İlk ve orta dereceli okullarımızda yeni bir eğitim ve öğretim yılana (2023-24) başlanırken; bu yollardan gelmiş-geçmiş yetmişini de aşmış bir "tecrübe" olarak öğrencilerimize ve velilerine öncelikle şunları tavsiye ile hatırlatmak istiyorum:
"Eğitim" kavramı güzel Türkçemizdeki "eğmek" kökünden den gelmektedir.
Eğmek kelimesinin anlamında ise "kırmadan biraz zorlanma" vardır. Buna göre ağaç olsun, metal olsun hiçbir şey zorlanmadan, kendiliğinden istediğimiz şekilde eğilmediğiği gibi, zorlanmadan da hiçbir şey öğrenilmez. Burada önemli olan, kırmadan eğmektir. "Ağaç yaş iken eğilir" atasözünün ruhundaki mana da budur.
Bu anlamda "eğiticiler" olan öğretmenlerimize, veliler olarak biraz anlayış göstermeniz gerekir. "Çocuğuna bir tokat atıldı, sınıf içinde bağırıldı-çağrıldı, psikolojisi bozuldu…" gibi gerekçelerle hemen şikayet için okula ve idareye koşan veli, bilmelidir ki bu düşüncesiz / fevri davranışı ile çocuğunun eğitim sürecini kendi elleriyle "kırmış ve koparmış" olacaktır ! Çocuğunun hatırına okul içindeki meslek onurunu kırdığı hocası da artık bundan sonra o çocuğun davranışlarına hiç karışmayacak, "yabani ve yobaz" yetişmesine dokunmayacaktır. İnsanda bir ağaç gibi büyüyen bilginin pürçümleri eğitim ve terbiye ile budanarak güzelleşip gelişir.
Eğitimin ruhunda bilgi ve beceri yanında "davranış güzelliği kazandırma" dediğimiz TERBİYE de vardır. "Bilgi, cehaleti giderir ama insanlık öğretmez" denilmiştir. Bugün "cahil" diyemediğimiz gençlerimizin "terbiyesiz" davranışlarında bu manada eğitim noksanlığı vardır. Bu noksanlıklarında anne-babalarının da "merhamet" adına böylesi bilinçsiz payları bulunmaktadır.
Bilinmelidir ki, anne-baba "fiskesi" ve hoca tokadı yemeden yetişen haylaz genç, hayatın teknesini yiyecektir !
Eğitimin eski dilimizdeki karşılığı olan terbiye, "yetiştirme" demektir. Eğilerek yetiştirilecek olan bir ağacın bile kırılmadan eğilmesi için "yaşı ve zamanı" da çok önemlidir.
Ağaçlar gibi insanlar da zamanı geçip kartlaştıktan sonra kolay kolay eğilmezler. Zorlanırsa belki biraz bükülebilirler, ama daha fazla zorlanırsa kırılır ve bir işe de yaramazlar, ağaçlar gibi ancak odun kalırlar.
İşte eğilecek zamanlarını "haylazlıkla" geçirip gerekli eğitimi "çocukluk ve gençlik" dönemlerinde almayarak "kaba" kalmış insanların durumu da böyledir; hayat tecrübeleriyle düzgün bir insan ağacı olarak yetişmeyenler "odun" gibi yaşarlar.
Bilinmelidir ki, çocuklarını "ana kuzusu" olarak büyüten anne-babalar, onların koç olarak yitişmelerini engellemiş olurlar.
Güneş görmeyen gölgede yeterince yeşillik yetişmediği gibi; aşırı merhamet gölgesinde büyüyen çocuklarda da fazla bir başarı ve maharet gelişmez !
Geleceğimizin teminatı olan gençlerimize ve onların yetiştiği filizler olan çocuklarımıza başarılı bir "Eğitim ve Öğretim Yılı" dileklerimle !
08.09.2023
Kemal CENGİZ
Emekli Müftü