Erzurum deyince aklıma ilk gelenlerden biri tarih diğeri kahramanlıktır. Ve bir de acı. Çünkü Erzurum, istila ve işgaller kadar depremleriyle de anılır.
Yozgat Lisesi’nde okurken, rahmetli hocamız Mualla Ulusoy, başka yerlerde rastlayamadığım bir hikâyecik anlatırdı. Aksak Timur, Erzurum’u yakıp yıktıktan sonra Sivas’ı da yakıp yıkmış, bu arada Yıldırım Bayezid evladından Ertuğrul’u öldürmüştü. Bu hale çok müteessir olan Yıldırım, uzaktan bir çobanın çaldığı yanık kaval sesine kulak kabartarak; “Çal çoban çal, Ertuğrul gibi bir oğlun mu öldü, Sivas gibi bir kal’an mı yıkıldı!” demişti. İstilaların en şedidi Moğol istilasıdır. Akkoyunlu-Karakoyunlu mücadelelerinden sonraki büyük istila ise Şah İsmail istilasıdır. Şah da şehri yakıp yıkmış ve halkı Şiiliğe zorlamıştır. Rivayete göre, Şah İsmail üzerine yürüyen Yavuz Sultan Selim, Erzurum’un çok yakınında konakladığı halde, baykuş yuvasına dönen kaleyi görmemek için şehre girmemiştir.
Erzurum da, İstanbul ve Diyarbakır gibi surları, kalesi ve kapılarıyla ünlü bir şehrimizdi. İçkale’yi çevreleyen surlar dışındakiler yok olmuş ve kapıların sadece isimleri kalmıştır. Tebrizkapı, Gürcükapı, Taçkapı, Yenikapı, Erzincankapı, Karskapı, Ardahankapı, İstanbulkapı, Harputkapı.
ANADOLUNUN KİLİDİ
Gerçekten Erzurum hem stratejik konumu hem de tarihi itibariyle millet hayatımızda önemli bir yere sahiptir. Anadolu’ya hâkim olmak isteyen güç, önce Erzurum’a hâkim olmalıdır. Erzurum, stratejik açıdan Anadolu’nun kilidi mevkiindedir. Bu gerçeği takdir eden Bizans İmparatoru Romen Diyojen, Mısır Fatimîleri üzerine giden Sultan Alparslan’ı arkadan sarmak üzere bu bölgeye harekât yapmış; İmparatorun bu teşebbüsünü haber alan Alparslan, Suriye’de iken süratle Malazgirt’e dönmüştür. Aziz Atatürk’ün ilk kongresini Erzurum’da toplamış olması da bu açıdan herhalde tesadüf olmasa gerektir.
İyiler gibi, kötüler de Erzurum’a hâkim olmak istemişlerdir ki, Osmanlı döneminde bunların en azılıları yeniçeriler ve Abaza Mehmet Paşa’dır. (IV. Murad dönemi.) Devlete iki defa isyan eden Mehmed Paşa, Bağdad asileri Bekir Subaşı ve oğlu Derviş Mehmed gibi İran Şahından yardım istemiş; ancak onun bu niyet ve teşebbüsü hakkında önceden haber alındığından lazım olan tedbirlere zamanında başvurularak, tehlike Osmanlı-İran savaşına dönüşmeden önlenmiştir. İran Şahının gönderdiği kuvvetlerin kumandanı, Kars kalesi muhafızı tarafından yakalanarak İstanbul’a gönderilmiştir.
İstanbul’da Rumeli Hisar’ında hapsedilen İran kumandanı, kendisine yemek getiren bir Ermeni dönmesinin yardımıyla, kale pencerelerinden aşağı sarkarak inmiş ve sahilde bekleyen bir kayıkla kaçmıştır. Önceki yazılarımda da belirtmeye çalıştığım gibi, bu bereketli topraklar ne yazık ki cahiller, gafiller ve hainler yetiştirmek için de gayet münbit idi.
UNUTMAYALIM! RUS DAİMA RUS’DUR
Celali asisi olan Abaza Mehmed Paşa’nın, II. Osman’ın kanını dava bahanesiyle yeniçerileri öldürmesinden sonra Erzurum askeri açıdan zayıflayınca şehir Rus tehdidi altına girdi. Ruslar, Ermenilerin de yardımıyla Erzurum’u 1829’da birinci defa işgal ettiler ancak kısa süre sonra Edirne antlaşması gereğince boşalttılar. Üç ay süren işgal sırasında İçkale’yi onarmak isteyen Ruslar, taş temini için birçok cami, türbe ve binayı yıktılar.
İkinci Rus işgali, Doksanüç (1293) Harbi olarak bilinen 1877-78 Osmanlı-Rus savaşı sonrasıdır. Yine Ermeni ihanetiyle gerçekleşen gece baskınında Ruslar, pek çok Mehmedciğimizi şehid etmiş, Aziziye savunması o yıllarda gerçekleşmişti. Sonunda Ruslar, Berlin antlaşmasıyla şehri boşalttılar, fakat bu arada Kars, Ardahan ve Batum’u aldılar.
Ruslar I. Dünya Savaşı yıllarında yine Ermeniler’in yardımıyla şehri üçüncü defa işgal ettiler. Ancak bu defa da, Lenin yönetimindeki Yahudi sermayesinin desteklediği 1917 Bolşevik iltilâlinin akabinde şehri boşalttılar. Fakat Ermeniler çeteler oluşturarak Müslüman ahaliyi toplu halde imhaya giriştiler. Nihayet, Kâzım Karabekir Paşa kumandasındaki Türk birlikleri harekete geçerek, 12 Mart 1918’de Erzurum’u Ermeniler’den temizlediler.
Erzurum ne yazık ki, geçmişte böylesi pek acılı günler yaşamıştır. Kısmet olursa gelecek yazıda Erzurum gezimize devam etmek arzusundayım.