Gelelim Armagedon Savaşı’nın bir diğer ayağına veya Yahudilerin Filistin’de kurdukları İsrail Devleti ve Nilden Fırat’a uzanan topraklar üzerinde hak iddialarını oturmaya çalıştıkları ilahi temele. Tevrat’ta Tanrı’nın seçilmiş soyuna vaad edilen topraklara. Tevrat’ta bu vaad açıkça belirtilmiştir:
“18-20-O gün RAB Avram’la antlaşma yaparak ona şöyle dedi: “Mısır Irmağı’ndan büyük Fırat Irmağı’na kadar uzanan bu toprakları senin soyuna vereceğim.”(Tevrat-Yaratılış-15)
“3-RAB, kulu Musa'nın ölümünden sonra onun yardımcısı Nun oğlu Yeşu'ya şöyle seslendi: Kulum Musa öldü. Şimdi kalk, bütün halkla birlikte Şeria Irmağı’nı geç. Size, İsrail halkına vereceğim ülkeye girin. Musa'ya söylediğim gibi, ayak basacağınız her yeri size veriyorum.
4-Sınırlarınız çölden Lübnan'a, büyük Fırat Irmağı'ndan - bütün Hitit ülkesi dahil- batıdaki Akdeniz’e kadar uzanacak.” (Tevrat-Yeşu-1)
Üstteki Tevrat ifadelerinden bu vaad Musa’dan sonra İsrail Oğullarının liderliğine geçen Peygamber Yeşu’ya da bildirilmiştir. Peki, şimdi bu konuyu irdeleyelim. Yahudiler Nil’den Fırat’ta uzanan bu topraklara hiç hâkim oldular mı? Bu soruya cevabı bırakalım tarih ilmi versin. Tarihen sabittir ki Yahudiler tarihin hiçbir döneminde Nil’den Fırat’a hâkim olamamıştır.1MÖ: 1000 yılında Hz. Davut'la bu topraklarda en geniş hâkimiyeti başlamış oldu. Bu alan Ak Deniz’le Şeria Irmağı arasıdır. Aşağıda görülen, Hz. Süleyman’dan sonra Yahudi Devleti’nin ikiye bölünmesini gösteren haritada bu sınırlar açıkça gösterilmektedir.
MÖ: 925 yılında Hz. Süleyman'ın ölümüyle ülke ikiye ayrılıyor. 10 kabileden oluşan kuzeydekini adı İsrail Krallığı, 2 kabileden oluşan güneydekinin adı Yahuda Krallığıdır. Bırakın büyük ulus olmayı 12 kabileden 10 tanesi kayıp, kala kala 2 kabile geriye kalmış. 10 kayıp kabile, M.Ö. 719 yılında, Yahudi ülkesine saldıran Asur Kralı II. Sargon, kuzeydeki İsrail Krallığını yıkmış ve halkını sürmüştü. Bu 10 kabile İşgalci Asur İmparatorluğu’nun içinde eriyip tarihten silinmiştir. Daha sonra M.Ö. 586’da Babil, M.Ö.332’de Yunan, M.Ö.313’te Mısır, M.Ö.169 Suriye, M.Ö.63 Roma esaretleri altında kalıyor ve daha sonra da M.S. 70-135 yıllarında Yahudiler bu topraklardan tamamen sürülmektedirler. Bu durumda vaad edilen topraklarda 80 yıl birlikte, 200 yıl ise parçalanmış ve iki farklı devlet çatısı altında yaşamışlardır. Tarih boyunca Kudüs’e 52 saldırı olmuş, 23 kez yabancı işgale uğramıştır. Daha sonra Kudüs’te 400 yıl kadar (2023'ye kadar) yabancı ülkelerin esaretinde Yahudiler yaşamıştır. Hz. İbrahim’in İsmail soyundan olan Müslümanlar ise Hz. Ömer’in Kudüs’ü fethinden bu yana 1250 yıl kadar Müslümanların elinde kalmıştır. Hâlâ da yaşamaya devam etmektedirler. En önemlisi Yahudiler tarihin hiçbir devrinde Nil’den Fırat’a kadar vaad edilmiş topraklara hâkim olamamışlarken, İsmail Oğulları olan Müslümanlar, bu topraklarda Fas’tan Endonezya’ya kadar geniş bir coğrafyada yüzyıllardır hâkim durumdadır. Zaten Tevrat’ta vaad edildiği halde gerçekleşmeyen bir sürü kehanetle doludur. Şimdi aşağıda ki vaadi okuyalım.
“4-Sana gelince (Süleyman), baban Davut'un yaptığı gibi, bütün yüreğinle ve doğrulukla yollarımı izler, buyurduğum her şeyi yapar, kurallarıma ve ilkelerime uyarsan,
5-baban Davut'a, ‘İsrail tahtından senin soyunun ardı arkası kesilmeyecektir’ diye verdiğim sözü tutup krallığını sonsuza dek pekiştireceğim.”(Tevrat-I.Krallar:9)
Ayni vaadler Tevrat’ta II.Samuel:7 ve I.Krallar:2:45’te de görülmektedir. Ancak Yahudilerin en büyük kral-peygamberin vefatından 40 yıl kadar sonra, Hz. Süleyman’ın oğlu zamanında devlet ikiye ayrılarak krallık soyu kesilmiştir. Bütün bu açıklamalardan anlaşılan tek bir gerçek var. Allah’ın desteklediği toplum, toptan bir ırk değil, Allah’ın söylediği istikamette yaşayıp bozgunculuk ve zulüm yoluna sapmayan, Allah’a verdikleri sözden sapmayan kimseler olduğu açıktır. Sözünü bozan fesat ve zulme sapanların sonunun ne olacağı Tevrat’ta nasıl olacağı bildirildiği gibi Kuran’da da bildirilmiştir:
25- Allah'a verdikleri sözü kuvvetle pekiştirdikten sonra bozanlar, Allah'ın riayet emredilmesini emrettiği şeyleri terk edenler ve yeryüzünde fesat çıkaranlar; işte lanet onlar içindir. Ve kötü yurt (cehennem) onlarındır. (Rad-13)
*4-Biz, Kitap'ta İsrailoğullarına: Sizler, yeryüzünde iki defa fesat çıkaracaksınız ve azgınlık derecesinde bir kibre kapılacaksınız, diye bildirdik
5-Bu ikiden birincisinin vakti gelince, üzerinize pek güçlü olan kullarımızı salacağız. Onlar memleketlerinizde her köşeyi kontrollerine alacaklar. Bu, yerine gelecek bir vaaddir."
6-Sonra onlara karşı size tekrar (galibiyet ve zafer) verdik; servet ve oğullarla gücünüzü arttırdık; sayınızı daha da çoğalttık.
7-Eğer iyilik ederseniz kendinize etmiş, kötülük ederseniz yine kendinize etmiş olursunuz. Artık diğer cezalandırma zamanı gelince, yüzünüzü kara etsinler, daha önce girdikleri gibi yine Mescide (Süleyman Mabedi'ne) girsinler ve ellerine geçirdikleri her şeyi büsbütün tahrip etsinler (diye, başınıza yine düşmanlarınızı musallat kıldık)
8-Belki Rabbiniz size merhamet eder; fakat siz eğer yine (fesatçılığa) dönerseniz, biz de sizi yine cezalandırırız. Biz cehennemi kâfirler için bir hapishane yaptık." (İsra-17)
*64-Biz onların arasına kıyamete kadar düşmanlık ve kin saldık. Ne zaman savaş için bir ateş yaksalar, Allah onu söndürür de onlar yine bozgunculuğa koşarlar.” (Maide 64).
Son söz Kuran ayeti olsun:
“55-Allah, içinizden, iman edip de salih ameller işleyenlere, kendilerinden önce geçenleri egemen kıldığı gibi onları da yeryüzünde mutlaka egemen kılacağına, onlar için hoşnut ve razı olduğu dinlerini iyice yerleştireceğine, yaşadıkları korkularının ardından kendilerini mutlaka emniyete kavuşturacağına dair vaadde bulunmuştur. Onlar bana kulluk eder ve bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Artık bundan sonra kimler inkâr ederse, işte onlar fasıkların ta kendileridir.(Nur-24)