Eylül/2024 ayı başında Çeşme’de idik. Anadolu Eğitim Bilim ve Kültür Vakfı’nın değerli organizatörü Akif Bey, geleneksel hale getirdiği Sevgi Toplumu Buluşmaları çerçevesinde bizi bir araya getirmişti. Çeşme sahillerinden Sakız Adasını hüzünle seyrediyorduk. Misafirler arasında bulunan kıymetli hemşerim Rahmi Bey, kumsalda güneşleyenlere “Şu ada Yunanistan’a bırakılacak bir ada mı?” diye söze başlayınca, orada bulunanlardan bir misafir: “Olmaz öyle şey, orası Türkiye toprağı” demiş ve sohbet öylece gelişmiş. Ne yazık ki Rahmi Bey’in sözlerine itiraz eden arkadaş, Sakız’ın katakulli ile Yunan’a bırakıldığını bilmiyordu.
Cihan Padişahı Kanuni Sultan Süleyman, karadan Zigetvar Seferine çıkarken, Piyale Paşa’ya, “Sen de Akdeniz’e açıl, İstanbul boş kaldı zannıyla Haçlılar üzerimize kuvvet göndermesinler” diyor, bu arada Cenevizlilerin elinde bulunan Sakız Adası’nın zaptı işini de onun şahsi kabiliyet ve dirayetine bırakıyordu. Çünkü Sakız Beyleri (on kişiden oluşan yöneticiler) hem devlet aleyhine -Malta Şövalyeleri lehine- casusluk yapıyor, hem de ödemeyi taahhüt ettikleri vergiyi birkaç yıldır düzenli ödemeyip, yazışmalara yol açıyorlardı.
Kanuni Zigetvar’a halkın baskısıyla gidiyordu. Ordu on yıldır savaşmadı sözleri, şikâyetler arasındaydı. O gidedursun.
Piyale Paşa Akdeniz’e açılır. Çeşme Limanına demirler. Sakız Beyleri kendileri gelmeyerek on kişilik temsilciler heyetini çeşitli hediyelerle gönderirler. Protokol kaidelerini hafızasında diri tutan Piyale Paşa hediyeleri ve elçileri kabul etmez: “Ben Padişahın serdarıyım. Padişahın serdarını elçiler değil, beyler karşılar, siz gidin, kendileri gelsin. Gelmezlerse İstanbul’a dönünce şikâyet ederim” der. Adamlar apar topar gider, Beylere durumu bildirirler. Şikâyeti önlemek için Beyler derhal hazırlık yapar ve Çeşme’de Piyale Paşa’nın huzuruna çıkarlar. Piyale Paşa, “Padişahın fermanı Adanın zaptıdır” der ve hepsini bir kameraya hapsederek Sakızı Osmanlı’ya bağlar. Yıl 1566.
İşte dinamik devlet demeye çalıştığımız şey budur. Müdebbir devlet, arkasını boş bırakmıyor, ne olur ne olmaz diye tedbir alıyor. Derin politika ve üstün strateji ile de işini kolayca hallediyor. İster teknik, ister taktik deyin, ne derseniz deyin adamlar şikâyet edilme korkusuyla koşa koşa geliyorlar. Güce, kuvvete, kudrete bakınız. Sonunda Sakız alınıyor.
Veda toplantısı akşamında rahatsızlanmış olmasaydım, bunları paylaşmaya çalışacaktım arkadaşlarımla. Kısmet bugüneymiş.
Kıssadan hisse: Dış kaleye saldırılar devam ederken, iç kalede sen-ben kavgaları ne kadar çirkin ve abes. Üstüne üstlük bir de tam bir cehalet örneği Narin cinayeti.
Beyler biraz sakin olun ve kendinize gelin. Ve lütfen şöyle bir maziye tırmanın, neler görüp, neler anacaksınız, hele bir bakın. Bu nazik ortamda iktidar kapışmaları bir yana itilerek gücümüzü toparlamaya çalışmalıyız, diye düşünüyoruz. Elbette bu, sessiz sedasız, gürültüsüz patırtısız yapılmalıdır. Görmüyor musunuz etrafımızın ateş çemberi olduğunu?