Kar ayaz eserken Şubat gecesi
Bir felaket oldu bitmez acısı
Derin uykudayken kesti nefesi
Yer, yüreğim kadar yarılmamıştır
İki bin yirmi üç, altı Şubat’ta
Saat dört on yedi, doğan şafakta
Binalar hurdahaş, yoktu ayakta
Yerküre, bu kadar dürülmemiştir
Yıldızlar ağladı, bulut ağladı
Feryatlar, çığlıklar yürek dağladı
Çaresizlik, yollarımı bağladı
Bu yüzden imdada varılmamıştır
Öyle bir yıkım ki kıyamet koptu
On binlerce hayat ortada yoktu
Sinelere saplı zehirli oktu
Böyle can evinden vurulmamıştır
Malatyam, Maraşım, Antebim, Hatay
Osmaniyem, Urfam, Adanam vay vay…
Beş yüzyıldan beri soluyan bir fay,
Bu zamana kadar delirmemiştir
Adıyaman adı, yamandan gelir
Feryadı figanı zamandan gelir
Yürek sızıları alkandan gelir
Bulandı suları durulmamıştır
Yıkıldı ülkemin nazlı bölgesi
Abandı üstüne mahşer gölgesi
Huzuru mahşerde berat belgesi,
Ne yazık bizlere verilmemiştir
Bir masum çıkarken yıkık binadan
Belli, gitmiş değil, henüz dünyadan
Nice yavru öksüz kaldı anadan
Acı hüzün böyle karılmamıştır
Enkaz altıdayken parlayan gözler
Acı denizinden damlayan sözler
İbret aldık mı ki acaba bizler?
O bilince halâ erilmemiştir
On binler enkazda ezilip öldü
Yarab ne acıydı, ne fenâ hâldi?
Biliyoruz hüsran katından geldi
Bu kadar can yere serilmemiştir
Dizilmiş sıraya can bedenleri
Ne yanında kimse, ne sevenleri
Siyah bir torbada nazik tenleri
Bir kefene bile sarılmamıştır
Yangın yeri yürek, boğazda düğüm
Gecelere döndü güneşli günüm
Nasıl da gerçekmiş binlerce ölüm
Yeryüzü bu kadar gerilmemiştir
Binalar yıkıldı halkım perişan
Devlet ve milletti imdada koşan
Yardım konvoyları sel gibi coşan
Böyle, can meydana sürülmemiştir
Kızılay, Mehmetçik, AFAD, ve fertçe
Mehmetçik, Madenci, Umke, milletçe
Direndi acıya, sabırla mertçe
Daha böyle ruhla, dirilmemiştir.
Unutuldu o gün Habille Kabil
Gönüller birleşti kalmadı hâil
Kanatlandı millet, sanki ebabil
Bu güne dek böyle derilmemiştir
Enkazdan gelirken inilti nefes
Seferber olmuş da milletçe herkes
Cankurtaran yiğit duydukça bir ses
Canhıraş çabadan yorulmamıştır
Ejderha yatardı yerin altında
Olmamıştı insan onun farkında
Dünyanın en derin deprem çarkında
Beş yüz yıldan beri kırılmamıştır
Mahşer denemesi bizdeki bu hâl
Mahşer günü yardım, ebedî muhal
Her şeye muktedir Allah zülcelâl
Mümin, kâfir kadar yerilmemiştir
Tabiat kanunu deyip durursun
Sağlam yapın yoksa böyle olursun
Kendin ne ektiysen, onu bulursun
Ettiğinden başka sorulmamıştır
Eloğluna bi bak, binalar nasıl?
Doğruluk dürüstlük ahlâktır, asıl
Depremler yıkmıyor onu elhâsıl
Örümcek ağından örülmemiştir
Birçok kansız, arsız fitne saçtılar
Kahraman erler de, serden geçtiler
Can kurtarmak için tünel açtılar
Lakin her enkaza girilmemiştir.
Ölüler ders değil kara vicdana
Kin ve haset saçar onlar meydana
Bu kadar iftira yalan dolana
Bir delil ortaya sürülmemiştir
Ölümü kucakla, enkazları yar,
Yaralı masumu kucağına sar…
Gezsen göremezsin binlerce diyâr
Senin gibi millet görülmemiştir
Mustafa Yıldız, 14 Şubat 2023/ANKARA