Önceki yazılarımızda İslâm İnkılap Hareketi’ nin neden yeniden başlatılması gerektiği ve temel dayanakları üzerinde durmuştuk.
Dünya insanlığının İslâm’la müşerref olmayı şuurlu ya da şuursuz olarak hasretle beklediğini, çünkü İslâm’ ın insan yaratılışına tamamıyla örtüşen yegâne Din olduğunu, yer ve zamanla kayıtlı olmaksızın kıyamete kadar yürürlükte olduğunu, insanoğlunun huzur ve mutluluğunu sağlayacak yegâne sosyal sistemi ihtiva ettiğini ifade etmiştik. Savaşı değil barışı amaç edindiğini ifade etmiştik.
Hal-i hazırda İslâm’ a düşmanlık eden kişi, topluluk, kuruluş, kavim ve devletlerin, bu düşmanlıklarının İslâm’ ı tanıma imkânı bulamamış olmalarından kaynaklandığının idrakinde olmamız gerekiyor.
İslâm’ a önceleri düşmanlık ettiği halde, sonradan Müslüman olup, Din’ e çok büyük hizmetler eden sahabeleri, kavimleri, milletleri, devletleri unutmamalıyız.
Devrimizde Din’ imizi tanıma fırsatı bulamadığı için düşmanlık edenlerin bu düşmanlıklarındaki en önemli sebebin, biz Müslümanların Yüce Din’ imizi onlara tanıtamamış, tebliğ edememiş olmamız olduğunu da hatırımızdan çıkarmamalıyız.
Bu yazımızda da İslâm İnkılap Hareketi’ nin yeniden başlatılıp yürütülmesi konusunda tâbi olunacak usul ve esaslar üzerinde durmak istiyorum.
Her konuda olduğu gibi bu konuda da; konuyla ilgilenen tüm Din kardeşlerimin, “Mü’ minler birbirlerini yıkayan eller gibidir” anlayışıyla yazımızdaki eksik, hatalı ve fazlalıklarla ilgili olarak uyarılarda bulunmalarını can-ı gönülden diliyorum. Çünkü bu konu, tek bir kişinin omuzlarına yüklenecek kadar hafif ve kolay bir konu değildir. Yüce Rabbim’ den bu konuda kardeşinizin ve ilgilenecek olan tüm kardeşlerimin basiret ve ferasetlerini ziyade etmesini, zihin açıklığı vermesini, nefsin ve şeytanın vesvese ve tasallutundan esirgemesini niyaz ediyorum.
İSLÂM İNKILÂP HAREKETİ’ NİN ESASLARI:
1- İslâm inkılâp hareketi; Kur’ an, Sünnet, İcma ve Kıyas’ ın yani Edille-i Şer’ iye’ nin insan ve toplum hayatına hâkim olmasını, yaşanır hale gelmesini gaye edinir.
Edille-i Şer’ iye’ nin dışında başka bir temel bilgi kaynağı makbul ve muteber değildir.
Bilgi kaynak ve vasıtaları ise: Vahiy, akıl ve beş duyudur. Bunlardan herhangi birini reddeden anlayışlar da makbul değildir.
Bu nedenle; İslâm’ ın 3 bilgi kaynağı ve vasıtalarından en baş bilgi kaynağı ve vasıtası olan vahyi devre dışı bırakarak, “İslâm Felsefesi” gibi vs. adlar altında, başına “İslâm” lafzı konularak İslâm dini kapsamındaymış gibi gösterilen anlayışları reddeder. Çünkü felsefe; aklın vahyi reddedip, kendi kapasite ve haddini aşarak hayat ve kâinatı izah edebileceğini, anlayabileceğini zanneder. Zan ve vehmin ürünüdür.
2- İtikatla ilgili konularda hiçbir şekilde en küçük bir taviz söz konusu dahi olamazken; amelle ilgili konularda zaman, mekân ve içtimai durum kesitlerine göre; hoşgörü, anlayış, erteleme gibi uygulamalar söz konusu olabilir.
3- İ. İ. Hareketi: Irkçılığı reddeder. Irkçılık; insanın başka herhangi bir gerekçe olmaksızın kendi kavmini başka kavimlerden üstün tutmasıdır.
Ancak Bu; insanın kendi ailesini, kendi sülalesini, kendi kavmini sevmesine, emek, ilgi ve mesaisini öncelikle kendi ceddine hasretmesine engel değildir. Bu ise, milliyetçilik olarak adlandırılır.
Müslümanları birbiriyle birleştiren öncelikle din kardeşliği, ümmet olma anlayışı, sonra da milliyetçiliktir.
“YENİDEN İSLÂM İNKILÂP HAREKETİ’ NİN TÂBİ OLMASI GEREKEN USULLER:
1- Yüce Kitabımız ve Peygamber Efendimiz’ in Sünnet’ i göz önüne alındığında İ. İ. Hareketi başta siyasi olmak üzere, sosyal, kültürel, ahlâki, ekonomik, san’ atsal, hayrî vs. beşerî tüm alanların özelliklerini bünyesinde taşır.
Hareket:
“Yeniden İslam İnkılap Hareketi” adıyla maruf:
Meşru, açık, şeffaf, insanın iyiliğini amaç edinmiş olmakla; insan ve tabiat fıtratına uygun, ilme saygılı, sevgi, saygı, şefkat, merhamet, hoşgörü, hayırseverlik, yardımseverlik, hak ve adalete bağlılık, hiddet, şiddet ve terörün karşısında, her türlü aşırılıktan uzak, saldırmayana saldırmayan; Saldırana ise Hareket’ in içinde bulunduğu safhaya göre canını dahi ortaya koyarak mücadele ve mücahede eden,
Gayri Müslümlere karşı da; gelecekte Müslüman olacak bir insan nazarıyla bakarak iyi niyet, adalet ve şefkatle yaklaşma düsturlarını esas alarak çalışmalarını yürütür.
2- Şimdiye kadar Yüce Din’ imize samimiyetle hizmet etmiş olan tüm gerçek ve tüzel kişilerden Allah razı olsun. Halen samimiyetle hizmet etmekte olan tüm gerçek ve tüzel kişiler da yanlışıyla doğrusuyla, eksiğiyle fazlasıyla Yeniden İ. İ. Hareketi’ nin din kardeşi ve doğal müttefikidir. Yeri ve zamanı geldiğinde tevhid vaki olacağını umut eder. Allah onlardan da razı olsun.
Yeniden İ. İ. Hareketi; tüm insanlara sabır, samimiyet, şefkat, hoşgörü, feragat, merhamet, adalet, hakkaniyet duygularıyla yaklaşır.
Allah’ ın davası kimsenin tekelinde değildir. Bu davaya mensubiyet hiç kimse için kibir sebebi değildir. Allah indinde kimin hayırlı olduğunu ancak Allah bilir. Müslümanların birbirine karşı olan tavırları, hak mezhep imamlarının birbirlerine karşı olan tavırları gibidir.
3- Siyaset ile politikayı asla birbiriyle karıştırmaz.
Siyaset; Peygamber Efendimiz’ in, kendisine “Oku” mealindeki ilk ayetin ve “Ey örtüsüne bürüne kalk ve uyar! Mealindeki ikinci ayetin indirilmesinden itibaren ahirete irtihal edinceye kadar muhteşem ve tüm insanlığa örnek olacak bir yoldur. Sonuçta Müslüman, Hristiyan, Yahudi, Müşrik ve Mecusi ahalinin tamamını adaletle kapsayan Medine Sözleşmesiyle; “Medine Devleti” ni kurmuştur.
Politika ise; bize Batı’ dan gelen ve amaca ulaşmak için her şeyin mübah olduğunu öngören Makyavelist bir anlayışın mahsulüdür. Ülkemiz bu yüzden bir asırdır politika adı altında türlü yalan, dolan, düzenbazlık, iftira, haksızlık ve zulüm altında inim inim inliyor!
Müslüman’ ın beşerî medeniyet alanında, başka bir yerden alabileceği hiçbir şey yoktur. İslâm Medeniyeti, kıyamete kadar insanlığı huzur ve mutluluğa kavuşturacak yegâne cihanşümul medeniyettir. İlim, bilim ve teknik ise, Müslüman’ ın yitiğidir. Nerede bulursa alır.
4- Edille’ i Şer’ iye’ nin ne ölçüde uygulanacağı; zaman, mekân ve İ. İ. Hareketi’ nin sahip olduğu güce bağlı olarak değişiklik gösterir.
Bu, Yüce Kitabımız’ ın nüzul sebebine göre, ayet ayet indirilmiş bulunmasından ve yine Efendimiz (S.A.S.) in İslâm İnkılap Hareketi’ ne vücut veren Sünneti’ nden kaynaklanmaktadır.
İslâm’ ın tamamlanmış haliyle yaşanır hale gelmesi; İslâm Ahkâmının safha safha artıp, genişleyip, derinleşmesiyle mümkün olmuştur. Bu, amelde tedricilik (derece derece) anlamına gelir.
Aynı şekilde; İ. İ. Hareketi’ nin siyaseti de değişik safhalardan geçmiştir. Gizli tebliğ, geri çekilme, savunma, anlaşma, taarruz ve nihayet sulh ve devlete ulaşma.
Yeniden başlatılacak olan İ. İ. Hareketi: Din’ imiz karşısındaki Ülkemiz’ in siyasi ve sosyal durumu dikkate alınarak; Hareket’ in hangi safhaya uygun olduğu belirlenip, buna göre bir siyasi strateji belirlenmeli, siyasi çalışma bu stratejinin işaret ettiği yönde başlatılmalıdır.
Devlet olduktan sonra ise; İslâm’ ın tebliğ vazifesi Devlet’ indir. Ancak bu, Müslüman’ ın fert olarak tebliğ vazifesini ortadan kaldırmaz.
Değerli okuyucu;
Acizane ortaya koymaya çalıştığım hususların; Yüce Din’ imizin yeniden hayat bulması ve insanlığın kurtuluş umudu olması için hayırlı bir başlangıca vesile olmasını Yüce Allah’ tan niyaz ediyorum.
Sizlerin de dua ve katkılarını umuyor ve bekliyorum. Allah’ a emanet olunuz. Vesselam. 07.10.2023
Av. Mehmet AKTAN