Toplumların bunalımlı dönemlerinde başta filozoflar olmak üzere “hakikat nedir?” sorusu tekrar sorulur. Bu sorun, bir yandan insanların taraftar olmalarından diğer yandan giderek bozulan ilişkiler ve dengesizlikler sonucu mevcut durumun en doğru olduğu yargısının sahiplenilmesinden kaynaklanmaktadır.
Bugün içinde yaşadığımız dünyada böyle bir kriz ile karşı karşıya bulunmaktayız. Bunun birinci boyutu; küresel postmodern dünyanın propagandacı ideolojisi sonucu meydana gelen kitleselleşmenin bir başka yaşam biçimini gerçeklik haline getirmesidir. İkincisi de, içinde yaşanılan coğrafyada mevcudu metafizikleştiren bir zihin halinin egemenliği görülmektedir. Bu hal uzun süredir devam ettiğinden artık gerçekliğin ne olduğuna dair sorgulama bırakıldığı gibi, taraftarlıkların gerçekliği görünmez kıldığı bir uyuşma hali baskın çıkmıştır.
Daha da ötede yanlış olanın savunulduğu bir başka aşamaya geçilmiş görünmektedir. Türkiye’de insanlar taraftarlıklar çerçevesinde kuvvetli inançlara sahip olduklarından, bu inançlar gündelik hayatta değilleme üzerinden doğruların yön verdiği bir duruma ulaşmıştır. Yani şu kesim şu görüşü savunduğuna göre o yanlıştır. Aynı şekilde muhalifim yanlışı benim için doğrudur şeklinde hiçbir sorgulama içermeyen kabuller egemendir. Bunu anlamak için çok kısa bir şekilde sosyal medyaya bakmanız yetmektedir.
Böyle bir manzaranın vahim sonuçlarını sosyal, ekonomik, kültürel ve siyasal alanda semptomlarıyla izlemekteyiz. Öyle ki, meseleye kesin inançlı olarak bakanlar (hangi taraf olursa olsun) “cambaza bak” oyunuyla kaybettiklerinin farkında değiller henüz. Kaybın derinlikleri şimdi ve gelecekte büyük bir hayat yorgunluğu olarak da tezahür edecektir.
Burada inancın (burada sadece dini inanç değil, her türlü inanç kastedilmektedir) nasıl bir rol oynadığını sorabiliriz. Doğrusu inancın burada ikili bir rol oynadığını görmekteyiz. Birincisi, tıpkı peygamberlerin söz ve eylemlerinde tezahür ettiği şekilde gerçekliği ve hakikati ortaya çıkarmaya yönelik işlevi. Peygamberler pagan kültür tarafından örtülen gerçekliğin üzerini açmak için insanlara hakikati anlatmaya çalışırlar. Hatta ilk başta insanlar bu hakikati kabul etmekte zorlanırlar. Nihayetinde hakikatin üzeri açılmaya başladıkça, varolan deşifre olur ve açıkta kalır. Şunu belirtmek lazımdır ki, hakikat karşısında kimse uzun süre dayanamaz.