşadığı toplumdaki ilişkilerinden hareketle insanlığın ortak değerlerini yakaladığı zaman evrenselliği yakalar. Bu nedenle evrensellik, işin veya kişinin ne veya kim olduğu ile alakalı değil; işin ya da kişinin nasıllığı ile alakalıdır. Evrensel olmak, yerel çizgileri, unsurları ya da renkleri hiç taşımamak da değildir. Bilakis her evrensel olanın içinde tabiî olarak az veya çok bir yerellik ya da tarihsellik mevcuttur. Bu nedenle Kur’an’da yer alan bilgiler, Hz. Peygamberin kim olduğunu ifade eden biyolojik ve fizyolojik varlığına ve buna bağlı kimliklerine değil; onun nasıllığını ifade eden kişilik özelliklerine yöneliktir.

Nitekim onun nasıl bir kul, nasıl bir insan olduğunu, kısaca nasıllığını vurgulayan ayetlerde, “büyük bir ahlak üzere” [8] olduğu ve “Allah’ın rahmeti sebebiyle insanlara kaba ve katı davranmadığı” [9] açıkça beyan edilmektedir. Bu ve benzeri tanımlamalar, Hz. Peygamberin kimliğine değil, kişiliğine özel vurgu yapıldığını göstermektedir. Dolayısıyla Kur’an’da onun örnekliğine/kişiliğine yapılan bütün vurgular, bu örnekliği yerel ve tarihsel boyutlarından soyutlayıp evrenselliğe yönlendirmek amacını taşıdığını da göstermektedir. Zira onun örnekliği; nasıl bir kul, nasıl bir insan, nasıl bir baba, nasıl bir koca, nasıl bir komşu, nasıl bir arkadaş, nasıl bir dost, nasıl bir yönetici, nasıl bir eğitici vs. gibi evrensel olma potansiyeline sahip nitelikleri yönüyledir Bir başka deyişle Hz. Peygamber, kul oluşu ile değil, nasıl bir kul oluşu ile; insan oluşu ile değil, nasıl bir insan oluşu ile bize örnektir. Yoksa biyolojik ve fizyolojik yönleri ile veya yerellik ifade eden sosyo-kültürel, sosyo-ekonomik ve sosyo-politik araç ve gereçlerin veya formların bir şekilde onun tarafından kullanılmış olması yönüyle değil. Mesela, yolculuk esnasında deveye ve ata binmesi; savaşta ok, mızrak atması, kılıç kullanması; diş temizliğinde misvak kullanması, hasırda veya kumda yatması; çok hanımla evlenmesi vs. gibi yerel ve kültürel unsurlar veya bunlarla alakalı şeyler, onun kişiliğini yansıtan evrensel nitelikli örnekler değildir.

Buna karşılık taleplerinde ve tenkitlerinde kendi sınırları içinde kalması, başkalarının sınırlarına saygı göstermesi; başkalarının duygularına değer vermesi; kavgaya taraftar olmaması; sevgisini ve saygısını her fırsatta karşısındakine hissettirmesi; anlaşmazlıklarda her iki tarafın hakkını ve onurunu koruyan çareler üretmesi; akrabalık bağlarına saygı göstermesi; yoksullara yardım elini uzatması; doğruyu ve doğruları desteklemesi; sözü ve özünün bir olması; kaba ve katı davranmaması; müsamahakâr oluşu; insan hayatında kaybolan dengeleri yerli yerine koyan davranışlarda bulunması; mikro kimliğin hakim olduğu bir dönemde, makro kimliği tavizsiz uygulaması ve kimliklere değil de Kur’an’ın ölçüt olarak sunduğu ilkelere ve kurallara bağlı kalmaya özen göstermesi vs. gibi kişiliğini yansıtan örnekler, evrensel bir niteliğe sahip olan davranışlarıdır.

Bu nedenle doğru bir din anlayışına sahip olabilmek için Hz. Peygamberin kimlik ve kişiliğinin çok iyi bilinmesi, tebliğde uyguladığı yöntemin iyi kavranması, büyük önem arz etmektedir. Şayet ilk defa İslâm’la tanışan insanlar, Hz. Peygamber yerine doğrudan yazılı bir metin ile karşılaşmış olsalardı, tebliğ, tebyin, telkin, öğüt verme ve örnek olma gibi olgular, 23 yıl süren çaba ve gayretler halinde yaşanmasaydı, acaba İslâm bu kadar başarılı olabilir miydi?

Bundan dolayıdır ki ne Kur’an’dan soyutlanmış bir peygamber, ne de peygamberden soyutlanmış bir İslâm anlayışı doğrudur. İşte bunun için doğru bir Kur’an tasavvuruna ve yine doğru bir Peygamber tasavvuruna ve anlayışına ihtiyaç vardır. Bu ihtiyaç, günümüzde mevcut Peygamber anlayışları ve buna bağlı zihin karışıklıkları dikkate alındığında çok daha önem arz etmektedir.

Bu nedenle Kur’an, bir Müslüman için ne ifade eder? Hz. Peygamberin davranışları ne ifade eder? Veya Kur’an ne ifade etmelidir? Sünnet ne ifade etmelidir? Sorularının doğru cevabı verilmedikçe, zihin karışıklığın da devam edeceği anlaşılmaktadır. Doğru cevap, Kur’an’ın ölçüt, Hz. Peygamberin davranışlarının ise örnek oluşudur; diğer bir ifade ile Kur’an’ın norm koyucu, sünnetin ise formu belirleyici oluşudur. Bu nedenle, hayata temel ölçütü Kur’an koyar, sünnet ise bu ana kaynağın açıklanmış ve yaşanmış şeklini ifade eder. Normlar asıl oldukları için, onda değişme olamaz. İbadetler gibi zamanla sınırlı olmayan formlar hariç, diğer formlarda ise duruma bağlı bazı değişimler olabilmektedir. Söz gelimi ağzı yıkamak, bir başka deyişle diş temizliği yapmak, bir normdur. Bu temizliği misvakla yapmak ise, bir formdur. Hz. Peygamberin döneminde bu normun uygulanmasını sağlayacak misvaktan başka bir form mevcut değildi. Bugün bu normun uygulanmasını sağlayacak diş fırçası ve diş macunu gibi başka formlar da mevcut. Ancak misvak, bir form /temizlik aracı olarak yerel ve tarihsel bir niteliğe; diş temizliği ise evrensel bir niteliğe sahiptir. Bu nedenle örnekliği yerel ve tarihsel olanda değil de evrensel olanda aramak daha doğru bir tercih olacaktır. Bununla birlikte yerel olan bazı şeylerin evrenselleştirilme potansiyeline sahip olduğunu ve zaman zaman evrenselleştirilmeye çalışıldığını da göz ardı etmemek gerekir.

Konuyu Mevlana’dan bir hikaye ile örneklemek istiyorum: Mevlana’ya bir gün birisi gelir ve ona Hz. Peygamberin kuşağının olup olmadığını, varsa nasıl olduğunu, kaç arşın uzunlukta ve hangi renkte olduğunu sorar. Mevlana; “Bunu bilmekle ne yapacaksın, eline ne geçecek, Hz. Peygamber kuşak kullanırdı, kullanmazdı veya vardı, yoktu, bunu bilmek sana ne fayda verecek?” diye sorar. O da şöyle cevaplar: “Sakalım onun sakalı gibi oldu, sarığım da onun sarığına benzedi, hatta ayaklarımda çöl ayakkabısı var, Konya toprağında çöl terliği ile geziyorum. Elbisem de onunkine benzedi, geriye acaba Hz. Peygamber kuşak kullanıyor muydu; kullanmıyor muydu meselesi kaldı. Bunu da kimse cevaplayamadı. Onun için sana geldim. Ben ona benzemek istiyorum”, der. Mevlana ona cevap olarak, “Sen bu kafa ile benzesen benzesen ancak Ebu Cehil’e benzersin”, dedikten sora şöyle devam eder: “Dış görünüş ve kıyafet itibariyle Hz. Peygamberle Ebu Cehil arasında bir fark yoktur. Fark surette değil, siretlerdedir. Sende Hz. Peygamberin şekil ve kıyafetinden nelerin olduğu değil, Hz. Peygamberin ahlakından, dürüstlüğünden, hoşgörü ve insanlığından ne var onu söyle. Ona ancak öyle benzersin der. [10]

Fazla söze ne hacet! Mevlana’nın bu cevabı, Hz. Peygamber’i bize çok güzel anlatıyor.

 


[1] Türk Dil Kurumu,Türkçe Sözlük,2/926

[2] Ahzâb, 33/21.

[3] Ahzâb, 33/21.

[4] Mümtehine, 60/4, 6.

[5] Süleyman Ateş, Yüce Kur’an’ın Çağdaş Tefsiri, İstanbul, 1990, 7/144.

[6] Kurtubi, el-Cami li Ahkâmi’l-Kur’an, Beyrut, 2003, 7/1116.

[7] Hayrettin Karaman ve diğerleri, Kur’an Yolu, Ankara, 2004, 4/344.

[8] Kalem, 68/4.

[9] Âl-i İmrân, 3/159.

[10] İsmail Yakıt, Hz. Peygamber’i Anlamak, İstanbul, 2003, s. 41-42.

 

Yorum Ekle
Adınız :
Başlık :
Yorumunuz :

Dikkat! Suç teşkiledecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

sanalbasin.com üyesidir

ANA HABER GAZETE
www.anahaberyorum.com
İşin Doğrusu Burada...
İLETİŞİM BİLGİLERİMİZ
BAĞLANTILAR
KISAYOLLAR
anahaberyorum@hotmail.com
0312 230 56 17
0312 230 56 18
Strazburg Caddesi No:44/10 Sıhhiye/Çankaya/ANKARA
Anadolu Eğitim Kültür ve Bilim Vakfı
Anadolu Ay Yayınları
Ayizi Dergisi
Aliya İzzetbegoviç'i
Tanıma ve Tanıtma Etkinlikleri
Ana Sayfa
Yazarlarımız
İletişim
Künye
Web TV
Fotoğraf Galerisi
© 2022    www.anahaberyorum.com          Tasarım ve Programlama: Dr.Murat Kaya