Değerli okuyucu:
Çağımızda Müslümanların kendilerine şu soruları sormaları gerekiyor: “Biz ne kadar Müslümanız? Müslümanlık bu mudur?
İslâm’ ın şartı beş midir? Kâmil Müslüman olmak için bu beş şartı yerine getirmekten başka yerine getirilmesi gereken başka yükümlülükler de var mıdır?
Önce İslâm’ ın şartlarının 5 olup olmadığına bir bakalım:
Değerli okuyucu; akademik olarak Allah’ ın tüm emir ve yasakları İslâm’ ın şartıdır. O halde, İslâm’ ın şartlarını 5 olarak sınırlandırmak Akideye aykırıdır. Müslüman: “-Ben İslâm’ ın şartları olarak bildiğimiz Namaz, Oruç, Zekât, Hac ve Kelime-i Şahadet’ ten başka şart kabul etmem diyebilir mi? Elbette hayır. Neden diyemez? Çünkü, Allah’ ın hiçbir emri ya da yasağı, İslâm dairesi dışında değildir.
Peki ne olmuş da İslâm’ ın şartı 5 e (Hatta, zekât ve Hac şartı fakir için şart olmadığına göre fakirler için de üçe indirilmiştir?
Bir asır kadar önce; Ülkemiz’ in yönetimini inisiyatifinde bulunduranlar, beşerî hayatı düzenleyen temel kuralların Batı’ dan alınmasına karar vermişler, bu suretle Ülkemiz’ in yönetim esasları Batı’ dan devşirilmiştir.
Bunun neticesinde “Laiklik” Anayasamızda; değiştirilemez, hatta değiştirilmesi teklif dahi edilemez bir kural olarak yer almıştır.
Bu kurala göre; Devlet, Din işlerine karışmayacak, Din de Devlet işlerine karışmayacaktır.
Gerçi, bu kuralın kabulünden sonra 30 yıl boyunca, Din, Devlet işlerine karıştırılmadığı gibi, hatta Devlet Dîn’ i tamamen yok etmeye çalışmıştır.
Sözde İbadet hürriyeti dışında, Din ve vicdan özgürlüğü yok sayılmıştır. İbadet hürriyeti de; Dîn’ in icaplarına göre değil, yöneticilerin anlayışları doğrultusunda şekillenmiştir.
İslâm’ ın şartının beş olarak sınırlandırılması; Laikliğin bir temel kural olarak anayasamızda yer almasından kaynaklanmaktadır.
Rabbimiz’ in insan ve toplumun tüm hayat alanlarıyla ilgili emir ve yasakları, Lâiklik kuralı gereği sadece Namaz, Oruç, Hac, Zekât ve Kelime-i Şahadetten oluşan ibadetle ilgili emir ve yasaklarına indirgenmiştir.
Böyle olunca, Müslüman’ ın; Tebliğ, siyaset, cihat, hukuk, adalet, hakkaniyet, ahlâk, samimiyet, çalışma, ticaret, tarım, ekonomi, bilim ve teknik, kültür ve eğitim, san’ at ve zanaat, tıp, aile ve sosyal hayat, insanın Rab’ bine, kendisine, ailesine, topluma, devlete karşı sorumlulukları, devletlerarası ilişkiler, harp hukuku, can, mal, namus güvenliğinin sağlanması, yönetimin ehliyet, liyâkat ve kıdem esaslarına göre tesis ve idamesi ve sair tüm beşerî münasebetlerle ilgili ilişkiler konusunda Rabbimiz’ in koyduğu kurallar, İslâm’ ın şartları olmaktan çıkarılmış olmaktadır.
Biz Müslümanlar da sorgusuz sualsiz İslâm’ ın şartlarının beş olduğunu kabul edip, Allah’ ın Müslüman’ a yüklediği Müslüman olma şartlarından azade olmuş olduk!
Sonuç şu ki: Rasulullah S.A.S. Efendimizin riyasetindeki Hicrete kadar geçen akıl almaz bir sabırla geçen 10 yıl, hicretten sonra Bedir, Uhud, ve Hendek harpleriyle canlarını, mallarını ve tüm hayatlarını İslâm’ a vakfederek geçirilen yıllar, Hudeybiye sözleşmesiyle ortaya konulan sulhtan yana tavır, Mekke’ nin Fethi sırasında izhar edilen, merhamet, şefkat, insan sevgisi, affedicilik ve Medine sözleşmesinde hüküm altına alınarak, Medine Devleti’ nde uygulamaya konulan Din ve vicdan Hürriyeti,
Çağımızdaki Müslümanlar için bir anlam ifade etmemektedir! Tarihin en sabırlı, en affedici, en hoşgörülü, en merhametli, en adil, en hukuka uygun, en fedakâr, en inançlı, en azimli, en kararlı, en serdengeçti, en canfeda ve en muhteşem hareketi olan “İSLÂM İNKILÂP HAREKETİ’ ndeki İnkılâpçı ruh, bu devir Müslümanları için İslâm’ ın şartları arasında bulunmamaktadır!
Cahiliye Arap Toplumu’ nu, Asr-ı Saadet Toplumu haline dönüştürerek Tarihin en muazzam değişikliğini gerçekleştiren “İSLÂM İNKILÂP HAREKETİ” nin, sadece ibadet edilerek gerçekleştirildiğini mi sanıyoruz!?
Değerli okuyucu:
Cahiliye Arap Toplumu’ nu, Asr-ı Saadet Toplumu haline dönüştürmek; Allah’ ın emir ve yasakları doğrultusunda Rasulullah S.A.S. Efendimiz’ in riyasetinde ve Sahabe’ nin itaatiyle, tarihte eşi benzeri görülmemiş bir inkılâpçı ruhla gerçekleştirilmiştir.
Bu inkılâpçı ruh: her zaman ve her yerde, her Müslüman’ da mevcut olması gereken, İslâm’ ın ayrılmaz bir parçası, mütemmim cüz’ ü olması gereken bir ruh halidir!
Şimdi İnkılâpçı ruh: İslâm Dünyası’ nın dünyada Hak’ kın Hâkimiyeti’ ni kurması için sahip olması gereken en temel hususiyettir!
Çağımızda şahit olduğumuz bazı ihtilalci hareketlerin, İslâm İnkılâp Hareketiyle hiçbir ilgi ve alakası yoktur. İnkılâp gönüllerin fethedilmesiyle yayılır ve böylelikle ülkeler fethedilir.
İhtilal ise: amaca ulaşmak için her yolun mubah sayıldığı Makyavelist metodlarla, gerektiğinde silah zoruyla, terörle toplumlara tahakküm etmek isterler.
Müslüman’ ın örnek alacağı hareket orijinal, tarihin en muhteşem inkılap hareketi olan “İSLÂM İNKILÂP HAREKETİ” dir.
Allah’ a emanet olunuz, değerli okuyucu.
Av. Mehmet AKTAN