Adli Tatil’de memlekete gittik. Mobil imza ile dosyaları geriden takip ediyoruz ama, adı üstünde tatil bu. Aynı işleri yoğun olarak yapacak değiliz ya..
Aslında tatil, yoğunlaştığın işleri biraz bırakıp, onlara ara verip, başka bir iş yapmak gibi geliyor bana..
Yeni ağaç fidanları dikmişiz, onlar sulanacak, bahçeye şekil verilecek, ev aylardır boş kalmış bakılacak ve temizlenecek, yorulunca dut ağacının gölgesinde biraz dinlenilecek .Çocuklar ;”.. baba hadi denize gidelim ” dediklerinde, denize de gitmek.. “Biraz kitap okuyalım bana dokunmayın” demek de bir başka iş.
İşte tatil bu. Başka bir iş yaparak asıl işin yorgunluğunu gidermek..
Ağaçlarla uğraşmayı seviyorum. Kendi diktiğim fidanın büyümesini görmeyi ,büyüdükçe meyvelerini elimle koparıp yemesini seviyorum. Bir de kendi ağacımın gölgesi gibisi yok. En iyi gölge benim ağacın gölgesi sanki..
Bahçeyi dolaşırken bakıyorum, elmada bir iki, şeftalide bir iki meyve var. Üzümler zaten fora..Bahçede
Yeni meyveye gelen, gelemeyen ağaçların yanında eskiden babamdan kalma ağaçlar da var. Mesela bir elma ağacı var.Uzamış mı uzamış..En tepesinde bir elma olsa alınması zor. Ama ağaç sanki kısır.15 yılı bulan yaşına rağmen başında 6-7 elma var. Hem de küçük küçük. Dibi sulanmamış susuz kalmış diye köküne iki senedir su veriyorum, gene durumu aynı.
Köye varınca amcam yanıma geldi.”Hoş geldine geldik yeğenim”dedi. ”..amca gelmek bize yakışır.Ben sana gelecektim “ dedim. Yaşlı adam lafı gediğine koydı:”Yeğenim bana uğra da sana bir hoş geldin” denmez ya, elbette biz geleceğiz” dedi. Evin içine oturalım” dedim. “Hayır, ben dut ağacının altına oturursam, rahmetli abim şuradan çıkıp gelecekmiş gibi geliyor.Dışarı oturalım” dedi. Kahve içtik.Eski halleri, durumları konuştuk. Geçmişi yad ettik...
Amcam tam kalkmadan önce bahçeyi bir gezdirip ağaçlar hakkında fikir almak istedim. O bahsettiğim kısır elmayı gösterdim. Baktı baktı..”Sen bunu dibinden kökle, yerine g.tü mühürlü bir limon dik” dedi.
“.. o ne demek “demeye fırsat bulamadan gitti.
Başka bir gün ziraatan iyi anlayan bir arkadaşa bu olayı anlattım. Amcam; “g.tü mühürlü limon dik” dedi bu ne demek dedim. O da “sağlam bir fidan dik” demek istemiş ama, sen o ağacı hemen kökleme! Önce ağacı iyice bir buda. Hiç dalı falan kalmasın. Hani eşşek traşı denen cinsten..Ağacı ölümle bir korkut. Gene istediğin gibi olmazsa, o zaman ağacı kökle” dedi. Bakalım iksinden birini yapacağız…
Benim bildiğim ağaçları küçükken üç türlü sulama sistemi var. Damlama sistemi, vahşi sulama sistemi ,bir de hortumu ağaç köklerine tutarak sulama sistemi. Bahçenin kenarından kanal geçiyor. Su bol..
Geçen yıl vahşi sulamayı tercih ettik. Ağaç sıralarına bülük bölük arıklar açmışız. Bir arıktan sulama bitince öbür kanalete çeviriyorum suyun başını .. Böyle böyle bütün ağaçlar sulanıyor.
Vahşi sulamada ağaçların hepsi doya doya sulanıyor desek olur. Ama bunun bir zararı var: İki ağaç ve fidan arasındaki boşlukta ve ağaçların dibinde müthiş yabani otlar bitiyor. Bizim oralarda “kanyaşı” diye bir ot vardır. Ayrık otunun beteri..Geçen yıl kanyaşı beslemekten bıktım. Yol yol bitmiyor kanyaşıları..
Bu yıl dinamo ile kuyudan su çekip, ağaçların dibine elle hortum tutarak sulamayı tercih ettim. Kanyaşı beslemekten kurtuldum.
Ağaçlarla ve bitkilerle uğraşmak kadar kutsal bir şey var mı? Ağaç insanın kendi evladı gibi oluyor. Kurusa veya susuz kalsa üzülüyorsunuz. Bol meyve verirse seviniyorsunuz. Onların meyvesi pazardan aldıklarınız gibi değil.
Ağaç insanın kendi evladı gibi oluyor derken, evladı adına orman yapan bir doğa aşığından da kısaca bahsetmek gerekir dedim .
25 yıl önce trafik kazasında ölen lise talebesi oğlu adına 500 dönüm araziye 50.000 ağaç diken doğa aşığı Rahim Demirbaş.. Oğlunun acısını kalbine gömüp ,ağaç yetiştirmekle avunmak istemiş.. Yola böyle çıkmış. Diktiği fidanlar ormana dönmüş.
Ereğli’nin Beyören Köyü’nde çakır dikenden başka bir şeyin bitmediği bozkıra hayat veren adam…Hiç ağacın olmadığı yerde bir orman. ..
Rahim Abi’yi 1977-1978’de tanıdım. Selçuk Eğitim Enstitüsü’nün müdürü idi o zaman .Matematik öğretmenliği yaptı. Dershane kurdu. Binlerce talebe yetiştirdi .Şimdi de binlerce ağaç yetiştiriyor.
O, fırsat bulsa, daha büyük arazilere daha çok ağaç dikmeye hevesli .Omuzunda kürek ,ayağında çizme, her ağacın dibini ellemiş.. TEMA’nın, Orman Bakanlığı’nın da dikkatini çekmiş, ama bu kadar büyük işi tek başına yapmış.( İnternete girin Yahya Demirbaş Ormanları diye yazın Rahim beyi görün derim)
Hay gayret Rahim abi ! Ülkede senin gibi doğa aşıkları daha çok çıksın da her yer yemyeşil olsun.