“Bu Defa Kaybetmeyim” başlıklı yazı ile Suriye’de kurulacak masada dikkatli olalım, masada kaybetmeyelim, demeye çalışmıştım. Bir hatırlatma babında, Kırım harbi sonunda toplanan kongrede nasıl kaybettiğimizi anlatıyorduk.
İngiltere ve Fransa, kendi menfaatleri için -Sinop felaketinden sonra- Osmanlı devleti ile Rusya arasında arabuluculuk teklif etmiş ancak bu teklif Rusya tarafından reddedilmişti. Çünkü Rusya’nın Osmanlı devleti üzerindeki emelleri büyüktü.
Osmanlı devleti, Rus filosunun doğurduğu tehdidin baskısı altında idi. Bu filonun tahribiyle İstanbul’un güvenliği sağlanacak; İngiltere’nin Hint yolu emniyeti temin edilecek; Fransa’nın da Akdeniz’deki emellerini suya düşürmeye çalışan bir silah ortadan kalkmış olacaktı. Neticede İngiltere ve Fransa, Osmanlı devletine ait topraklarda Rusya’ya karşı harbe karar verdiler. Harp, Osmanlı devletinin Rumeli ve Anadolu kıyılarından başka Kırım ve Baltık’da oldu. (1854)
Ruslar, harbe kutsal bir karakter vermeye çalıştılar. Balkanlara sızan Rus ajanları, Ortodoks tebaaya, Çar Nikola’nın İstanbul’u Yunanlılara kazandırmak için silaha sarıldığını yaydılar. Bir yıl içinde Osmanlı hâkimiyetinin sona ereceği ve patriğin Ayasofya’da ayin yapacağı rivayetleri en çok Rumlar arasında kabul gördü.
Ruslar harbin kendi topraklarına nakledileceğini tahmin etmiyorlardı. Kırım’a asker çıkarıldı. Sivastopol müttefiklerce ele geçirildi. İngilizler limanı, dokları, tersaneyi tahrip ettiler. Ömer Paşa da Eupatoria’da Ruslara karşı kesin bir zafer kazandı.
Bu sıralarda Çar Nikola öldü. Yerine geçen yeni Çar Alaksandr II. Barış istedi. Paris Kongresi toplandı. (1856) Kongreye Osmanlı devleti, Rusya, İngiltere, Fransa, Piyemonte (İtalya), Avusturya ve Prusya katıldı.
Kongreye katılan Osmanlı heyetinin başkanı Ali Paşa, kongre başkanı Fransız Walevski idi.
Napolyon III., Osmanlı devletinin İngiltere’ye meylettiğini düşünerek, Rusya’ya ağır şartlar koşulmasına karşı çıktı ve Rusya’yı okşamaya başladı. Kont Walevski, imparatorunun düşüncesine ortak çıkarak Rus üyelerini, “savaş alanında kazanamadığınız şan ve şeref tacını siyaset alanında kazanacağınıza eminim” sözleriyle karşıladı. Böylece Fransa, masada nifak çıkarıyor, müttefikine ihanet ediyordu.
Andlaşmaya göre Karadeniz tarafsız hale getirilecek ve 9. madde ile de Padişahın tebaasına ıslahat vadeden fermanı, andlaşmayı yapan devletlere gönderilecektir.
Böylece Osmanlı devleti galip olduğu halde, mağlup Rusya’ya yükletilmek istenen durumu kendisi için kabul etmeye zorlanmıştı. Karadeniz’de gemi bulundurmama yasağı mağlup Rusya için ne kadar tabii idiyse, galip Türkiye için o kadar haksızdı. Islahat Fermanının andlaşma metnine sokulması ise daha büyük facia idi. Çünkü kötü niyetle yürütülmeye elverişli bu hüküm, yabancı devletlerin Hıristiyan tebaayı bahane ederek her fırsatta içişlerimize müdahale etmelerine kapı aralıyordu. Nitekim uygulamalar da öyle olmuştur.
Kısaca, sahada galip çıktığımız savaşın sonunda kurulan masadan mağlup olarak ayrılıyorduk.
İşte, geçmişte yaşanan bu gibi olayları hatırda tutarak, bugün Suriye için kurulacak masada “Bu Defa Kaybetmeyelim” dedik.