Peygamberimiz (S.A.S.) Efendimizi yeterince tanıyor muyuz? Değerli okuyucu;
Allah’ ın son peygamberi Hz. Muhammed (S.A.S.) Efendimiz’ i Müslümanlar olarak bizler yeterince tanımadığımız gibi, Gayri Müslümler de Efendimiz’ i hiç tanımamakta, tam tersine; İslâm düşmanlarının isnat ve iftiraları sebebiyle yanlış, hatta kötü tanımaktadırlar. İslâm düşmanlarının Efendimiz (S.A.S.) hakkındaki isnat ve iftiralarının medya vs. vasıtalarla devamlı pompalanıyor olması nedeniyle Müslümanlar olarak bizler dahi bu menfi ve sinsi propagandalardan olumsuz etkilenmekteyiz.
Bu noktada Peygamber Hz. Muhammed (S.A.S.) Efendimiz’ i daha iyi tanımak ve tanıtmak konusunda her Müslüman duyarlı davranmak zorundadır.
Değerli okuyucu:
Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.S.) Efendimiz;
Kendisine henüz peygamberlik gelmemişken, Muhammed-ül Emin yani kendisinden herhangi bir zarar gelmeyeceğinden emin olunan kişi olarak bilinirdi. İnsanlar, kıymetli eşyalarını O’ na emanet ederlerdi.
Peygamberlikten önceki son zamanlarda, cahiliye Arap dönemi’ nde Mekke’ deki:
Haksızlıklar, adaletsizlikler, haysiyetsizlik ve şerefsizliklerden, kız çocuklarını diri diri toprağa gömecek kadar merhametsizlik, şefkatsizlik ve vicdansızlıklardan; içki, kumar (fal okları) , fuhuş, cinayet gibi insan fıtratına aykırı yaşayış biçiminden çok mustarip olmuş, bu yüzden Hira dağına çıkarak inzivaya çekilmiş idi.
Peygamberlik geldikten sonra, Mekke yıllarında Din’ i tebliğ etme konusunda Kendisi’ nin ve Müslümanlar’ ın karşı karşıya kaldığı, hakaret, işkence, zulüm hatta cinayet ve tam ablukaya karşı sadece sabretmiştir. İslâm’ ı tebliğ için gittiği Taif’ te taşlanmış, bir bağa sığınmak zorunda kalmıştır. Bu halde bile Taif’ lilere beddua etmemiş, “…Ya Rabbi onlar bilmiyorlar, bilseler öyle yapmazlardı. Onları affet..! şeklinde dua etmiştir.
Mekke’ de kendilerine uygulanan abluka nedeniyle ağaç kabukları yiyerek hayatlarını idame ettirmeye çalışmışlardır. Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.S.) Efendimiz ve Müslümanlar bu şartlar altındayken:
Müşriklerin Ebu Talib’ e gelerek; “Yeğen’ in Mekke’ yi ikiye böldü, bu karışıklık nedeniyle artık dışardan Kâbe’ ye tavaf için gelmiyorlar. Kazanç kapımız kapandı. Yeğen’ ine söyle; “ Mekke’ nin en güzel kadınlarını, istediği kadar deve, sığır, davarı ya da Mekke’ nin anahtarlarını O’ na verelim Reis’ imiz olsun! Yeter ki bu davasından vazgeçsin! “ şeklinde teklifte bulunmuşlar, Ancak Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.S.) Efendimiz; “Bir elime Güneş’ i, diğer elime Ay’ ı verseler davamdan vazgeçmem diyerek müşriklerin bu teklifini reddetmiştir.
13 yıllık Mekke döneminde; eşi görülmemiş mezalim, işkence, hakaret, abluka ve kıtale rağmen sabırla İslâm’ ı tebliğ etmeye devam etmiş, karşı da koymamıştır.
Mekke’ de Müslümanlara karşı cinayetler de başlayınca, önce zayıf durumda olanların Habeşistan’ a hicretine izin verilmiş, sonra da tüm Müslümanlar Medine’ ye hicret etmiştir.
Hicret’ ten sonra Hz. Muhammed (S.A.S.) Efendimiz; Bedir, Uhud ve Hendek’ te İslâm Ordusunun başında savaşlara katılmış, Hudeybiye Muahedesi’ ni yapmış ve nihayet Mekke fethedilmiştir.
Mekke’ nin fethi sırasında: “ Karşı koymayana, Kâbe’ ye sığınana, evinden çıkmayana, silahsıza, Ebu Süfyan’ ın evine sığınana, sivile dokunulmayacak, intikam alınmayacak! “ emrini vermiş, böylelikle kimsenin burnu dahi kanamadan Mekke fethedilmiştir.
İslâm Orduları beldeleri fethetmeden önce gönülleri fethetmiştir!
Medine Sözleşmesiyle kurulan Medine Devleti’ nde; Müslümanlar, Hristiyanlar, Putperestler, Yahudiler ve Mecusi’ ler arasında imzalanan tarihteki ilk yazılı anayasayla; din ve vicdan hürriyeti, can, namus ve mal emniyeti teminat altına alınmış, devletlerarası sulh ve savaşlarda uyulacak kaideler belirlenmiştir.
Veda Hutbesi’ yle: insan hak ve hürriyetleri, beşerî münasebetler, vatandaş ve devlet arasındaki karşılıklı hak ve yükümlülükler, efradını cami, ağyarına mâni (Eksiksiz, fazlasız ve hatasız) olarak en mükemmel bir şekilde düzenlenmiştir.
Hz. Muhammed (S.A.S.) Efendimiz; Peygamberlikten önceki ve sonraki hayatı boyunca hiçbir haklı eleştiriye muhatap olmamıştır.
Peygamberliği boyunca, farz kılınan ibadetleri hiçbir eksiklik olmadan yerine getirdiği gibi, farz ibadetlere, Kendisi Sünnetler eklemiştir. İkindi ve yatsı namazlarının ilk sünnetlerini sadece birer kere terk etmiştir. Harpte bile Müslümanlar namazlarını nöbetleşe kılmışlardır.
Müminleri, kendisine değil, Allah’ a bağlamış, Allah yolunda kendisine itaat etmelerini, yine Allah’ ın emri doğrultusunda istemiştir.
Peygamber Efendimiz (S.A.S.) ile ilgili olağanüstü bazı hususları da burada arz etmek istiyorum. Efendimiz (S.A.S.); 12 Rebiyülevvel pazartesi günü dünyaya gelmiş, 12 Rebiyülevvel pazartesi günü dünyaya veda etmiştir.
Yüz yirmi dört binden fazla Müslüman’ a hitap ettiği Veda Hutbesinde; “ …belki bu seneden sonra sizinle burada bir daha buluşamayız.” Diye hutbesine başlamıştır. Bu suretle vefatının yakın olduğuna işaret etmiştir. Kur’ anı Kerim’ in son ayeti geldikten sonra çok geçmeden hastalanmış ve vefat etmiştir. Bunlara ancak akıldan yoksun olanlar tesadüf der!
-25 yaşında kendisinden 15 yaş büyük olan Hz. Hatice validemizle evlenmiş, O’ nun 64 yaşında vefatından sonra, Eşi Habeşistan’ a hicret ettikten sonra orada vefat etmiş olan, dul ve 5 çocuklu Sevde Validemizle evlenmiştir. Üçüncü Eşi Hz. Aişe Validemiz ile son Eşi Hz. Mâriye Validemiz bâkire, diğer eşlerinin çoğu dul ya da boşanmış idi.
Peygamber Efendimiz’ in 12 evlilik yapmış olması, bazı Din ve Peygamber düşmanlarının iftira ve isnatları gibi, (Haşaa) şehevi arzularından kaynaklanmamaktadır.
Bazı evlilikleri, himaye amaçlı, bazıları sosyal ve siyasi sebeplerle, bazıları da Din’ in kadınlarla ilgili hükümlerinin eksiksiz, fazlasız ve yanlışsız olarak sonraki nesillere aktarılmasını temin amaçlı olarak ilmî, kültürel ve tebliğ amaçlı olmuştur.
Son günlerde Efendimiz’ e isnat ve iftira konusunda işi ileri götürerek; (Haşaa) “ Muhammed; 8 yaşındaki bir çocuğu istismar eden bir sapıktı! “ şeklinde alçakça iftirada bulunan bir profesöre bile şahit olduk! Nefsinin esiri olanların (S.A.S.) Efendimiz’ i anlayabilmesi elbette mümkün olamaz! Gerçek sapıklar kendilerini böylece ele veriyorlar!
Kendisine Mekke’ li müşriklerin Ebu Talib’ e; “ Yeğen’ ine söyle; “ Mekke’ nin en güzel kadınlarını…..” verelim şeklindeki tekliflerini, “Bir elime güneşi, öteki elime ayı verseler davamdan vazgeçmem! “şeklinde karşılık veren Efendimiz (S.A.S.) in, nikâhına aldığı validelerimizin ikisinin bakire, kalan 10 unun çoğunun dul ya da boşanmış yahut çocuklu olduğundan haberdar olmayanların isnat ve iftiraları küfr-ü cehli ve küfrü inadi kaynaklıdır.
Ebu Cehil’ in bile Efendimiz’ e sihirbazlık dışında bir iftirası olmamıştı.
Çağımızın mel’ unları küfür yarışında Ebu Cehil’ i fersah fersah geçmiş bulunuyor!
Kâfirler ve Mel’ unlar için yaşasın cehennem!
Allah’ a emanet olunuz değerli okuyucularım. 20.11.2023
Av. Mehmet AKTAN