Evliya Çelebi Seyahatnamesi’ni ,bir şehir ve ülkeler rehberi, bir anı demeti, bir tarih kitabı olarak görebilirsiniz. Ciltlerde, Evliya Çelebi’nin geçtiği yerlerin en ince detayına kadar tanıtımı vardır. Bir yere gitmişse, oranın camileri, hanları, hamamları, kalesinin özellikleri, şehirde kaç ev olduğuna kadar teferruatlı şekilde anlatılır.
Evliya Çelebi, Sultan 1.Ahmet zamanında doğmuş, Sultan 4.Murat ve Sultan İbrahim döneminde yetişkin bir insan olarak, o zamanki tüm Osmanlı mülkünü gezmiştir. Hatta bir ara Amsterdam gibi Osmanlının dışında kalan yerlere de gitmiştir.
Eserlerde çıplak gözle görülenler, en detayına kadar anlatılmıştır. Bu, gezi ve şehir rehberi olabilecek bilgiler bakımından önemlidir. Ancak yaşadığı çağın dışında anlatılanlarını ben ,mübalağadan öte yanlış bilgilerle dolu olarak buldum. Doğruluğu teyit edilecek bilgiler var. Nereden aldığı, hangi tarihçiden, hangi tarih kitabından iktibas ettiği belli olmayan bilgiler..
Evliya Çelebi denince, en başından, biraz tebessümle anılan mübalağalı bir anlatım hemen hatırlanır. Başta “şefaat ya Resulullah diyecek yerde,seyahat ya Resulullah “demesi, ilk tebessümdür. Erzurum’un soğuğu anlatırlarken ; “..kedi damdan dama atlarken, soğuktan havada donmuş kalmış, yaz gelince, buzlar çözülünce pat diye aşağıda düşmüş” anlatımı da “mübalağaya” tam da damgasını vurmuştur. Aslında bu olay Evliya Çelebi’nin başından geçen bir olay değildir. Erzurum’un soğuğu anlatılırken, halk arasındaki bir rivayeti diye getirmiştir. Bu iş, Evliya’nın başından geçmemiştir. Erzurum’un soğuğunu anlatan zat, Erzurum’da hava ne zaman ısınır dediklerinde ;”Ben burada 11 ay 29 gün kaldım. Hep yaz gelecek dediler ben görmedim. Kedinin birisi damdan dama atlarken boşlukta dormuş.8 ay sonra Nevruz’da miyavlayarak düşmüş” demiş. Evliya burada söylentiyi yazmış.
Ciltlerde, olayın anlatımı bir sıra ile değildir. Bir şehir anlatılırken ,aklına kendinden önceki bir kral, komutan veya padişah gelince ,konu hemen oraya dönerek anlatılıyor. Bunların bazıları yukarıda değindiğimiz gibi yanlış . Bazılarının da ispatı, yani doğru olmadığının ispatı mümkün değil. İspat edemeyince; Evliya Çelebi böyle demiş. Doğru mu acaba diyorsunuz.. Mesela, Yedikule-Eyüp kapısı arası 8810 adımdır. Ahırkapı -Yedikule arası 10.000 adımdır. İstanbul’un tüm çevresi 30.000 adımdır diyor. O zaman bunu kim ölçebilir ? Hani Nasreddin Hoca’ya “dünyanın merkezi i neresi” demişler, O da ayağını bir adım öteye atarak; ”..işte burası ”demiş. “Yok ya olur mu” demişler:” O zaman öyle ise ölçün bakalım “ demiş. Onun gibi bir iş bu. O zaman İstanbul’un çevresini ölçecek avere adam var mıydı? Mecburen herkes Evliya’ya inanmış olmalıdır.
Ciltlerde olaylar sıra ile anlatılmamış demiştik. Ankara Savaşı, 1.cilte anlatılıyor. Hiç bir sebep yokken Yıldırım Beyazıt’ı hatırlıyor. Ve konu Ankara Savaşı’na geliyor. Ankara Savaşı’nı anlatmaya başlıyor. Timur’u sevmiyor. O’na ”Nursuz Timur” diyor.
Ve Beyazıt savaştan bir hafta sonra öldü diyor. Oğlu Çelebi Mehmet 40.000 namlı bahadır ile Timur ‘u Amasya’ya kadar kovaladı ve babasının ı intikamını aldı diyor. Hayır !.. Kesinlikle böyle bir şey olmadı. Çelebi Mehmet, Timur’u kovalamadı. Timur Anadolu’da Kütahya’yı merkez yapıp 3 yıl kaldı. Osmanlının belini kırdı Timur. .Bir çok şehri zorla aldı. Osmanlı kardeş kavgasının sahnesi oldu Timur 4 kardeşi birbirinden habersiz gizli gizli destekledi. Osmanlı ,10 yıl kendine gelemedi. Kitapda bir yanlış anlatım bu.(2.cilt saf 494)
Osmanlının kuruluşu ilk başta anlatılması gerekirken, 2.ciltte.Ankara Savaşı’ndan sonra anlatılıyor. O da Edebali’nin adı geçince.. Evliya Çelebi i ,Edebali’nin peygamber soyundan olduğunu, Orhan’ın Edebali’nin kızından doğduğu için Osmanlı’nın da peygamber soyu olduğunu yazıyor.(2.cilt sf.761) Hayır ! Gene bu da yanlış…
Edebali, peygamber soyundan olabilir. Bir kere Orhan ,Edebali’nin i torunu değildir. Evet, Osman Gazi Edebali’nin kızı Bala Hatun’la evlendi. Ondan Alaaddin doğdu. Osman Gazi ,sonra, Kızılbeyoğlu Umur Bey’in kızı Malhun Hatun ile evlendi. Ondan da Orhan doğdu . Alaaddin büyük ,Orhan küçüktü. Edebali’nin torunu Alaaddin in padişah olmadı ki, Edebali’nin soyu devam etsin.. Bu da büyük bir yanlış. Evliya Çelebi bunları nereden yazıyor, hangi tarih kitabından esinleniyor belli değil .Kitabın bir yerinde; “Dünya tarihçilerinin ve ademoğullarının söylediklerine göre “diyor. Yani kendinden önceki anlatımlar konusunda tamamen söylentilerden esinlenmiş. Kendinden öncekilerin anlatımı hangi kitaptan belli değil.
Yalnız bu arada ,bazı tarih bilgileri de doğru. Hakkını yemeyelim. Mesela İstanbul’un 10 kere kuşatılmasının anlatımı ,tamamen doğru bilgilere dayanıyor. Ama kitabın yani 1.cildin bir yerinde “İstanbul’u Süleyman Peygamber kurdu”diyor. Bunun hiçbir kaynağı yok.
Kitapların 2.cildinde Karadeniz’i gemi ile gezen Seyyah, bu denize irili ufaklı 1800 nehrin aktığını yazıyor. Bunu bugün bile saymak mümkün mü bilmiyorum.. Tuna’nın 700 ırmak ile birleştiğini da yazıyor. Say sayabilirsen..
Evliya Çelebi’nin köyleri ve şehirleri anlatımı ve bir şehir rehberi gibi eser verdiğini yazmıştım. Gezdiği her yeri böyle anlatıyor Bazen gittiği yerlerin yiyeceklerini, mahallelerinindeki yaşayışı anlatıyor. Buralar çok güzel. Bazı yerlerin nüfusunu bile yazıyor. Erciş Kalesini ,Adilcevaz’ı Süphan Dağı’nı, oradaki akarsuları çok güzel tasvir ediyor. Hacca gittiği zaman Mekke ve Medine’deki durum anlatılıyor. Nil Nehri’nin kıyısındaki köyleri isim isim yazıyor. Şam’ın mahalli yiyeceklerini uzun uzun anlatıyor. Rodos ’un köylerini, Ada’yı Sultan İbrahim’in komutanı Yusuf Paşa’nın nasıl aldığını anlatıyor. Oradaki Ökkur köyünü ,Uluova köyünü Hanhaloz köyünü, oradaki kaleleri, camileri kiliseleri bir bir anlatıyor.
Ama bazı anlatımların bugüne rehber olması mümkün mü? Anlatılanların bazıları sadece tarihte kalmış..
Kitabın 3. Ve 4.cildinde Ertuğrul Gazi’nin babasından, Ceber Kalesi’nden bahsediliyor.(sf.129) Burada da yanlışlıklar var. Dili diplomatik değil Evliya’nın .Yazıyı bir sayfada bitiririm diyordum. Gelecek yazımda, Evliya Çelebi Seyahatnamesinde diğer gördüklerimi yazacağım. Selamlar..