İnsan, manevi boyutu olan bir varlıktır. Maneviyatı tecrübe etmek için maneviyat konusunda derin bir kavrayışa sahip olmak lazımdır. Sayısız defa tekrar edilen dini kalıplar, dualar ve ritüeller, maneviyat değil, makinalaşmadır. Maneviyat ve makinalaşmanın birbirinden ayrılması lazımdır. Aynı dini ritüelleri, duaları ve zikirleri, defalarca tekrar ederek maneviyatı yaşayacaklarını sananlar, büyük bir yanılgı, yalan ve yanılsama içindedirler. Dini kalıpların, klişelerin, duaların ve ritüellerin tekrarı, sadece kişiyi düşünmeyen, hissetmeyen, duymayan, görmeyen, işitmeyen, anlamayan vedüşlemeyen biyolojik bir makineye dönüştürmektedir.
Makinalaşmaya neden olan pratikler, tekrarlar, klişeler ve kalıblar, insanı düşük, ezik ve etkisiz nesneler olarak görmektedirler.Dinimakinalaşmada insanın kendisi, değerli değildir. Değerli olan empoze edilen kalıpların ve kilşelerintekrarıdır ve taklididir. Dini makinalaşmada tekrar ve taklid, en yüksek ve kutsal değer düzeyine çıkartılmaktadır. Maneviyatta ise insan, kendi içinde ve derinliklerinde kendisiyle birlikte büyüyen ve derinleşen bir boyutun, özün ve altyapının olduğunu duyar, düşünür ve düşler. İnsanın içinden kaynaklanan o derin büyüklük, insanın ve doğanın her tarafını kapsayarak genişler. Duyusal, duygusal, düşünsel ve düşsel kapasitelerimiz ve yeteneklerimiz, o insani ve doğal büyüklüğün bir parçası olduğumuz idrakiyle canlı olur, serpilir ve büyür.
Maneviyat, insana ve doğaya değer vermektedir. İnsan, sadece günlük hayatından ve görünen fiziksel varlığından ibaret değildir. Biyolojik ihtiyaçlarımızın, hazcılığımızın ve yıkıcılığımızın ötesinde maneviyat, yapıcı ve yaratıcı boyutlara ve kapasitelere sahip olduğumuz bilinciyle hayata giden bütün yolları ve kapıları sonsuza kadar önümüze açar.Maneviyat, hayatımızın her anında yaşadığımız her tecrübeyle yeni bir hayat kapısını anlamlı ve verimli şekilde açarakkoşarcasına hayata doğru yol almaktır. Maneviyat, hayatın din adına makineleşmesine ve boşa harcanmasına hiçbir şekilde izin vermez.